Yayınlama Tarihi: 15 Ekim 2017 - 08:29

ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı İran stratejisinin “yeni” olarak adlandırılmasına rağmen aslında geleneksel olduğu anlaşılmaktadır.

Morteza Karimi ABD Başkanı Donald Trump iki gün önce yaptığı konuşmada İran stratejisini açıkladı. Nükleer anlaşmayı onaylamayan Trump İran Devrim Muhafızları’nı da yaptırım listesine alıdı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) 8 kez İran’ın nükleer anlaşmaya uyduğunu onaylamasına rağmen, Trump’ın İran’ı bu anlaşmayı ihlal etmekle suçlaması dünya kamuoyunda tepkiyle karşılandı. Bu bağlamda dikkate alınması gereken birkaç konu vardır:

Donald Trump, bütün iddialarına rağmen İran’ın nükleer anlaşmayı ihlal ettiğini gösteren hiçbir kanıt bulamadı. İran’ı “teröre destek vermek”le suçlamak da bundan önceki ABD başkanlarının konuşmasında defalarca ileri sürülmüştür.

Trump’ın sözlerinin hemen ardından İngiltere, Fransa ve Almanya liderleri nükleer anlaşmadan yana olduklarını vurguladı. Donald Trump’ın açıklamalarına tepki gösteren diğer bir yetkili de Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini oldu. Mogherini, Trump'ın anlaşmayı iptal edemeyceğine vurgu yaparak "ABD Başkanı çok güce sahip ancak buna değil" ifadesini kullandı. Öten yandan Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn gibi ülkeler ABD’ye destek çıktı. İsrail de ABD’nin "yeni" olarak isimlendirdiği stratejiyi tamamen olumlu karşıladı. Bu konuları daha kapsamlı bir şekilde ele aldığımızda Donald Trump’ın İran’ı karalama çabalarına karşın bu sefer uluslararası arenada ABD'nin daha “yalnız” kaldığı anlaşılıyor.

ABD’li yetkililer arasındaki uzun süreli çekişmelerden sonra Donald Trump’ın nükleer anlaşmayı onaylamaması basına sızdırılmazsa dahi mevcut ABD yönetimi kabinesinde bazı ihtilafların gündemde olduğu gösteriyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın “Fars Körfezi” yerine “Arap Körfezi” ibaresini kullanması da İran’da ve özellikle de genç kesim arasında tepkiye yol açan başka bir konuydu. Trump, bölgedeki Arap rejimlerle siyasi ve ekonomik ilişkileri daha fazla geliştirebilmek için bu ibareyi kullansa bile İran halkının farklı kesimlerinin daha da birleşmesine neden oldu. Çünkü “Fars Körfezi”nin başka bir isimle anılmaması hem İran devleti hem de halkının üzerinde çok hassasiyet duyduğu bir konudur.

İran ile P5+1 Grubu arasında varılan nükleer anlaşmaya yönelik Donald Trump’ın yaklaşımının en kötü etkisini Kuzey Kore meselesinde görmek mümkün olacak. Rusya, Çin ve Avrupa ülkelerinin muhalefetine rağmen Trump’ın İran’la varılan nükleer anlaşmayı “en kötü anlaşma” olarak nitelendirmesi Kuzey Kore ile muhtemel bir müzakere yollarını de gayet olumsuz yönde etkileyecektir. İran’ın taahhütlerine uymasının IAEA tarafından onaylanmasına rağmen ABD’nin nükleer anlaşmaya yönelik bu gibi tavırlar sergilmesi çok yanlış bir girişimdir. Çünkü bu olaylara tanık olan Kuzey Kore’yi müzakere masasına oturmaya ikna etmek hiç de kolay olmayacak.

Konuşmalarında “İslami terörizm” ifadesini sıkça kullanan Trump’ın bazı İslam ülkelerine ABD’ye giriş yasağı uygulaması, öte yandan da Suudi Arabistan’la dev bir silah anlaşması imzalaması ABD’nin dış politikada neyin pahasına olursa olsun sadece “para” kazanmayı düşündüğünü göstermektedir. Bölgedeki Arap ülkelerini İran’a karşı kışkırtmaya çalışan Trump’ın İranofobi siyasetinin en önemli amaçlarından biri de ABD depolarındaki silahların satılmasıdır. Tabii ki bu tavır eski ABD başkanlarının dış politikasıyla da özdeşleşmiş durumda. Bir başka deyişle Trump’ın açıkladığı İran stratejisinin yeni değil, geleneksel olduğunu söyleyebiliriz.