Kamran Ghaderi: Türkiye’deki referanduma giderek yaklaşırken bu hassas olaya karşı farklı ve zıt tavırlara sahip gruplar arasındaki safların da günden güne daha da keskinleşip belirlenmesine tanık oluyoruz.
Türkiye’nin yöneticileri, yürürlükte olan Anayasa’nın 1982’de bu ülkeye hakim olan darbeciler tarafından onaylatılmasına dayanarak, artık Türkiyenin siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik taleplerini karşılayamadığını öne sürüp bu yasadaki bazı maddeleri değiştirmeye karar verdi. Fakat hükümet karşıtı gruplar tarafından sert eleştiriler alan bu değişikliklerin, demokratik ve modern bir toplumun oluşumundan ziyade cumhurbaşkanına sınırsız bir yetkinin devredilmesiyle yasama ve yargı organlarının sahip olduğu yasal bağımsızlığın ortadan kalkmasına zemin hazırlayacağı düşünülüyor.
Yaşadığı yoğun çatışmalar ve polimiklere rağmen sonunda anayasa değişikliği taslağını Meclis’ten geçirip 16 Nisan 2017’de halk oylamasına sunmayı başaran AKP, artık hakim olduğu yıllar süresince elde ettiği parlak ve başarılı seçim sonuçlarının yeniden devam edip referandumda zafere ulaşmasını ümit ediyor. Bu rüyanın gerçekleşmesiyle, partinin eski hayallerinden olan “yeni Türkiye”nin inşasına da büyük bir adım atılmış oluyor.
Ancak önümüzdeki referandumla eski seçimler arasındaki fark yerden göğe kadar büyüktür, zira bu sefer AKP’nin kaygılanma nedeni siyasi rakipler değil, beklenmedik şekilde karşısına çıkan “hayır” kelimesine yüklenen tuhaf ve şaşırtıcı tabudur!
“Hayır” kelimesinin şer ve kötülük karşısında sahip olduğu aşırı olumlu anlamlar, hükümetin sunduğu anayasa değişikliği karşıtı gruplar tarafından birer araç olarak kullanılıp onların en azından referandum kampanyalarında üstün konuma oturmalarını sağlamıştır. Türkiye’nin siyasi ve toplumsal ortamında yaşanan seçim rekabeti, partiler tarafından kullanılan farklı ve bazen zıt taktikler arasında nefes alıcı çakışmaların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Nitekim sözcüklere yüklenen anlamlardan yararlanmak da, siyasetçiler tarafından sıklıkla kullanılan taktikler arasında yer alıyor.
AKP’nin bu konuda parlak geçmişine baktığımızda partinin arka arkaya elde ettiği zaferlerin ardından günümüzde “hayır” kelimesinin karşısında zorlanarak, seçim taktiklerini artık rutine dönüşen geleneksel yöntemlere yönlendirmesi, referandum kampanyalarına farklı bir ortamın hakim olmasına neden olmuştur.
AKP iktidarı tarafından halkın ülkedeki güvensizlik ve terörden korkutulmasıyla birlikte barış ve istikrarın yerleşeceğine dair öne sürülen vaatlar ve son günlerde İstikrar, İstikbal ve İstiklal olarak oluşturulan “3İ” sloganı bile pek çekici gelmiyor. Halbuki tüm bu etkisiz yöntemler, CHP ve muhalif cephesi tarafından oluşturulan “Hayırettin” ve “Hayıriye” gibi sanal karakterler karşısında güçsüz kalıyor.
Ayrıca değişiklik karşıtı grupların “hayırseverlik” le eş anlamlı olarak görünen “hayır” sever şeklinde tanımlanması muhalifetin sahip olduğu bir diğer üstünlük sayılabilir.
Türkiye’nin yöneticilerini “hayır”a karşı saran korku ve kaygı, sigarayla mücadele amcıyla yapılan “Sigaraya hayır” broşürlerinin bile toplatılmasına neden oldu. Bunların devamında ise yandaş siyasetçiler, “hayır”lı konuşmamaları için yapabilecekleri çabayı harcamaya çalışıyorlar.
Son günlerde de “hayır” içerikli bir şarkıyı söyleyen gençlerin polis tarafından şiddete uğraması, artık Türkiye’nin devlet ve resmi alanlarında “hayır”dan herhangi bir eser bulunmadığını ispatlıyor.
AKP’nin önümüzdeki referandumda zafere ulaşması, hiç şüphesiz bu ülkenin siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel yapısını derinden etkileyerek, uzmanlara göre, siyasi ve idari sisteminin de kökten değişmesine neden olacaktır.
Dolayısıyla şimdilik hükümetin amaçladığı sonuçların referandumda ulaşılamayacağını gösteren anketlere rağmen, az daha sabırlı olup şuna bakmamız gerekiyor: AKP iktidarının uzun yıllardan beri çoğu zaman olumsuz etkilere yol açan politikalarıyla peşinde olduğu değişiklikler halkın onayını kazananıp başarıya ulaşabilecek mi yoksa yenilerek yıkıcı bir “bumerang” gibi tüm bu olaylara neden olan politikacılara doğru geri dönüp onları mı hedef alacak?