15 Şub 2025 13:40

"Camp David"den "Yüzyılın Anlaşması"na; Filistin ABD'nin anlaşma ihlallerinin en büyük kurbanı

"Camp David"den "Yüzyılın Anlaşması"na; Filistin ABD'nin anlaşma ihlallerinin en büyük kurbanı

ABD, son on yıllarda Camp David'den Oslo'ya ve Yüzyılın Anlaşması'na kadar Filistin'e yönelik taahhütlerini defalarca ihlal ederek Filistin'i çelişkili politikalarının ve Siyonist rejimin süregelen işgallerinin kurbanı haline getirdi.

Donald Trump'ın ABD başkanlığına gelmesinden bu yana geçen birkaç hafta içinde, Tahran-Washington müzakerelerine ilişkin söylentiler giderek yoğunlaşıyor. Daha önce tün karşı çıkmalara rağmen dolaylı olarak başlatılan müzakereler, "Kapsamlı Ortak Eylem Anlaşması" (OKEP) ile sonuçlandı.

Ancak Trump, başkanlığının ilk döneminde, İran'ın yapıcı iş birliğine rağmen anlaşmadan tek taraflı olarak çekilerek "azami baskı" çerçevesinde İran'a karşı en ağır yaptırımları uyguladı.

İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei bu gelişmeler nedeniyle geçen hafta yaptığı bir açıklamada "ABD ile müzakere hiçbir sorunu çözemez. Bunun nedeni tecrübe. Böyle bir hükümetle müzakere yapılmamalı. Müzakere akıllıca ve mantıklı değil, onurluca değil" dedi.

JCPOA'nın yanı sıra, ABD'nin dünyadaki diğer ülkelerle yaptığı taahhüt ve anlaşmaların geçmişine bakıldığında, bu müzakerelern ne kadar boş, hatta zararlı olduğu ortaya çıkmaktadır. ABD-Irak anlaşması da bunun bir örneğidir.

Geçen seferki yazı dizimizde ABD'nin Rusya, Libya ve Irak, Doğu Asya ve Latin Amerika ile yaptığı müzakerler ve anlaşmaları ele almıştık. Bu yazımızda Filistin meselesinde yaptığı anlaşma ihlallerini ele alacağız. 

Amerika'nın Filistin'e yönelik verdiği sözleri tekrar tekrar ihlal etmesi ve çelişkili politikaları

Filistin sorunu, ABD'nin başlıca aktörlerden biri olarak önemli rol oynadığı en karmaşık uluslararası krizlerden biridir. ABD, on yıllardır, arabuluculuk yaparak, barış planları sunarak ve Siyonist rejim ile Filistinliler arasındaki müzakereleri destekleyerek, defalarca müdahalelerde bulunmuştur.

"Camp David"den "Yüzyılın Anlaşması"na; Filistin ABD'nin anlaşma ihlallerinin en büyük kurbanı

Ancak tarih, Washington'un defalarca taahhütlerini ihlal ettiğini ve Siyonist rejimin çıkarlarına hizmet eden ve Filistin tarafına zarar veren tek taraflı politikalar benimsediğini göstermektedir.
Siyonist rejimin  ABD bayrağı altında Gazze'de işlediği son suçlar gibi, son on yıllarda dünya, ABD'nin bu sahte rejimin saldırganlıklarına açık desteğine de tanık oldu. ABD, 1948'de Siyonist rejimin kurulmasından bu yana askeri, ekonomik ve diplomatik alanlarda rejimin en önemli destekçilerinden biri olmuş, güç dengesini Tel Aviv'in lehine çevirmiştir. Aynı zamanda ABD, Filistin-İsrail ihtilafının çözümünde tarafsız arabulucu olarak hareket ettiğini iddia etti, ancak Washington'un taahhütlerini ihlal eden politikaları sürekli olarak bu iddianın tam tersini kanıtladı.

