Kutsal Rezevi Külliyesi mütevellisi hüccetülislam Reisi, Nevvab yüksek dini ilimler merkezinin yeni eğitim yılı münasebetiyle düzenlenen törende konuştu.

Kutsal Rezevi Külliyesi mütevellisi hüccetülislam Reisi, Nevvab yüksek dini ilimler merkezinin yeni eğitim yılı münasebetiyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, İslami uyanışın İstikbarın komploları ve çabalarıyla yok olacak bir hareket ve dalga olmadığını kaydetti.

Astan News’un bildirdiğine göre 7 Eylül Çarşamba günü Mukaddes Meşhet kentinin Nevvab yüksek dini ilimler merkezinde düzenlenen merasimde konuşan hüccetülislam Reisi, İslami uaynış dalgalarının yok olmayacağına vurgu yaparak, şöyle dedi: Müstekbirler çeşitli hilelerle devletleri belki etkileyebilirler, fakat onlar şehitlerin kanı ve mücahitlerin fedakarlığıyla yayılan bu mesajı ortadan kaldıramayacaklar. Müstekbirler, Bahreyn’de Şeyh İsa Kasım’ın vatandaşlık hakkını iptal edebilir, yahut Nijerya’da Şeyh Zekzaki’yi hapse atabilir ve Şeyh Nemr’i şehit edebilirler, fakat şu bir gerçektir ki, İslami uyanış yok olmayacaktır ve bu fenomen er veya geç yaygınlaşacaktır.

Horasan dini ilimler merkezi yüksek konsey üyesi hüccetülislam Reisi, İmam Ali’nin (a.s) Kumeyl Bin ziyad’a hitaben buyurduğu “Şu kalpler kaplar gibidir; en iyisi en kapsayıcı olanıdır.” rivayetine değinerek, şöyle dedi: Bu kapasite Allah’a kulluk ve Ehli Beyt’e (a.s) tevessül ile oluşur ve kalplerin kapasitesinin arttırılması için en iyi yollardan biri, Masum İmamların müteberrik mezarlarını ziyaret etmektir.

Din alimlerinin kendi vücutlarında kapasite oluşturmasının bir hayli önem arzettiğini kaydeden Rehberlik Bilgeler meclisi başkanlık divanı üyesi hüccetülislam Reisi, konuşmasını şöyle sürdürdü: Bugün, “Talim” ve “Tadil”, konuları din alimlerinin Allah’a verdikleri 2 taahhüttür, ta ki İslami toplumu Allah yolunda hidayete erdirsinler. İmam Ali’nin (a.s) beyanatında Talim ve Tadil konularına vurgu yapılmıştır. Talim’in mesajı uyarınca insanın nefis terbiyesi yapması ve Tadil mesajı uyarınca insanın zulüm ve fesatla mücadele etmesi gerekiyor.

Bilim ve maneviyatın birbiriyle beraber olması gerektiğini kaydeden hüccetülislam Reisi, günümüz dünyasının sorunlarının birçoğu maneviyat ve ruhaniyetten yoksun olan bilimlerden kaynaklandığını belirterek şöyle dedi: Afrika’nın Batı’nın laboratuvarına dönüşmesi, Gasıp Siyonist rejimin savunmasız Filistin halkına reva gördüğü 70 yıllık zulüm ve dünyanın şimdiki esef verici durumu, ruhaniyetten yoksun bilimin sonucudur ve bu zulümler bugün Batı halkının yakasını tutmuş bulunuyor.

Konuşmasının devamında İmam Sadık’tan (a.s) naklen «العلم نور یقذفه الله فی قلب من یشاء» rivayetine değinen hüccetülislam Reisi, şöyle dedi: İmam Sadık’a (a.s) göre ilmin hakikati, ubudiyettir ve buna göre, Allah Teala’nın mülkiyeti altındadır.
İlmin hakiki anlamının hak inançlar ve akideler, fazıl ve kerime ahlaka inanmak ve İslam’ın vacip ve haram saydığı amellerle tanışmak olduğunu kaydeden Rzevi Horasan dini ilimler merkezi yüksek konsey üyesi hüccetülislam Reisi, konuşmasını şöyle sürdürdü: Alim olan insan, “Sa’ib ilim” ve “Salih amel”e sahip olan birisidir. Gerçek Fakih olan birisi, sadece fıkıh ve usul konularını parlak hafızasında tutan birisi değildir, gerçek Fakih, fıkhın bütün vücudu, amelleri ve hayatının tamamını bürüyen bir insandır.

