Yayınlama Tarihi: 15 Nisan 2019 - 18:16

Sudan’ın su ile bir ilgisi yok. Sudan Arapçadır ve ‘Siyahların ülkesinden gelen’ manasındadır. 1 Ocak 1956’da ilan edilen bağımsızlık dönemine kadar İngiliz hakimiyetinde yaşadı.

Sudan’ın su ile bir ilgisi yok. Sudan Arapçadır ve ‘Siyahların ülkesinden gelen’ manasındadır. 1 Ocak 1956’da ilan edilen bağımsızlık dönemine kadar İngiliz hakimiyetinde yaşadı. Sudan’ın doğusunda yer alan Darfur Sultanlığı da yeni devlete iştirak ederek Sudan Cumhuriyeti kurulmuş. İngiliz emperyalizmine karşı Arap Milli Kurtuluş Mücadelesi’nin simge ismi ve ülkesi konumunda olan Mısır diğer Afrika ülkeleri için örnek teşkil ettiği gibi Sudan’ın kurtuluş mücadelesine de önemli desteği olmuştur.

Ülkenin ikiye ayrılması

İngiltere işgal ve sömürge kıskacına aldığı her yerde olduğu gibi Sudan’dan da çekilirken arkasında onlarca etnik ve mezhep mayını zerk etmiştir. Henüz millet olamamış onlarca ve hatta yüzlerce göçebe ve yarı göçebe hayatı yaşayan kabile ve aşiretlerin, yüzlerce farklı dil familyasının yurdu olan Sudan’dan bir millet yaratma yolunda ciddi bir gayret sarf edilmiş. Sufi ılımlı İslam, Arapçanın ortak lisan olması ve geleneksel mahalli Afrikano kültürünün bileşkesi egemendir. Hıristiyan ve diğer gayri Müslim topluluklara sağlanan haklar özellikle zengin petrol ve kıymetli madenlere sahip Güney Sudan’ın en nihayet Barzanistan bölgesi misali tam ayrılığa giden yolunu döşemiştir.

Sudan neden hedefte?

Bunun etkisinde kalan Sudan’ın batısında yer alan Dar-Fur (Furların Diyarı) bölgesi de Güney Sudan’dan ayrılmak istemiştir. Araplaşmak istemeyen göçebe ve yarı göçebe Darfurlularla, Arapça dil merkezli Sudan ulus devlet nizamını kabul etmiş yerleşik Darfurlular arasında patlak veren çatışmalar hasıl olmuştur. Batı merkezli medya bu hadiseyi bir halkın topyekun ortadan kaldırılması (soykırım) olarak tedavüle sokmuştur. Bu sunuş gerçeğin sadece yarısıdır. Diğer yarısında devletlerin ekonomik rekabeti, Sudan’ın çok zengin altın, petrol ve madenleri vardır.

Nil Nehri ve Kızıl Deniz’in ehemmiyeti yatmaktadır. Sudan’ın İsrail ve ABD’ye karşı aldığı tutum ve bu ülkelerin rahatsızlığı vardır. Sudan’ın 1956’dan 2016 senesine kadar İsrail ve ABD karşıtı ülkelerle geliştirdiği yakın ilişkilerin yarattığı huzursuzluk yatmaktadır. Filistin davasına verdiği destek, İran İslam Cumhuriyeti ile yaşadığı derin münasebet, Çin’e sağladığı muazzam imtiyazlar vardır. Sovyet Rusya ve Putin Rusya’sı ile koruduğu ilişkileri yatmaktadır. Geleneksel Suudi Vahhabizmi ve dostlarına mesafeli olması vardır. Türkiye ile yaşadığı özel münasebetler, sunduğu imtiyazlar ve Kızıldeniz’de Türk Silahlı kuvvetlerine üs sunması yatmaktadır. Birkaç ay önce Suriye’ye giderek Esad ile buluşması, Suriye’nin Arap Ligine iadesi için çaba harcaması vardır.

El-Beşir’in denge politikası

ABD ambargosu ve ablukasını aşması uğruna, Dar-Fur katliamının sorumlusu olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kılıcını boynunda hissetmesi sebebiyle Ömer El-Beşir zaman kazanma ve dengelere oynamayı denedi. Ancak baskılar ağırdı. Devrik Sudan Başkanı Ömer El-Beşir’in Ankara’dan yardım talep etmesi, 2016’da İran’a karşı birden düşman kesilmesi, Suudi emrinde Yemen’e karşı asker göndermesi, yatırımlar ve dolarlar uğruna ve Bahreyn ile Suudi Hanedanlığıyla Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile aşna fişne olması, bu esnada Ömer El-Beşir’i İsrail ve hatta ABD ile bir araya getirmeye çalışan istihbarat ve tüccar heyetlerin Hartum’da cirit atması ancak Ömer El-Beşir’in kayıtsız şartsız teslimiyeti kabul etmemesi Sudan’da ortaya çıkan son hadiselerin tablosunu arz etmektedir.

Doğrudur, meselenin insan hakları, ekmek fiyatlarına yapılan zamlara duyulan öfke, altın ve petrolden pay almama, adalet, rüşvet sarmalına karşı duyulan isyan duygusu, yabancıların Sudanlılardan daha imtiyazlı olması, hakim Ömer El-Beşir ve parti kodamanlarının ülkeyi babalarının çiftliği gibi yönetmeleri ve daha nice reform gerektiren sebeplerin Sudan’ın yaşadığı isyan ile ilgisi vardır. Ancak Ömer El-Beşir’in mensubu olduğu Ulusal Kongre Partisi ve Milli Mutabakat Hükümeti’nin diğer partileri gidişatın Sudan’ı Irak ve Suriye misali yapacağını ve bunun için tetikte bekleyenlerin olduğunu göstermiştir. Aklıselim ve sağduyu devreye girmiş Sudan için Ömer El-Beşir askıya alınmıştır. Görünen odur ki Ömer El-Beşir’de bu planın bir parçasıdır. Sorgulanabilir ceza da alabilir ancak bunu Sudan kurallarına göre olacağı aşikardır.

Sudan ne yapmalı?

Halkın haklı talepleri yerine getirilir, reformlar acilen devreye sokulur, Yemen’e gönderilen askerlerini geri çeker, adım adım demokrasi tecelli eder ve milli sivil-asker otorite nizamı devreye sokulursa ayrıca Sudan uluslararası ilişkilerinde geleneksel dengeli politikalarını muhafaza eder, Ankara, Şam, Tahran, Moskova, Pekin, Berlin ile kuvvetli münasebetlerini yeniden tesis ederse olaylardan fırsat yaratmak ve yararlanmak isteyen ABD ve İsrail boşta kalır. Aksi takdirde Sudan’daki gelişmelerden en büyük zararı Ankara görecektir.

Sudan Askeri Konseyin başına gelen General Abdulfettah El-Burhan, Ömer El-Beşir’in yakını olmasına rağmen Sudan halkında bir karşılığı ve muhabbeti var. Bekleyelim ve hayır mı şer mi olacak yakinen takip edelim.

Kaynak: Aydınlık Gazetesi

Yazar: Mehmet Yuva