MHA, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ABD Cumhurbaşkanı Barack Obama’nin dün yaptığı konuşmasına yanıt verdi.
İran Dışişleri Bakanı Zarif’in cevabının satırbaşları söyle:
1- İran İslam Cumhuriyeti hiçbir zaman nükleer silah peşinde olmamıştır, dolayısıyla Viyana Anlaşması’yla İran’ın nükleer silahı elde etmesinin önlendiği ile ilgili iddia sadece Amerika içindeki muhalifler ve Siyonistler’i razı etmek için söylenmiştir.
2- Geçen yıllardaki gelişmeler radikalizm ve terörizmin bölgemizde yaygınlaşmasının nedeninin ABD ve onun bölgedeki bazı müttefikleri özellikle İsrail’in düşüncesizce yapılmış politika ve eylemleri sonucu olduğunu göstermiş ve bunun sonucunda da bölge ve dünya halkı için de savaş ve radikalizmden başka bir yararı olmamıştır.
3- Bölge gerçeklerini doğru şekilde tanımaya dayalı barış, güvenlik ve istikrar daima İran İslam Cumhuriyeti’nin dış politikasının önceliği olmuş ve bazı ülkelerin tehlikeli çelişkilerinin tersine süreklilik ve bütünlük içerisinde bütün komşularla barış ve dostluk, halkın isteklerini destekleme ve dış saldırı, aşırıcılık, terörizm ve mezhepçilik gibi ortak tehditlerle mücadele etmek gibi temellere dayanmaktadır.
4- İran son dönemdeki nükleer müzakerelerdeki özgüven ve aklıselimile sahte krizlerin bile müzakere ve karşılıklı saygıya dayalı yolla çözülebileceğini gösterdi. Dolayısıyla tehlikeli ve itibarsız İranofobi projesinin temelleri yıkıldı ama İranofobi’yi canlandırmaya çalışmak ölümcül silahları satanlara inanılmaz kar sağlayabilir ve bölge ve dünyanın sınırlı kaynaklarını yoksulluk, cehalet ve adaletsizlikle mücadele etmek yerine göstermelik silahların sınırsız satılması yolunda heba edebilir.
5- ABD yetkililerine uygar dünyanın yüzyıla yakındır dış politika aracı olarak güç ve tehdit kullanımı seçeneğini bıraktığını ve onu gayri insani, yasadışı ve etkisiz bulduğunu duyuruyoruz. ABD ve dünya halkı bu ülkenin geçen 50 yıldaki savaşlarının mali hüsranlar ve dünyayı güvenliksiz ve istikrarsız hale getirmekten başka hiçbir yarar sağlamadığını söylemeye hakkı vardır. Şimdi ise geçen yüzyılların bu tehlikeli alışkanlığının bırakılma zamanıdır.
6- ABD’in 1953 darbesini desteklemesi, Mukaddes Savunma’daki rolü, ABD yetkililerinin İran milletine hakaret etmesi ve bu halka karşı yapılan yaptırımlar İran halkının hafızasına kazınmış, ama bu halk Amerika halkıyla problem yaşamıyor. ABD, İran ve dünya halkının bakış açısı ve sloganlarının değişmesini istiyorsa kendi politika ve davranışlarını değiştirmek zorundadır.
7- Amerika’nın önceki hükümetleri hayali ve yanlış inançlara kapılarak önemli fırsatları kaybetmiş ama şimdi bu tarihi fırsat İran halkının güvenini kazanmak için kullanılmalıdır. İran halkı bütün, direnişli ve yüce gönüllüdür ve tehdit, dayatma ve yaptırım karşısında yiğitçe direnir. Bu yanlış politika onyıllarca bu halka karşı uygulanmış ve ABD için hiçbir getirisi olmamıştır. Şimdi bütün barış sevenlere büyük getirileri olan ve geçen iki buçuk yılda varılan yeni çözüm sürecinin devam etmesi ise müstesna bir fırsat sunmuştur.
Y.B