Mehr Haber Ajansı: ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'daki barış ve silah kontrolü konularını görüşmek üzere önemli bir toplantıda bir araya geldiler. Bu görüşme, Ukrayna’daki üç buçuk yıldır süren çatışmaların ardından iki liderin ilk yüz yüze teması oldu.
Her ne kadar görüşmenin ana gündemi Ukrayna’daki savaşın sona ermesi olsa da, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy toplantıya davet edilmedi.
Rusya Devlet Başkanı, Trump ile yaptığı ortak basın toplantısında, “Rusya ve ABD iki komşu ülkedir ve onların Alaska’da bir araya gelmesi mantıklı bir adımdır” dedi.
Putin, müzakerelerin ayrıntılı ve yapıcı bir ortamda gerçekleştiğini vurgularken sonuçlarını olumlu değerlendirdi.
Donald Trump ise görüşmeleri yapıcı ve verimli olarak nitelendirdi ve birçok konuda anlaşmaya varıldığını açıkladı.
Mehr Haber Ajansı bu konuyla ilgili Siyaset Bilimci Onur Sinan Güzaltan ile bir röportaj gerçekleştirdi:
1- Ukrayna savaşının başlamasından sonra Batılı ülkeler, Rusya’yı siyasi yaptırımlarla izole etmeye çalıştılar. Bu durumda siz Putin ve Trump’ın Alaska’daki görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Putin’in, süregelen yaptırımlara rağmen Amerika Birleşik Devletleri’nde gösterişli bir seremoni ile ağırlanması, Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların ne kadar başarısız olduğunu ve sonuç vermediğini açıkça gösteriyor. Bu ziyaret, Amerika Birleşik Devletleri’nin aslında dolaylı olarak Rusya’ya yönelik yaptırımlarını orta veya uzun vadede, hatta belki de kısa vadede sonlandırabileceğini gözler önüne seriyor.
Bu görüşmenin Amerika Birleşik Devletleri topraklarında gerçekleşmesi, Rusya açısından önemli bir diplomatik kazanç ve galibiyet olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan, Avrupa için bu durum büyük bir yenilgi anlamına geliyor. Almanya ve Fransa gibi ülkelerin hükümetleri, Rusya’ya yönelik yaptırımların sürmesini ve derinleştirilmesini savunuyor. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri, NATO ortakları hakkında arama kararı çıkarttığı ve yaptırımlara maruz bıraktığı Rusya Devlet Başkanı’nı, gösterişli bir törenle ağırladı.
Dolayısıyla, bu durum, Rusya’ya karşı uygulanan izolasyon ve yaptırım politikalarının diplomatik anlamda ne denli başarısız olduğunun en büyük göstergesi oldu.
2- Trump her ne kadar kendisini dünyanın barış kurtarıcısı olarak göstermeye çalışsa da, bu kez Ukrayna savaşı konusunda birçok zorluk olduğu görülüyor ve Moskova ile Kiev hâlâ anlaşmaya varmak için mesafeli. Sizce iki ülke arasındaki barışın önündeki en önemli engel nedir?
Moskova ve Kiev arasındaki sorunlar, yalnızca bu iki devet arasındaki anlaşmazlıklara bağlı değil. Çünkü Ukrayna’da başlayan süreç, aslında Batı bloğu ile Rusya’nın, hatta doğu ile karşı karşıya geldiği cephelerden bir tanesidir. Elbette, Rusya ve Ukrayna’nın daha lokal alanlarda çözmesi gereken sorunlar da mevcut; örneğin, yarın bir ateşkes veya barış antlaşması olursa esir takası nasıl olacak, herhangi bir tazminat karşılıklı olarak ödenecek mi, ya da hangi bölgeler kimin kontrolünde kalacak gibi pek çok soru var.
Rusya’nın kontrol ettiği alanlar, artık Rus toprakları olarak kabul ediliyor. Ayrıca cephede mücadelenin sürdüğü alanlar da var ve bu durum birçok sorunu beraberinde getiriyor. Ancak bu sorunların çözümü, yalnızca Moskova ve Kiev arasındaki görüşmelere bağlı değil. Bu, Amerika’daki görüşmelerde de açıkça görüldü. Aslında, Batı bloğu ile Rusya arasındaki sorunların çözülmesi yoluyla ve böyle bir çözüm gerçekleşirse, bu sorunlar nihayet bulacaktır.
Dolayısıyla, Ukrayna meselesinin çözümü, Moskova ve Kiev arasındaki anlaşmadan çok, Rusya’nın Amerika Birleşik Devletleri ile, öncelikli olarak, ardından da İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkeleri ile olan ilişkilerine bağlı. Şu anda Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya arasında olumlu gelişmeler yaşanıyor; ancak hem Amerika içinde hem de Avrupa içinde, Rusya ile normalleşmeye karşı tavır gösteren birçok devlet ve fraksiyon mevcut. Önümüzdeki süreçte bu fraksiyonlar arasındaki mücadelenin sertleşeceğini büyük ihtimalle göreceğiz. Çünkü Avrupa içinde çatışmaların artması bekleniyor. ABD’de de yine Rusya ile normalleşme konusunda farklı sesler yükselebilir.
