Yayınlama Tarihi: 9 Şubat 2016 - 15:37

Tahran, 9 Şubat 2016 – Latin Amerika ve Güney Amerika hepinizin de bildiği gibi uzun yıllar “muz cumhuriyetleri” olarak anıldı. Bunu Guatemalalı yazar Miguel Asturias “Yeşil Papa” romanında renkli bir üslupla anlatır.

Birinci Dünya Savaşı, Latin Amerika’da Almanya ve Japonya’nın saygınlıklarını yitirmesi, İngiltere ve Fransa’nın ise bu bölgede durumlarının zayıflamasıyla çok önemli bir bağımsızlık savaşına girdi. Ekonomik olarak dış dünyaya bağımlı olan Latin Amerika ülkeleri, örneğin Arjantin et sanayinde çok büyük mesafeler kat etti… Brezilya’da sanayi tesisleri kuruldu, Meksika, Şili,Uruguay ve Ekvador’da sanayide inanılmaz gelişmeler kendini gösterdi.

Latin Amerika ülkelerinin ekonomik olarak geri kalmalarında, bu ülkelerde yatırım yapıyormuş gibi görünen, başta ABD olmak üzere dünyanın kapitalist ülkelerinin sömürü düzeni bulunuyordu.

Üzerinde asıl durmak istediğim konu, “dostluk” ziyareti için Latin Amerika’yı dolaşıp Türkiye’ye dönen Erdoğan’ın, söz gelimi İnka ve Aztek uygarlığını merak edip etmediği…

Kendi ülkesindeki “tarihi zenginlikleri”ni Dünya Turizm Forumu’nda ballandıra ballandıra anlatan Erdoğan, Marmaray yapımı sırasında “engel oluşturduğunu” iddia ettiği tarihi eserler için “üç beş çatal kaşık” tanımlaması yapmıştı.

Şili’deyken, dünyanın en zengin bakır yataklarına sahip Şili’de, 1910-1920 yıllarında Şilili iş adamlarının ABD’den 2 milyar dolardan fazla rüşvet aldığını (o dönemdeki doların değerini düşünün) hatırlayacak mıydı?

Dostluk ziyareti bunlar değilse, nedir?

Milletvekili burnu kırmak mı?

Mümtaz İdil

Y.B