Yayınlama Tarihi: 26 Temmuz 2017 - 22:05

Mehr’e bir röportaj veren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Mehdi Eker, “Eğer bölgede güven ve istikrar bozulursa hepimiz kaybetmiş olacağız” dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Mehdi Eker, Mehr Haber Ajansı’na verdiği röportajda bölgesel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Eker, Mehr Haber Ajansı muhabirlerinin sorularını aşağıdaki şekilde yanıtladı:

Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında FETÖ’nün olduğunu söylüyor. Bilindiği üzere bu gibi eylemlerin arkasında genellikle bazı dış güçlerin istihbarat birimleri yer almaktadır. Sizce bu başarısız darbe girişimi ve bazı Batılı güçlerin jeopolitik çıkarları arasında bir bağlantı mı vardır?

Yabancı istihbarat birimlerinin bu darbe girişimiyle bağlantılı olup olmadığı konusunda bazı gerçekleri gösteren sonuçlar ortadadır. Darbe girişiminde İran’ın Türkiye hükümetine verdiği destekten dolayı teşekkür ediyoruz. Bu trajik olay meydana geldiği zaman İran bizimle dayanışma içerisinde olduğunu gösterdi. Çünkü Türkiye ve İran bazı görüş ayrılıklarına rağmen birbirini çok iyi anlıyor. Terörizm ve özellikle de DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı mücadelede İran’la iyi bir işbirliğimiz vardır. Biz ve İran bölgenin en önemli aktörtleri olarak barış ve istikrarın gerekli olduğu kanaatindeyiz. Öte yandan terörle mücadeleye ilgi göstermeyen bazı ülkeler de vardır. Biz diplomatik yollardan bu ülkeleri terörle mücadeleye davet etmek için çok çaba sarfettik. Bize göre terör örgütleri arasında ayrım yapılmamalı. Bazı istihbarat servisleri istikrarsızlık çıkarmak için arada sırada terör örgütlerini bir araç gibi kullanıyor.

Siyaset uzmanlarından bazıları ABD ve Batı’nın Türkiye ile Rusya’nın arasını açmaya çalıştıklarını düşünüyor, bunun için de düşürülen Rus uçağını örnek gösteriyorlar. Söz konusu uzmanlar Batılı güçlerin kendi jeopolitik çıkarlarının sağlanması için Türkiye ve Rusya arasında gerilim çıkarmakla bölgeyi daha istikrarsız bir hale getirmek istediklerini ileri sürüyorlar. Siz bu bağlamda neler düşünüyorsunuz?

Bölgede olup bitenler onların terör örgütleri aracılığıyla bölgenin güven ve istikrarını bozmaya çalıştıklarını gösteriyor. Bu oyunda küçük ve büyük aktörler rol oynamaktadır. Terör örgütlerinin hangi ülkeler tarafından ve hangi yollardan desteklendiğine dikkati çekmek birçok meseleye aydınlık getirecektir.

Bizim için büyük önem taşıyan iki konu vardır: Ülkemizin güvenliği ve bölgenin istikrarı. Eğer bölgede güven ve istikrar bozulursa hepimiz kaybetmiş olacağız. Dolayısıyla bölgenin güven ve istikrarı için çaba sarfediyoruz. Zira Türkiye olarak bölgede herhangi bir harita değişikliğinin istikrarsızlığa yol açağına inanıyoruz. Ayrıca bölgedeki meseleleri farklı türlü göstermeye çalışan bazı küresel aktörlerin de bunların arkasında olduğunu biliyoruz. PKK ve bu terör örgütünün diğer ülkelerdeki kolları, DEAŞ ve FETÖ’nün bölgenin güven ve istikrarını hedef aldıklarından şüphemiz yoktur. Türkiye olarak, bölgenin asıl aktörleriyle işbirliği ve fikir alışverişinde bulunmaktan yanayız. Biz çeşitli konuları farklı açılardan değerlendirebiliriz.

Siz çok önemli konuya değindiniz; İran ve Türkiye bölgenin önemli aktörleridir. Suriye’deki krizin başında iki ülke arasında bazı ihtilaflara tanık olduk. İran ve Türkiye aralarındaki görüş ayrılıklarını nasıl çözebiliyor?

İran ve Türkiye olarak ihtilaflarımızı çözmeye çalışıyor, diplomatik kanallardan da bu konuyu takip ediyoruz. Başka çaremiz olduğunu düşünmüyorum. İki ülkenin uzmanları arasında ortak toplantıların düzenlenmesi çok yapıcı ve yararlı olur. Genellikle iyi komşular olarak iyi ilişkilerimiz olmuştur. Dolayısıyla şimdilik 10 milyar dolar civarında olan ticari ve ekonomik ilişkilerin daha yüksek bir seviyeye çıkarılması gerektiği kanaatindeyiz. Bazı ülkelerin bölgede bir harita değişikliğine çalıştığının farkına varmalı ve birbirimizin deneyimleri ve görüşlerinden faydanlanmalıyız. Çünkü eğer böyle bir olay yaşanırsa bölge ülkelerinin güven ve istikrarı tehlikeye sürüklenecektir.

Türkiye’nin IKBY’de yapılması planlanan bağımsızlık referandumuna yönelik yaklaşımı nedir?

Her şeyden önce bağımsızlık referandumdan sonraki durumun nasıl olacağını dikkate almalıyız. Irak ve Suriye’nin şu anki durumunu göz önünde bulundurmalıyız. Acaba bu referadumun istikrarsızlığa mı, yoksa bölgede kalkınmaya mı yol açağını düşünmemiz gerekiyor.

Türkiye, ilk baştan bütün bu konuları dikkate alarak, bu iş için doğru bir zamanın seçilmediğini ve bu konudan vazgeçmeleri gerektiğini bildirmiştir.

Biz Sayın Mesut Barzani’ye bu karardan vazgeçmesini tavsiye ederiz.

Türk yetkililerin çok net bir şekilde IKBY’deki referanduma yönelik düşüncelerini açıklamalarına rağmen bazıları sandıktan “evet” çıktığı taktirde Türkiye’nin bunu kabul etmeyeceğini ileri sürmektedirler. Buna ne dersiniz?

Bu iddialar doğru değildir.

Muhabirler:

Payman Yazdani

Maryam Layegh