ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımlar nedeniyle iki ülke arasında sert bir seyir izlenmektedir. ABD Başkanı Donald Trump, 8 Mayıs 2018’de ülkesinin nükleer anlaşmadan çekildiğini açıkladı. Böylece ABD’nin nükleer anlaşmada imza altına alınan yükümlülükleri sonlandırılmış oldu. Bu anlaşma ile yürürlükten kaldırılan ekonomik yaptırımlar da tekrar yürürlüğe girdi.
ABD yönetimi ayırca uluslararası bankacılık alanında İran’a uyguladığı yaptırımlar kapsamında 2 mayıs 2019'da İran'ın petrol ihracatını sıfırlamak amacıyla petrol ithal eden ve aralarında Türkiye’nin de olduğu 8 ülkeye tanıdığı muafiyetlere son verdi.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin yıldönümünde yaptığı konuşmada ABD'nin yaptırımlarına karşılık olarak İran'ın anlaşmadaki bazı taahhütlerini resmi olarak askıya aldığını belirtti ve anlaşmada imzası olan diğer ülkelere ültimatom benzeri bir çıkışta bulundu. Ruhani “60 gün içinde İran’ın petrol ihracatı ve para transferi ile ilgili nükleer anlaşmadan kaynaklanan beklentileri karşılanmazsa İran’ın nükleer anlaşmadan çekileceğini” söyledi.
ABD yönetimi İran’la nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesinin ardından art arda attığı adımlara askeri kıskacı eklerken, Trump yönetimi içerisindeki görüş ayrılıkları tartışma yaratıyor. İran ise ABD’nin azami baskı politikası karşısında tavizsiz tutumunu devam ettiriyor.
İran-ABD gerilimine ilişkin Mehr Haber Ajansı'na konuşan İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Dış Politika Koordinatörü Sabir Askeroğlu, bu gerginliklerin bögede nelere yol açacağınının yanı sıra İran’ın ABD yaptırımlarına karşı tutumunu değerlendirdi:
Sizce İran ve ABD arasında tırmanan gerginlikler iki ülkeyi bir savaşa doğru götürebilir mi?
İran ile ABD arasındaki gerginliğin savaşa dönüşmesini her iki devlette istemiyor. Bu yönde hem Tahran’dan hem de Washington’dan devletin en üst makamlarından birçok kez dile getirildi. İran- ABD savaşının büyük maliyetleri olacağını her iki tarafta biliyor. Böyle bir gelişmenin sadece ekonomik değil siyasi maliyetleri de çok yüksek olacaktır. Olası bir savaş uluslararası bir güvenlik krizine dönüşebileceği için diğer büyük devletlerde bunu istemiyor. Zira gördüğümüz gibi krizin tırmandığı günlerde birçok devlet İran ile ABD arasında arabuluculuk yapmak için çaba sarf etmişlerdir.
İran’ın ABD’nin uyguladığı yaptırımlar karşısındaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu gidişatla iki ülke arasında bir müzakere ihtimali olabilir mi?
İran kendisine karşı uygulanan yaptırımlardan büyük zarar görüyor ve ilerleyen yıllarda bunun etkisi daha da artacaktır. ABD ise uyguladığı yaptırımlardan çok memnundur. Çünkü İran’a verdiği zarar etkisini göstermeye başladı. ABD’nin amacı yaptırımlar üzerinden İran’a maksimum zarar vererek müzakere masasına oturtmak. Ancak İran müzakere yapmaktan kaçmaya çalışmaktadır. Müzakerelere rıza gösterirse, ABD baskılarına karşı geri adım atmış sayılacağını düşünmektedir. Bu da İran’ın hem iç siyasetinde hem de uluslararası saygınlığına ve sergilediği duruşa olumsuz etki edeceğini düşünmektedir. İran’ın müzakere masasına oturup oturmaması uygulanan yaptırımların etkisi ve Tahran yönetiminin iradesine bağlı olacaktır.
İki ülke arasındaki mevcut gerginlikler bölge ülkeleri üzerinde nasıl bir etki bırakabilir?
İran-ABD gerginliği kendi içinde silahlı çatışmaya dönüşme riski de taşımaktadır. Bu risk bölgedeki bazı ülkeleri olumsuz etkilemektedir. Örneğin Türkiye, hiçbir şekilde İran-ABD gerginliğinin yaşanmasını istememektedir. Çünkü bu gerginliğin bölgede güvenlik sorununa dönüşme ihtimali de vardır. Türkiye bunu birçok kez açık bir şekilde ifade etmiştir. Türkiye İran’ın zarar görmesini istememektedir. İran’la yakın ilişki içerisinde olan Irak, Katar ve Umman gibi ülkelerde gerginlikten rahatsız. İran’la rekabet eden veya düşman olarak gören Suudi Arabistan, İsrail gibi bazı ülkeler ise ABD tarafından İran’a yönelik baskıların artmasından yanadırlar. Böylelikle İran’ı daha fazla yalnızlaştırdıklarını ve ABD eliyle cezalandırdıklarını düşünmektedirler.
Avrupa’nın nükleer anlaşmadaki vaatlarını yerine getirmemesinin sebebi nedir?
Nükleer Anlaşmaya taraf olan Avrupa ülkelerinin anlaşmadan kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirememelerinin sebebi Trump yönetimindeki ABD’nin İran politikasıydı. Avrupalı ülkelerin nükleer anlaşmadaki sorumlulukları öncelikli olarak İran’a olan daha önceki ekonomik yaptırımların kaldırılmasının uygulanması ve İran’a yatırım yapmalarıydı. Ancak Trump’ın İran’a yönelik yaptırımları sadece İran’ı değil, İran’la ekonomik, ticaret ve finans alanlarında işbirliği yapacak her ülkeyi kapsamaktaydı. Buna Çin ve Rusya da dahil. Dolayısıyla İran’la bu alanlarda işbirliği yapmak isteyen şirketler, özel ve devlet bankaları da yaptırımlara maruz kalmamak için İran’la ilişki kurmaktan uzak durmaktadırlar. Diğer bir değişle, bu ülkeler, İran’dan ziyade kendi çıkarlarına zarar verilmesini istememektedirler.