Rusya, Batı-Arap-Siyonist ekseninin İran-Rusya arasındaki ittifaka yönelik planladığı psikolojik manipülasyonlara dikkati çekerek, bu iddiaların asılsız olduğunu açıklamıştı.

Mohammad Ghaderi / Peyman Yazdani : Son günlerde İran-Rusya arasındaki terör karşıtı bölgesel işbirliğini hedef alan bazı ABD-Siyonist destekli basın kuruluşlarının gerçekleştirdiği psikolojik manipülasyonlarla karşı karşıyayız.

Bu doğrultuda başta “Mossad” olmak üzere Siyonist Rejim’in istihbarat servislerine yakınlığıyla bilinen  “Debka File” sitesi, Donald Trump’ın ABD’de başkanlığa geçişinden sonraki dönemi kapsayan Suriye olaylarına ilişkin bir yazı yayınlayarak ABD-Rusya-Türkiye üçlüsünün Suriye’nin geleceğiyle ilgili sözde oluşturdukları ortak ittifaktan bahsetmiştir.

Bu yazıda yer alan iddialara göre, Putin ve Trump, üç taraflı anlaşmaya dayanarak, Suriye’de askeri egemenliği çağrıştıran bir “güvenli bölge” kurmaya karar vermiştir. Bunlara ilave, Rusya-ABD-Türkiye orduları anlaşılan “güvenli bölge”nin sınırlarından sorumlu olacaklar.

“Debka File” ileri sürdüğü iddiaların devamında şöyle yazıyor: Bu karara göre, İran, savunduğu Şii ittifak ve Hizbullah Hareketi, Suriye’yi terketmek zorunda kalırken, bu ülkenin kuzeydoğusundaki Irak sınırına yakın bölgeyle Kürtlerin yerleşim noktası olan Fırat’ın doğusu, ABD ordusunun hakimiyeti altına geçecektir.

Bu yazı ayrıca, 2016’nın sonunda ABD’nin eski Başkanı Obama’yla Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Fırat’ın doğusunda bulunan bölgelerin ABD’ye devredilmesiyle Akdeniz’in kıyılarında yer alan Arap köylerinin Rusya’ya verilmesi üzerinde anlaşmaya vardıklarını öne sürüyor. Türkiye’ye tahsis edilen “güvenli bölge” ise iki ülkenin ortak sınırlarına yakın Suriye topraklarının 35-50 kilometre içerisindeki Türk ordusunun işgali altında bulunan “El Bab” kentine kadar bir mesafeyi kapsayacaktır.

Siyonist haber kaynağı yayınladığı yazının devamında şunlara yer veriyor: ABD kontrolündeki “2. güvenli bölge” ise Suriye’nin güneyinde bu ülkenin Siyonist Rejim ve Ürdün’le sahip olduğu ortak sınırın mesafesi boyunca oluşturulacak. Putin ve Trump arasında İran ve Hizbullah Hareketi’nin Suriye’den çıkışı üzerinde varılan anlaşmanın doğrultusunda bu güvenli bölge, Siyonistlerle Ürdün sınırını korumayı amaçlıyor. Böylece bu anlaşma uygulanırsa İran ve Hizbullah’ın bölgesel etkisi de tamamlanmış olacaktır.

Diğer taraftan da Avrupa’nın Özgürlük Sesi Radyosu’nun haberine göre, ABD’nin BM Temsilcisi Nikki Haley, İran karşıtı iddialarını tekrarlayarak, Suriye’deki krize siyasi çözüm bulmanın İran ve müttefiklerinin bu ülkeden dışarı çıkarılmasına bağlı oldğunu ileri sürmüştü.

Böylece ABD ve desteklediği grupların Suriye sorununda oynadığı rolleri görmezden gelen Haley, “Halihazırda tüm çabalarımız siyasi çözüm üzerine odaklanmıştır ve bu da Suriye’nin artık teröristlerin güvenli alanı olmayacağını gösteriyor. İran ve savunduğu müttefiklerinin Suriye’den çıkarılması konusunda emin olmalıyız” iddialarında bulunmuştu.

Bunlara ilave, Almanya’nın “DW Kanalı” da Siyonist Rejim Başbakanı Netanyahu’nun Rusya Devlet Başkanı Putin’le yaptığı görüşmeye işaret ederek, şunları öne sürdü: İkili arasında gerçekleşen görüşmenin ana başlığı, durdurulması gerektiği  üzerinde anlaştıkları İran öncülüğünde Şii hareketinin bölgede günden güne artan etkisiydi.

“İran’ın Suriye’de bulunması İsrail tarafından kabul edilemez” diyen Netanyahu, sözlerini şöyle sürdürmüştü: İsrail, Suriye’de ulaşılan herhangi bir siyasi çözümü olumlu karşılayacak, ancak İran ve Hizbullah’ın bu ülkede kalmasına da yoğun şekilde karşı çıkacaktır.

Tüm bunları göz önünde bulundurarak, İran ve Rusya arasında çatışma ve anlaşmazlık oluştuğunu göstermeye çalışan psikolojik savaş ve manipülasyonlara rağmen, Rus yetkililer bu konuda öne sürülen iddialara karşı uyarıda bulunarak asılsız haberleri yaymaya çalışan kaynakların da gereken yanıtını vermiştir.

Bu yönde gösterilebilecek en önemli örnek ise Netanyahu’nun geçen Perşembe Moskova ziyaretinde ileri sürdüğü İran karşıtı ifadelerine yönelik Putin’in kinayeli bir cevapta, Siyonist Başbakan’ın İran’a ilişkin tarihsel bakış açısını değiştirip bu rejimin İran’la arasındaki 100 yıllık polemiği geride bırakmasını tavsiye etmesiydi.

Bu yönde hatırlatılması gereken bir diğer konu da Mehr Haber Ajansı’nın güvenilir kaynaklardan edindiği habere göre, Rusya’yı İran’ın Astana müzakerelerine çağırılmasının gereksiz olduğuna ikna etmeye çalışan Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na Rus mevkidaşı Sergey Lavrov tarafından verilen yarım saatlik kararlı cevaptı.

Türkiye Dışişleri Bakanı’nın İran Dışişleri Bakanı Zarif’in yanında Rus Mevkidaşı’ndan İran’ın Astana müzakerelerinden çıkartılmasını istemesine karşı Lavrov’un verdiği keskin ve tamamlayıcı ret yanıtı Muhammed Cevad Zarif’in Çavuşoğlu’na, “Hakettiğiniz cevabı aldığınıza göre artık benim konuşmama gerek kalmadı” şeklinde hitap ettiğine neden olmuştu.

Bu habere göre, Lavrov’un Çavuşoğlu’na verdiği yanıt iki başlık kapsamında ele alınabilir: Bunların ilki, Suriye krizinin 6 yıllık sürecinde hiçbir ülke İran kadar kayıtsız şartsız terörist- tekfirci örgütlerle mücadele etmemiştir. İkincisi ise İran diğer ülkelerin içişlerine müdahale edilmesine ters bu ülkelerdeki siyasi kaderin halk tarafından belirlenmesine çaba harcamıştır.

Bunların yanında Rusya daha önce, Batı-Arap-Siyonist ekseninin İran-Rusya arasındaki ittifaka yönelik planladığı psikolojik manipülasyonlara dikkati çekerek, öne sürülen iddiaların asılsız ve dayanaksız olduğuna dair İran’a gereken güvenceleri çoktan vermiştir.

Güvenilir kaynaklar aracılığıyla ulaşılan bilgilere göre, Rusya Devlet Başkanı Ortadoğu İlişkileri Özel Temsilcisi Lavrentiev, geçenlerde İran’a gerçekleştirdiği ziyaret çerçevesinde bazı İranlı yetkilileri bu konuda bilgilendirip Batı destekli medya propagandasının oluşumundan bahsetmişti.

Dolayısıyla politikada hiçbir olasılığın imkansız olmamasıyla birlikte, Siyonist-Batı destekli basın mensuplarının sahip olduğu propagandacı geçmişin dikkate alınması ve günümüzde adı geçen eksenin pratik ve siyasi alanların ikisinde de direniş cephesi karşısında gayet güçsüz bir konuma gerilemesinden dolayı Batı tabanlı medyanın içinde bulunduğu atmosferi kendi lehine değiştirmek için geniş çaplı manipülasyon taktiklerine başvurması pek de şaşırtıcı değil.