A) Amerika'nın 1978 Camp David Anlaşmaları ve Filistin meselesine ilişkin verdiği sözü tutmaması

1978 Camp David Anlaşmaları, Mısır ile rejim arasında Amerikan arabuluculuğuyla varılan Arap-İsrail ihtilafına ilişkin en önemli uluslararası anlaşmalardan biriydi.
Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile İsrail Başbakanı Menahem Begin arasında Jimmy Carter döneminde imzalanan bu anlaşmanın iki ana bölümü vardı: Biri Mısır ile İsrail rejimi arasındaki barışı, diğeri de Filistin sorununu konu alıyordu. İlk bölüm Mısır ile Siyonist rejim arasında barışa yol açsa da, Filistin haklarına ilişkin ikinci bölüm Tel Aviv ve Washington'un sözlerini tutmaması nedeniyle hiçbir zaman hayata geçirilemedi.
Anlaşmaya göre, Filistinlilere özerklik verilecek ve Batı Şeria ile Gazze Şeridi'nin nihai statüsünün belirlenmesine yönelik müzakereler önümüzdeki beş yıl içinde gerçekleştirilecek. Ancak Siyonist rejim bu taahhütleri hızla ihlal etti ve yerleşim birimleri inşa etmeye ve işgal odaklı politikalar uygulamaya devam ederek anlaşmanın bu bölümünün uygulanmasını imkânsız hale getirdi.
ABD, verdiği sözlerin aksine, anlaşmanın şartlarının uygulanması konusunda Siyonist rejime baskı yapmadı. Aslında Mısır ile İsrail rejimi arasındaki barıştan sonra Washington'ın Filistinlilerin haklarını yerine getirmek için artık hiçbir teşviki kalmamıştı ve anlaşmanın bu bölümünü fiilen görmezden geldi. ABD'nin bu sözünü tutmaması, Filistinlilerin, özellikle de Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ), Washington'un tarafsız bir arabulucu olmadığı sonucuna varmasına yol açtı. Sonuç olarak bu deneyim, Filistinlilerin ABD destekli müzakerelere olan güvensizliğini artıran faktörlerden biri oldu.
Camp David Anlaşması'nın Filistin ayağının başarısızlığa uğraması, Siyonist rejim üzerinde gerçek bir baskı yapılmadığı takdirde Filistin sorununa adil bir çözüm bulunamayacağını göstermiştir.
Biden'ın Amerika'sının Siyonist rejime Gazze'nin yıkımında ve 47 binden fazla Filistinlinin şehit edilmesinde verdiği desteğin yanı sıra, yeni ABD Başkanı Donald Trump'ın Filistinlileri Gazze'den Mısır ve Ürdün'e sürme önerisi de Amerikalıların Camp David Anlaşması'nı ihlal etmesinin bir parçası olarak değerlendirilebilir.

B) (1993) Oslo Anlaşmaları ve Amerika'nın verdiği sözü tutmaması

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile Siyonist rejim arasında ABD gözetiminde imzalanan Oslo Anlaşması'nın, 1967 sınırları içerisinde bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına yol açması öngörülüyordu.
ABD, anlaşmanın tüm maddelerinin uygulanmasını destekleme sözü verdi. Ancak pratikte Washington, barış sürecini kolaylaştırma sözü vermesine rağmen Siyonist yerleşim birimlerinin genişlemesini engellemedi. ABD, Filistin topraklarının ekonomik kalkınmasını desteklemesi gerekirken, Filistin Yönetimi'ne yaptığı mali yardımı da sınırlandırdı. 

C) (2003) "Barışa Giden Yol Haritası" ve Amerika'nın bunu görmezden gelmesi

2003 yılında ABD, Avrupa Birliği, Rusya ve Birleşmiş Milletler ile birlikte iki devletli çözümü hedefleyen bir "Barış Yol Haritası" sundu. Ancak ABD taahhütlerini yerine getirmedi ve İsrail rejiminin yerleşim yeri inşasını artırmasına izin verdi; bu da iki devletli çözümü fiilen yok etti. Ayrıca ABD, özellikle Hamas'ın 2006 seçimlerini kazanmasının ardından demokratik süreci desteklemesi gerekirken Filistin yönetimine sert yaptırımlar uyguladı. ABD ayrıca tarafsız arabuluculuk yapmak yerine Siyonist rejimin yanında yer aldı ve Tel Aviv'e verdiği koşulsuz destekle barış sürecini sekteye uğrattı.

