Mehr Haber Ajansı’na konuşan ekonomist-yazar Evren Devrim Zelyut, “İran ve Türkiye büyüklüğündeki iki ülkenin gelecekte ayakta kalmasının ana koşulunun önce ekonomik daha sonra yıllara yayılmış siyasi entegrasyon olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
TL’nin değer kaybı nedenlerini değerlendiren Türk ekonomist, Mehr muhabiri Murtaza Kerimi'nin sorularını şu şekilde yanıtladı:
- Dış güçlerin ekonomik baskısı neden TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesine neden oluyor? Bu hususta ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’nin son on yılda dünyada ve bölgesinde yaptıklarına bakacak olursanız, Batılıların dikte ettiği “Tipik tarım ekonomisi ve içe kapanık” eski rolün dışına çıktığını görürsünüz. Türkiye her zaman büyük ve güçlü bir devlet olmayı hedeflemiştir. Bunun gerekçesini de geçmişte kurduğu imparatorluklarda bulmuştur. Bu durumun muhtemel rakipleri rahatsız etmesi nedeni ile, hem komşularda hem de dünyada Türkiye’yi zayıflatmak için birtakım araçların kullanıldığını görüyoruz. Bu araçlardan birisi de şu an itibari ile kur saldırısı olmuştur. Son beş yılda, Türk ekonomi politikasını yönetenlere danışmanlık yapanlar, ekonomimizde stratejik bir hata yapmışlardır. Şimdi yabancı güçler bu hatayı bize karşı kullanıyorlar.
Bu hata nedir açıklayayım: Türkiye 2003-2013 yılları arasında inşaat sektörünü kullanarak ekonomisini başarılı bir şekilde büyüttü ancak Amerikan Merkez Bankası’nın bol likiditesinin bir gün biteceğini hesaplamakta geç kaldı. Üretimden kopuş, ucuz döviz nedeni ile her şeyi ithal etmek şu an yaşadığımız sıkıntıyı doğurdu. Ancak Türk ekonomisinin dayandığı binlerce küçük ve orta ölçekli firma mevcut. Bunlar eskiden ucuz olduğu için ithal ettikleri hammaddeleri şimdi kendileri üretmeye başlayarak bu durumdan ülkeyi hızla çıkaracaklar. Zaten hükümetimiz de ekonomideki bu sıkıntıyı gördü ve yeni bir planla gerekli önlemleri almaya başladı.
Ancak kurların yukarı hareketinde ana etkenin başta ABD olmak üzere batılı devletlerin finansal piyasalarda yaptıkları işlemler olduğunu tüm dünya görüyor. Yani sadece Türk ekonomisinin ithalata dayalı üretim yapısını suçlamak olmaz. Eğer ABD’nin İran ve Suriye politikalarına karşı çıkmasaydık, Rusya ile yakınlaşmasaydık şu an böyle bir saldırı ile karşı karşıya kalmazdık. Ancak şunu biliyoruz. Suriye ve İran’ın çökmesi bizim çökmemizdir. Bu nedenle saldırıları göğüslüyoruz. Allah’ın izni ile atlatacağız, çünkü Türkiye başarılı on binlerce firmaya sahip, üretim kapasitesi olan bir ülke.
- Sizce Ankara-Washington arasındaki ortak çıkarların önemi ABD’nin bu ekonomik savaşını durdurabilir mi? Nasıl?
Türkiye ve ABD arasında ortak bir çıkar yok. ABD ne istiyor? Bölünmüş bir Suriye ve İran. Bunun Türkiye’ye nasıl bir faydası olabilir? Bunun devamı Türkiye’nin bölünmesidir. Türkiye ve İran’a karşı yürütülen ekonomik savaşı durdurmanın yolu iki ülkenin daha çok yakın olmasıdır.
Binlerce yıllık kökleri olan iki devlet yan yana olursa kim bu gücü devirebilir? Ancak bunun için iki devletin de küçük hesapları bırakarak birbirlerini zayıflatıcı işlere girmemesi şarttır. Uzun vadeli çıkarlarda ben Türkiye’nin ABD ile değil, İran ve Rusya ile kardeşlik hukuku kurmasına önem vermesi gerektiğini düşünüyorum.
Amerika ile Türkiye arasında ortaklık var mıydı? Varsa da o durum yıllar önce bitti. 2002 yılında Nevada Çölü’nde Türkiye’yi işgal planı yapmış bir ülke var karşımızda…
-Sizce Türkiye’de döviz kurunun yükselişi ne zaman kadar devam edecek? Veya ne zaman TL’nin değer kaybı önlenecek?
Pazartesi günü Merkez Bankası birtakım önlemler alarak dövizin ateşini söndürdü. Bu önlemlerin devam etmesi ile kurdaki yukarı hareket engellenecek. Ancak ekonomideki ithalata dayalı yapının hemen düzelmesi zor. Bu noktada zaman zaman Türkiye’den sıkıntılı haberleri duyabilirsiniz. Ama ben buna seviniyorum. Neden derseniz bir musibet ile ekonomideki zayıf yönümüzü tüm ülke olarak gördük. Ve şimdi düzeltip daha güçlü bir ekonomi için kolları sıvadık.
- İran, Türkiye, Çin ve Rusya gibi ülkeler nasıl bir ekonomik birlik kurarak, Trump’ın ticaret savaşına karşı çıkabilir?
AB ve ABD neden güçlü? Çünkü birlik halindeler. İran ve Türkiye büyüklüğündeki iki ülkenin gelecekte ayakta kalmasının ana koşulunun önce ekonomik daha sonra yıllara yayılmış siyasi entegrasyon olduğunu düşünüyorum. Bugün dünya, ekonomik ve teknolojik olarak baş döndürücü bir şekilde değişiyor. Bu değişimi algılamanın ve gereğini yapmanın ilk adımı her iki ülkenin de ortak ekonomi politikaları ile yönetilmesi olabilir. Bunun için iki ülke ortak ticari ve siyasi kurullar kurmalı, düzenli toplantılar yaparak sorunları belirleyip çözüm için planlar yapmalıdır.
İran’da doğal kaynaklar ve eğitimli iş gücü, Türk firmalarının uluslararası deneyim ve teknolojik birikimi ile birleşirse bu durum Türk ve İran halklarının refahını artıracaktır. Kurulacak ekonomik modelde her iki ülkede birbirlerine mal satabilir. Birbirlerinin eksik yönlerini tamamlayabilir. Batılılar Türkiye ve İran’ı sömürülecek bir pazar olarak görüyor. Oysa Türkiye ve İran birbirlerini bir vücudun sağ ve sol kolu gibi görüp başarılı, adil bir model kurabilir.
Bu coğrafyada binlerce yıldır beraber yaşayan İran ve Türkiye’nin ortaklık yolunda daha hızlı ilerlemesi gerekiyor. Zira zaman gittikçe daralıyor.
Özetle Türkiye, İran, Rusya ve Çin hem kalabalık nüfuslarını ve üretim güçlerini beraber koordine ederlerse halklarının refah düzeyini artırabilirler.