Ruya FEREYDUNİ: Tarihi çok eskilere dayanan Türk dili dünyada öğrenilmesi kolay en zengin dillerden biridir. Tarih boyunca yakın ilişkilere sahip olan İran ile Türkiye'nin son yıllardaki ilişkileri daha da gelişmektedir. İki komşu ülkenin ticari münasebetleri ve İran'dan Türkiye'ye giden turist sayısı dikkate alınırsa bu turistlerin hiç kuşkusuz Türkçe’yi öğrenmeleri gerekiyor; ancak dil öğretimi alanında hizmet sunan bazı enstitülerin bu konuda yetersiz kaldığı için İran'da Türkçe’nin akademik olarak öğretilmesi büyük bir önem taşıyor.
Tahran'daki Allame Tabatabai Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Behruz Bekbabai, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne ilişkin Mehr Haber Ajansı'na verdiği röportajda bu bölümün İran'daki önemine değinerek, bunun bir bilim dalı olarak toplumda canlılık kazanmasının yanı sıra işlevsel olması için yapılması gereken tedbirleri değerlendirdi.
* Türk Dili ve Edebiyatını neden tercih ettiniz?
- Ben böyle bir bölümün olduğundan heberim yoktu. Benim asıl branşım dil bilimiydi. Ama istediğim şey bu daldaydı. Dilbilimi okumak için Türkiye’ye gittim. Hocalarla konuştum ancak ilk başta ne istediğimi anlatamadım. Sonra hocalarımdan biri benim bu bölüme gelmemi tavsiye etti. Ben Türk dili ve bu dilin çağdaş lehçeleri üzerinde çalışmak istiyordum ancak Türkiye’deki dilbilimi dünya dilleri üzerine kurulmuştur Türk dili üzerine değil.
* İran’da Türk dilinin bir bilim dalı olarak kurulmasının bilimsel ve toplumsal açıdan önemi nedir?
- Bu soruya birçok açıdan cevap vermek gerekiyor. Ama kısaca şunu söyleyebilirim ki İran’da nüfusun yaklaşık yüzde 40’ı Türklerden oluşuyor. Türkler yaklaşık bin yıl bu memlekette hakimiyet kurmuştur. Öte taraftan İran’ın kuzeyi, kuzeydoğusu ve kuzeybatısı Türklerden oluşmaktadır. Türkler bir taraftan da bin yılı aşkındır İslam dünyasında söz sahibi olup İslam’ı dünyaya yaymışlardır. İşte onlar İslam’ı yaymakla beraber Fars Dili ve Edebiyatı’nın da yayılmasını sağlamışlar. Bu açıdan baktığımızda Türk Dili ve Edebiyatı Farsça’ya gayet yakındır. Yani Fars kültürü, Türk kültürü ve İslam kültürü o kadar iç içe yaşamışlar ki sadece dil farkediyor. Bunları ayrı ayrı araştırmak doğru değil hepsini yan yana araştırmak gerekiyor.
* İran’da Türkçe’ye canlılık kazandırmak için neler yapmalıyız?
- Bir dilin hayatı onun fonksiyonuna ve toplumdaki görevine bağlıdır. Türk dilinin ilk başta resmi bir şekilde geçerli olması gerekiyor. İster okul olsun, mahkeme olsun veya arşivlendirme olsun. Geçerli olduğu zaman bunu öğrenmek için insanlar çaba gösterecek. Bir dil resmi bir şekilde öğrenildiği zaman canlılık kazanır. Ama bunu kendi haline bırakırsak ve fonksiyonlarını elinden alırsak yavaş yavaş kaybolup gider.
* Bu bölümü İran’da nasıl karşılıyorlar? Her yıl kaç kişi bu bölümü seçiyor ve iş olanakları nasıl?
- Türk Dili ve Edebiyatı İran’da “İstanbul Türkçesi” adıyla tanınmaktadır. Yani İran’da öğretilen dil dünyada tanıdığımız Türkçe değil, İstanbul’u anımsatan bir şey sayılır. Bu ne kadar yanıltıcı bir kavram olsa da Türk kelimesi her şeye yetiyor.
Biz her yıl yaklaşık 50 öğrenci almayı planlıyoruz. Ancak şimdilik kayıt yapanların sayısı 20-30 kişi arasında. Bölümün geleceğinden, sevmediklerinden, psikolojik açıdan ve aile baskısından dolayı 4-5 kişi dönem başında kaydını sildirir. Öğrenciler arasında 100 kişiden toplam 4-5 kişi bölümü severek seçiyor. Genel olarak öğrencilerin bizim bölüme yoğunlukla Azerbaycan bölgesinden geldikleri düşünülüyor. Halbuki bizim yaklaşık 100 öğrencimiz var bunların 3-4'ü Azerbaycan’dan geliyor. Çoğunlukla Tahran’dan veya Tahran’da Türk kökenli olup ama Türkçe bilmeyen kesimler ile diğer etniklerden geliyor. Azerbaycan’dan gelenlerin sayısı onlara göre çok az. Urmiye’de de biz bu bölümü açtık. Orada da sıkıntımız öğrencinin gelmemesidir. En fazla 10-12 kişiyle öğretime devam ediyoruz.
Bu bölüm resmi şekilde çalışma fırsatı olmayan bir bölümdür. Aslında bu konuda iş imkanı açısından çok iyi bir durumda olan Türkiye devletinin söz konusu bölüme sahip çıkması gerekiyor ve İran’daki Türk şirketlerin de zorunlu olarak bu bölümden mezun olan öğrencileri işe alması gerekiyor. Ancak şimdi ise bu şirketler, Türkiye’de turist rehberliği yapmış, uydudan Türkçe öğrenmiş veya başka bir bölüm okuyarak, İran’da iş bulamayan kişileri işe alıyor. Halbuki bizim bölümümüzde Türk Dili ve Edebiyatı’nın yanı sıra kültürünü iyi öğrenmiş ve çeviri alanında şirketlere daha etkin yardım edebilecek öğrencilerimiz var.
Türk şirketleri aynı parayı başka kişilere vermek yerine bizim bölümümüzün öğrencisine verirse bir taraftan bölümümüzün saygınlık bulması için daha kaliteli öğrencilerin eğitilmesine olanak sağlar, öte yandan da gelecekte iyi araştırmacıların ortaya çıkması ve onlara iş fırsatı yaratılmasına neden olur. Türkiye de kültürel ve ekonomik boyutlarda menfaat elde eder. Ama bir akademisyen olarak bu şirketlerle doğrudan temasa girmek bizim yetkimizde değil Türkiye Büyükelçiliği’nin bunu yapması gerekiyor.
* Türk Dili ve Edebiyatı’nın İran’da ulaştığı sonuçlar nelerdir?
Aslında bu soruya cevap vermek için şimdi biraz erken. Bu bölüm 16 yıllık bir bölümdür. İşte bu yüzden Türkiye devletinin yanı sıra İran devleti de bu bölüme daha çok değer vermeli. Ben ve benim arkadaşlarım gelene kadar bu alanda herhangi bir uzman olmadan Türkçe öğretiliyordu ve öğrencinin Türkoloji bilgisi sıfıra yakın bir seviyedeydi. Ama bunun yanında iyi bir seviyede Türkçe öğrettiklerini inkar etmiyoruz. 5 yıl önceye kadar bölümümüzde hiçbir kitap çıkmayıp hiçbir araştırma da yapılmamıştı. Allah’a hamdolsun ki arkadaşlarımın yardımıyla İran Türkolojisinin temelini attık. Yani Türkiye Türkolojisinin esasında İran Türkolojisinin temelini attık. Her yıl hepimiz İran Türkolojisi üzerinde 4-5 makale yazıyoruz ve Türkolojiyle ilgili temel kaynakları İran’daki bilim dünyasına ve meraklıların hizmetine sunmak için öğrencilerin yardımıyla Farsça’ya çevirmeye çalışıyoruz, işte bunların örneği de şu şekilde: Türk Dilinin Bulunuş Tarihi, Türkçe Temel Sözlükler, İslam Öncesi Türk Tarihi ve İslam Dönemi Türk Tarihi.