Önümüzdeki süreç, Batı bloğu içindeki bu konudaki mücadelenin derinleşeceği ve belki de beklenmedik gelişmelere yol açacağı bir dönem olacaktır. Son olarak, bu savaşın sona ermesi, yalnızca Zelenskiy rejimini değil, Avrupa’daki birçok hükümetin de düşüşüyle sonuçlanabilecek gelişmelere neden olabilir. Dolayısıyla, Batı içindeki şahin kanat, bu savaşın sürmesini istiyor. Çünkü savaş biterse, bu gruplar güçlerini, iktidarlarını ve sermaye gruplarıyla olan ilişkilerini kaybedebilirler. Önümüzdeki süreçte, maalesef Rusya ve Ukrayna meselesinde barışı istemeyen kuvvetlerin kışkırtmalarına tanık olabiliriz.
3- Ukrayna’nın barışa bakışı, öncelikle Rusya’nın ülkeyi işgaline son vermesi ve ardından anlaşma yapılması yönünde. Ancak bu kez Zelenskiy’nin Alaska zirvesine olumlu baktığı görülüyor. Nitekim Zelenskiy ile Trump’ın bir görüşmesine de tanık olacağız. Lütfen Ukrayna’nın barış anlaşmasına dair tutumunu açıklayıp analiz eder misiniz?
Zelenskiy’nin tek başına inisiyatif alabileceğini düşünmüyorum; nihayetinde Amerika ve Avrupa desteğine muhtaç. Şu andaki gelişmeler, Amerika Birleşik Devletleri’nin en azından söylenildiği gibi Rusya ile bir normalleşme ve barış arayışında olduğunu gösteriyor. Daha önce ifade ettiğimiz gibi, Zelenskiy şimdi daha çok Avrupa’daki güçlerin, özellikle de İngiltere’nin desteğini arayacaktır. Bu destek, savaşın sürmesi yönünde talep edilecektir. Ancak Avrupa, güç kaybeden bir pozisyonda. Dolayısıyla, bu durum gerçekten kritik bir hale gelmiş durumda. Zelenskiy, ya bu anlaşmayı kabul edecek ya da Amerika Birleşik Devletleri ısrar ederse, Rusya ile tam anlamıyla anlaşabilirse böyle bir durumda bu anlaşmayı kabul edecektir.
İkinci seçenek ise Avrupa’nın desteğini aramak olacaktır; fakat Avrupa, Amerika olmadan Rusya’ya karşı ne kadar ayakta durabilir? Ekonomik ve siyasi açıdan baktığımızda bu tartışmalıdır. Dolayısıyla, Zelenskiy’nin savaşı sürdürme ısrarı, aslında tasfiyesi anlamına da gelebilir.
Son olarak, genel anlamda Trump’ın barış havarisi pozisyonuna geçiş yaptığını söyleyebilirim. Ancak bunun pek çok örneğini gördük. Örneğin, İran-İsrail Savaşı öncesinde Amerikalılar ile İranlılar arasında görüşmeler vardı; fakat masadayken İsrail, Amerika’nın desteğiyle İran’a saldırdı. Yine, Rusya birçok kez Ukrayna ile masaya oturmaya çalıştı, ancak Batılı güçler Rusya’ya yönelik operasyonlar gerçekleştirdiler. Ayrıca, Rusya’yı çevrelemeye yönelik olarak Rusya-İran bağını koparmaya yönelik gelişmeler, Kafkasya’nın güneyinde ve Ortadoğu’da, özellikle Suriye örneğinde devam ediyor.
Dolayısıyla, Trump ve Trump yönetimine, genel anlamda Amerikan yönetimine güven olmayacağı açık. Bugün barış görüşmeleri ve barış havarisi rolünü üstlenen Amerikan yönetimi, diğer yandan hem Rusya’nın hem de İran’ın kuyusunu kazmaya yönelik hamlelerini sürdürüyor. Bu nedenle, önümüzdeki süreçte bu görüşmeler olumlu geçse bile, tam anlamıyla bir barış antlaşması beklemek biraz hayalcilik olur. Şahsi görüşüm, şu anda Batı ve Doğu arasındaki çelişkilerin uzlaşmaz olduğu yönünde. Bugün bir ateşkese varılsa bile, hatta bir barış sağlansa bile, önümüzdeki süreçte gerek Ukrayna Cephesi’nde, gerek İran Cephesi’nde, gerek Filistin Cephesi’nde, gerekse Ortadoğu’nun diğer bölgelerinde, Akdeniz’de ve Kafkasya’da yeni çatışmalar patlak verecektir. Uzlaşmaz çelişkilerden bahsediyoruz ve bu süreç ancak iki taraftan birinin masaya oturması ve diğer tarafa kendi iradesini dayatması yoluyla nihai olarak çözümlenebilir.