D) Trump döneminde uluslararası anlaşmalardan çekilme

Donald Trump'ın yönetimi, başkanlığının ilk döneminde, Amerika'nın verdiği sözleri tutmamasının en açık örneklerinden birini ortaya koydu. En önemlileri şunlardır:

1. ABD Büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması (2018): Bu eylem, BM kararlarına aykırıydı ve ABD'nin artık iki devletli çözüme bağlı olmadığını gösteriyordu.

2. Filistin Yardım Kuruluşuna (UNRWA) yapılan mali yardımın kesilmesi: Bu eylem, Filistin halkı üzerinde ciddi ekonomik baskı yarattı.

3."Yüzyılın Anlaşması" ve Filistinlilerin haklarının ortadan kaldırılması: 2020 yılında sunulan "Yüzyılın Anlaşması" adı verilen plan, Filistinlilerin bağımsız devlet kurma hakkını fiilen ortadan kaldırdı.

4. Filistinlilerin zorunlu göçü: Trump, ikinci döneminin ilk haftalarında Filistinlilerin Gazze'den Ürdün ve Mısır'a zorunlu göçünü önermişti. Öneri uluslararası alanda güçlü tepkilere yol açmış ve eyleme dönüştürülebilir bir mesele olmaktan çok söylem niteliğinde olsa da, ABD'nin vaatlerini yerine getirmemesinin devam ettiğini gösteriyor.

"Camp David"den "Yüzyılın Anlaşması"na; Filistin ABD'nin anlaşma ihlallerinin en büyük kurbanı

Amerika'nın verdiği sözü tutmamasının sonuçları; Beyaz Saray'ın vaatlerini itibarsızlaşması ve direnişin güçlenmesi

Amerika'nın Filistin'e yönelik verdiği sözü tutmamasının sonuçlarını birkaç ana başlıkta incelemek mümkündür: Washington'un taahhütlerini defalarca ihlal etmesi, Filistinlilerin ve hatta bazı Arap ülkelerinin ABD'yi tarafsız arabulucu olarak reddetmesine yol açtı. Bu durum pek çok ülkeyi alternatif çözümler aramaya yöneltti; örneğin Çin ve Rusya'nın barış sürecine dahil olma çabaları.

Öte yandan ABD'nin çelişkili politikaları, Hamas ve İslami Cihad gibi Filistin direniş gruplarını güçlendirmesine neden olmuştur. Zira Filistin halkının artık müzakere sürecine dair umudunu yitirmesine yol açmıştır. Bunun sonucunda silahlı çatışmalar artmış ve Hamas'ın Aksa Tufanı Harekatı örneğinde görüldüğü gibi bölgedeki güvenlik durumu daha da gerginleşmiş, Batı ile Siyonist rejim arasında büyük bir çatışma ve gerginlik yaşanmıştır.

Ayrıca, bu söz ihlalinin doğrudan sonuçlarından biri de Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi'nin konumunun zayıflaması oldu. Barış müzakerelerine vurgu yapan bu örgüt, Amerikan vaatlerini yerine getirmemesi nedeniyle Filistin halkı nezdinde itibarını yitirmiştir.

ABD-Filistin ilişkilerinin genel tarihi, Washington'un taahhütlerini defalarca ihlal ettiğini ve pratikte tarafsız bir arabulucu rolü oynamak yerine açıkça Siyonist rejimin çıkarlarına hizmet ettiğini, Washington'un bu yaklaşımının bölgede istikrarsızlığın artmasına yol açtığını göstermektedir.

Mevcut koşullarda kalıcı barışı sağlamanın yegane yolu, Amerika'nın ikiyüzlü politikalarına son vererek Filistin meselesine gerçekçi ve adil bir yaklaşım benimsemektir. Trump'ın Gazze halkını zorla tahliye etme yönündeki hayal ürünü önerisi göz önüne alındığında, gerçekleşmesi oldukça zor görünen bir gerçeklik.

News ID 1924399

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha