Yayınlama Tarihi: 4 Nisan 2017 - 15:34

Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı ve İran’ın bu ülkede büyük bir etkiye sahip olması, Suriye’yi krizden uzaklaştırarak ABD ve yandaşlarını güçsüz konumda bıraktı.

Saeid Ghaffari - ABD’nin Suriye meselesindeki önceliklerini değiştirme nedenleri nelerdir? Bu değişikliklerin temel kaynağı nedir ve hangi sonuçları beraberinde getirecektir?

A - ABD Suriye krizinin başladığı 2011 yılından beri Beşar Esad’ın devrilmesine ısrar ediyordu. Aynı zamanda Suriye’nin Esad sonrası belirsiz geleceği de ABD’yi bu konuda doğru bir alternatif bulmakta büyük oranda zorluyordu. Dolayısıyla ABD’nin peşinde olduğu Suriye politikalarını alttaki başlıklar çerçevesinde açıklayabiliriz:

1. Beşar Esad’ın devrilmesi

2. DEAŞ ve terör örgütleriyle mücadele 

3. Esad karşıtı sözde ılımlı muhalifleri takviye etmek

Tüm bu başlıkların İran ve Rusya’nın uyguladığı stratejilerle arasındaki büyük farkları dikkate alırsak, ABD’nin Suriye’de yürüttüğü “sabır ve bekleme” politikasının Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin bölgesel hareketliliğine yol açtığını görebiliriz.

Görülen o ki, bu politikaların amacı Beşar Esad ile Rusya ordusunun tekfirci-terörist örgütlerine karşı konumunu belirlemek ve sonunda hangi tarafın başarılı olabileceğiydi. ABD’li yorumculara göre, Esad’ın Suriye’yi yönetmeye devam etmesi hoşgörüyle karşılanmazken, Rusya için de yeni bir Afganistan’ın oluşulacağı tahmin ediliyordu.

Böylece Suriye’deki kriz ve savaşın devam etmesini ABD’nin planladığı temel politika olarak nitelendirip görünüşte bu ülkenin düşmanlarını 2 büyük grupta karşı karşıya getirdiğine şahit olabiliriz: Bir taraftan tekfirci teröristler, El kaide ve ona bağlı örgütler, diğer taraftan da Suriye ve bu ülkeyi savunan İran ve Hizbullah gibi müttefikleri.

Ancak zaman geçtikçe bu grupların giderek güç kaybetmesini amaçlayan yukarıdaki teorinin de yanıldığı ortaya çıkmıştır. Zira tüm baskılara rağmen Beşar Esad ayakta durarak siyasi hayatına devam etmeyi başardı ve bunlara ilave İran ile Hizbullah’ın yardımlarıyla kaybettiği bazı olanakları bile yeniden telafi edebildi.

Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı ve İran’ın bu ülkede büyük bir etkiye sahip olması, Suriye’yi krizden uzaklaştırarak ABD ve yandaşlarını güçsüz konumda bıraktı.  

Bu koşullarda, Suriye’deki çıkarlarını korumak için yeni bir çözüm arayışıyla farklı politikaların uygulanması ABD’nin takip ettiği doğal meseleye dönüştü.

B - Beyaz Saray Sözcüsü son haftalarda, “Esad konusunda mevcut olan bir siyasi gerçeğe göre, biz onu şu anda bulunduğumuz koşullara göre kabul etmeliyiz. Eski hükümette Esad’la ilgili bir sürü fırsatı kaybettik. Şimdiki önceliğimiz ise DEAŞ’ı yenmektir.” ifadelerinde bulundu.

ABD’nin Suriye’deki önceliğinin Esad’ın devrilmesinden DEAŞ’ın yenilmesine dönüşmesi önemli mesajlar taşımaktadır. Aslında DEAŞ’ı hezimete uğratmak ABD ile Rusya’nın sahip olduğu temel politikalardan biridir.

Görünüşe göre, Washington Rusya’yla arasında işbirliği kurarak, şu politikaları planlamaktadır:

1. Rusya’ya yaklaşarak Suriye’nin geleceğine yönelik uygun bir anlaşmaya varmak

2. İran’ı Suriye krizinde birer aktif oyuncudan etkisiz unsura dönüştürmek

Yeni koşullarda, tüm teorilere ters Suriye’yi ABD ile Rusya’nın çatışdığı bir bölge görmekten ziyade başka bir bakışla iki ülkenin anlaştığı bir arena olarak da tanımlayabiliriz.

Beşar Esad’ın Suriye içindeki konumunun güçlenmesiyle birlikte Avrupa’nın görünüşte Suriye devletine yönelip Esad’ın güçten çekilmesine ilişkin önceden savunduğu yaklaşımları göz ardı etmesi, ABD’yi de gerçekleri kabullenmeye zorlayıp Esad’a karşı aldığı tavrını değiştirmeye mecbur bırakmıştır.

Bunun karşısında, Rusya’nın daha önce Esad karşıtı bütün muhalifleri terörist olarak tanımasına rağmen giderek ABD destekli ılımlı görünümlü muhalifleri resmiyete tanıyacağı tahmin ediliyor.

Böylece ABD ve Rusya arasında var olan Suriye konusundaki polimiklerin yukarıda değinilen çerçeveler kapsamında çözülüp çözülmeyeceği bu krizin hangi yönde devam edeceğine bağlıdır.