Günümüz ve geçmişteki fıkıh arasındaki en önemli farkın “devlet idaresi” meselesi olduğunu kaydeden kutsal Rezevi Külliyesi mütevellisi hüccetülislam Reisi, şöyle dedi: Bugün fıkıh, hüküm sürüyor ve dünyadaki bütün farklı sözler karşısında, çağdaş insanın sosyal yaşantısının bütün alanlarıyla ilgilenebileceğini iddia ediyor.
İslam tarihinin çeşitli evrelerinde Ulemanın değerli eserlerine işaret eden hüccetülislam Reisi, “Söz konusu tarihi dönemlerin hiçbirinde bugün olduğu kadar fıkıh toplumda hüküm sürmemiştir, ancak bugün bizim toplumumuzda fıkıh hüküm sürmektedir.”ifadesini kullandı.

Dini ilimler merkezlerinden olan beklentilerden biri, yeni meselelerin cevaplandırılması olduğunu kaydeden hüccetülislam Reisi, şöyle dedi: Bu meseleler sadece fıkıh ve ahkam alanıyla sınırlı değildir ve İslami medeniyetin oluşması bağlamında bilim, maneviyat, ekonomi ve halkın sosyal yaşamları alanındaki çeşitli konularda yeni meselelerin cevaplandırılması gerekiyor.
Şia fıkhında her hangi bir çıkmazın söz konusu olmadığını kaydeden hüccetülislam Reisi, “Şia fıkhı, içinde hiçbir çıkmaz olmayacak kadar güçlüdür ve fıkhın cevaplandıramayacağı her hangi bir yeni mesele yoktur, ancak bu alanda fakihler, ulema ve dini ilimler merkezleri talebelerinin yoğun çaba yürütmesi gerekiyor.”dedi.

Talebelerin İslami ahkamı yaygınlaştırmak ve bu alanda araştırma yapmak için mevcut uygun şartlardan faydalanmaları gerektiğini kaydeden Rehberlik Bilgeler meclisi üyesi hüccetülislam Reisi, konuşmasını şöyle sürdürdü: Allah’ın lutfü ve İslam İnkılabının bereketi sayesinde bugün dini ilimlerin geniş faaliyetleri için zemin hazırlanmış bulunuyor ve araştırma yapmak için başka zamanlara kıyasla şartlar daha da uygun ve elverişlidir ve talebelerin bu fırsatı iyice değerlendirmesi gerekiyor.

İnkılapçı düşüncenin ülkenin sorunlarının çözümleyicisi olduğunu kaydeden hüccetülislam Reisi, şöyle dedi: İnkılapçı bir ruh haline sahip olmak, insanın doğru yoldan sapmasını engeller ve bu bağlamda dini ilimler merkezleri İslam İnkılabının kaynağı olarak İnkılapçı düşünce ve kültürün yaygınlaşmasında önemli rol oynamaktadır.

Konuşmasının sonunda İslami yasamanın yüce konumuna dikkat çeken hüccetülislam Reisi, geçmiş yıllara ait kendi anılarından birine işaret ederek şöyle dedi: Afrika seferimde Nelson Mandella’nın yakın dostlarından olan bir hukukçu ile tanıştım. Kendisi Güney Afrika anayasasını tedvin etmekle yükümlüydü. O şahıs, bütün ülkelerin anayasasını okuduğu, fakat en gelişmiş anayasanın İran’a ait olduğuna kanaat getirdiğini, bizim anayasamızda dini demokrasi ve ülkülerin bir arada yer aldığını söyledi.

Y.B.