Yayınlama Tarihi: 21 Şubat 2016 - 14:58

Tahran, 21 Şubat 2016 – Dünyada ve bölgesinde giderek yalnızlaşan Türkiye, dış politik tercihlerinin bedelini ağırlaşan ekonomik kayıplarla ödüyor.

MHA- Gazeteci Zülfikar Doğan, Rus savaş uçağının düşürülmesi sonrası süreci değerlendiriyor.

Rus savaş uçağının düşürülmesi sonrası devreye giren yaptırımların ilk etkisi, Ocak ayında yüzde 14'ün üzerinde gerileyen ihracatta görüldü. 1 Şubat'ta süresi dolan Türkiye-Rusya Karayolu Taşımacılığı anlaşmasının uzatılmamasıyla, bir darbe daha geldi. Anlaşma kapsamında, Rusya ve Türkiye, taşımacılık şirketlerine 8'er bin geçiş belgesi, bin 500'er adet transit geçiş belgesi veriyordu. Rusya'nın resti Orta Asya yolunu kesti Rusya, 2016 için, 2 bin 500 geçiş belgesine indirmek isteyince, ipler koptu.

Türkiye, Rusya'dan sonra şimdi de yılda 14 milyar dolara varan tutarda ihracat yaptığı Orta Asya pazarını kaybetmek üzere. Rusya'nın Türklere yeniden vize koyması, TIR şoförlerine vize sıkıntısı ise sorunun bir başka boyutu.

Buna karşılık Rusya, bu pazarda İran'a kapıları ardına kadar açtı. Avrasya Ekonomik Birliği'nin (AEB) Aralık ayındaki zirvesinde, İran ile Serbest Ticaret Anlaşması (STA) önerisini gündeme getiren Putin'in teklifi kabul görürken, Türkiye-AEB arasındaki devam eden STA müzakereleri ise askıya alındı.

Batı'nın yeni gözdesi İran'a ambargoların kaldırılması, Batılı bankalarda bloke edilmiş 140 milyar doların çözülmesiyle Tahran, ABD ve AB başta olmak üzere dünyanın gözdesi haline geldi. Ambargonun etkilerini silmek için, yatırım, ithalat, altyapı, inşaat hamlelerine hazırlanan İran, bakir ve cazip pazar konumunda. Batılı liderler, beraberlerinde işadamı heyetleriyle, Tahran'ın kapısını aşındırıyor.

Ambargo altındaki sıkıntılı döneminde Türkiye, İran'a ekonomik açıdan ciddi destek verdi. İki ülke arasında imzalanan Tercihli Ticaret Anlaşması (TTA), 1 Ocak 2015'te yürürlüğe girdi. TTA, Türkiye açısından coğrafi avantajı yanında, yeniden dünyaya açılan İran pazarında büyük bir ayrıcalıktı. Anlaşmayla, Türkiye 140, İran ise 125 malın gümrüklerinde indirime, bazılarında ise sıfırlamaya gittiler. TTA imza töreninde, o zaman eski  Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, anlaşmayla ikili ticaret hacminin 2015'te 35 milyar dolara, 5 yıl içindeyse 100 milyar dolara ulaşacağını ilan etmişti.

Ancak Suriye ve Irak'ta, Yemen'de, İran'la karşı kamplarda yer alan Türkiye için sonuç adeta hüsran oldu. Suudilerle yakınlaşan, Sünni eksenli diplomasiyi öne çıkartan Türkiye'nin bölgesel dış politikası, İran'ın mesafe koymasına neden oldu.

İran 'tercihli ticareti' tercih etmedi

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı 2015 yılı dış ticaret istatistiklerine göre, 35 milyar dolarlık beklentiye karşın Türkiye-İran ticaret hacmi geçen yıl 9,7 milyar dolarda kaldı. 2011'de başlayan Suriye krizi ve ambargoya rağmen, ticaret hacmi 2012 yılında 21 milyar dolardı. Bu tablo, çatışan dış politikalar nedeniyle İran'ın, "Türkiye ile tercihli ticareti, tercih etmediğini" gösteriyor. Sınırlardaki savaş, Sünni eksenli ve Müslüman Kardeşler'i destekleyen dış politika tercihiyle, Irak ve Suriye üzerinden Ortadoğu'ya, zengin Körfez ülkelerine Türkiye'nin ticaret yolları kapandı. Mısır ve Libya üzerinden Kuzey Afrika'ya uzanan pazarları kaybetti. İran pazarının da kaybedilmesi, Rusya'dan sonra yeni bir darbe olacak.

Kayıp pazarlar potasına BAE'de mi giriyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'nun söylemleri, Körfez bölgesindeki önemli ekonomik partnerlerden, Birleşik Arap Emirlikleri'ni de (BAE) "kayıp pazarlar" potasına itiyor. BAE'ye geçmiş yıllarda 5 milyar dolara yaklaşan ihracat, hızla geriliyor. BAE, bir yılı aşkın süreden bu yana, Ankara'ya büyükelçi atamıyor. Türkiye'nin büyükelçi atamasına da uzun süredir akreditasyon vermiyor. Suudilerin, Mısır ve BAE ile Türkiye'nin arasını düzeltmek için Erdoğan ve AKP hükümetinden geri adım atmalarını istediği kaydediliyor. Şimdi hükümet, ya bu geri adımları atacak ya da ekonomik ve siyasi kayıpların daha da büyümesine razı olacak.

Y.B