Mehr Haber Ajansı'na konuşan gazeteci-yazar Alptekin Dursunoğlu, "Ankara’dan S-400’ler konusunda geri adım atılmayacağına dair açıklamalar yapılıyor. Zira S-400’lerden vazgeçmesi halinde bu kez Rusya’dan mektup alma ihtimali de Ankara’yı tedirgin ediyor" dedi.

Trump yönetimi, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alımı konusunda çeşitli tehditlerle Türkiye'yi vazgeçirmeye çalışıyor. Fakat Ankara'dan bu konuda geri adım atılmayacağına ilişkin açıklamalar geliyor. S-400 krizi ABD ile Türkiye'nin arasındaki ilişkileri iyice germektedir.

Ankara ile Washington arasındaki S400 krizinin detaylarını araştıran Mehr Haber Ajansı muhabiri, konuyu gazeteci-yazar Alptekin Dursunoğlu'na sordu. Dursunoğlu,"Rusya’nın Türkiye’nin Amerika’dan onay alamadığı gerekçesiyle S-400 anlaşmasından tek taraflı çekilmesine anlayış göstereceğinin garantisi yok" deyerek 5 soruda S-400 krizini değerlendirdi.  

1 - ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan tarafından Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a gönderilen ve ikinci Johnson mektubu olarak görülen gelişmelere ilişkin değerlendirmeleriniz nelerdir? 

Söz konusu mektup, Amerika’yla iki eşit taraf olarak “dostluk” veya “müttefiklik” ilişkisi dahi kurulamayacağının resmi belgesidir. Bu mektup 2009’dan beri Amerika ile “stratejik ortak”lıktan bile daha ileri düzeyde bir ilişkisi olduğunu düşünen ve bununla da övünen Ankara açısından çok öğretici olmalı.

Zira eski Amerikan Başkanı Barack Obama Nisan 2009’da Türkiye’ye yaptığı ziyarette Türkiye ilişkilerini “model ortaklık” düzeyine yükseltmek istediğini belirtmiş ve ortak basın toplantısında: "Daha güçlü ilişkilerin kurulması, Türkiye ile ABD’nin bir model ortaklık oluşturmasıyla mümkün olabilir” demişti.

Amerika ile özellikle de NATO üyeliği sebebiyle “stratejik ortak” olduğunu düşünen Türkiye, Obama’nın ilişkilerin düzeyini yükseltme iradesinden hem heyecan duymuş hem de “model ortaklık” için rol arayışına girmişti.

Bu çerçevede Aralık 2009’da Amerika’ya giden dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Obama ile yaptığı ortak açıklamada “Sayın Başkan'ın ilk ziyaretini ülkemize yapmış olması ve Türkiye-ABD arasındaki dostluğu model ortaklık olarak tanımlamış olması Türk siyasetinde ve bizler üzerinde farklı bir süreci işaret etmişti. Artık model ortaklıkla ikili ilişkilerimiz içinin nasıl doldurulacağı sürecinde önemli adımlar atıldı” demişti.

O dönemde Suriye Cumhurbaşkanından “Kardeşim Esad” diye bahseden ve Suriye ile ortak bakanlar kurulu toplantıları yapan Erdoğan’ın Obama ile birlikte “model ortaklığın içini nasıl doldurduğu” başta Suriye krizi olmak üzere 2011’den sonra bölgesel gelişmelere karşı sergilediği tutumla anlaşılmış oldu.

Erdoğan hükümeti, 2011’den 2013’teki Mısır darbesine kadar başta Suriye olmak üzere tüm bölgesel meselelerde Amerika’ya tam anlamıyla “model ortaklık” yaptı. Bölgede İran’ın müttefikleri olarak tanınan Suriye’de Beşşar Esed, Irak’ta ise Nuri Maliki hükümetlerine karşı Amerika’nın yanında; Bahreyn’de ve Yemen’de ise halka karşı Suudilerin yanında yer aldı.

Fakat Amerika’nın 2013’te Mısır’da Türkiye ve Katar’ın projesine değil, Suudiler ile Emirliklerin projesine destek vermesi, Türkiye’nin tüm ısrarına rağmen Libya’da yaptığı gibi Suriye’ye askeri müdahale yapmaması ve nihayet Suriye’de Türkiye’nin desteklediği gruplarla değil YPG ile işbirliği yapması, ilişkilerin aşamalı olarak bozulmasına neden oldu.

Türkiye, 2016 sonlarından itibaren Suriye konusunda zıt taraflarda yer aldığı Rusya ve İran’la yakınlaşmaya başladı. Katar ile Suudiler arasındaki krizde Katar’ın yanında yer aldı. Cemal Kaşıkçı adlı gazetecinin İstanbul’daki Suudi elçiliğinde öldürülmesi sayesinde Yemen halkının acılarını hatırladı. 2011’den beri Irak merkezi hükümetine karşı bağımsız bir devletmiş gibi ilişki kurduğu Kürdistan Bölgesi’nde 2017’deki bağımsızlık referandumu sırasında bu kez Bağdat ve Tahran’la işbirliği yaptı.

Türkiye’nin Rusya ve İran’la yakınlaşarak attığı bu adımlar, 2011’de bölgeyi birlikte ateşe veren “model ortakların” arasının açılmasına neden oldu.

ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan’ın Ankara’ya gönderdiği mektup, Türkiye’ye “Eğer Rusya'dan S-400 satın alırsanız kaybınız sadece F-35 uçakları olmaz, Amerika ile “müttefiklik” ilişkisini de kaybedersiniz” mesajı verdi.

Basında yer alan haberlere göre bu mektupta “ABD'li Bakan, S-400'lerin konuşlandırılması durumunda Türkiye'nin ABD ve NATO ile işbirliğinin aksayacağını kaydederek mevcut bunalımın Ankara'nın ittifak ile ilişkisine olumsuz yansıyacağını resmen ilan etmiş oldu.”

Ankara bu aşağılayıcı mektubun içeriğine değil, Amerikalılar tarafından basına sızdırılmasına tepki gösterdi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 13 Haziran’daki açıklamasında mektubun içeriği ve üslubu içinise sadece “müttefiklik ruhuna aykırı” demekle yetindi.

2 - Sizce Rusya'dan S-400 alınması halinde ABD’nin F-35 programından Türkiye’yi çıkarma tehdidine karşı Ankara nasıl bir yaklaşım sergileyecek?

Ankara’nın mektubu açıklamaması, buna karşılık Amerikan tarafının mektubu basına sızdırması şunu gösteriyor: Ankara Amerika’nın verdiği mesajın ciddiyetinin farkında bu yüzden de Amerikalıları kapalı kapılar ardında diplomasi yoluyla ikna ederek sorunu çözmeyi tercih etti. Ancak Amerika mektubu basına sızdırarak Türkiye’ye bu konudaki müzakere yolunu kapattı ve çok aşağılayıcı bir üslupla emir dayattı.

Ankara’dan S-400’ler konusunda geri adım atılmayacağına dair açıklamalar yapılıyor. Zira sorun sadece Amerikalıların aşağılayıcı üslubu değil, S-400’lerden vazgeçmesi halinde bu kez Rusya’dan mektup alma ihtimali de Ankara’yı tedirgin ediyor.

Çünkü Rusya ile ilişkilerin önemini 24 Kasım 2015’te Rus uçağını düşürdükten sonra anlayan Türkiye, bu krizi telafi etmek adına Rusya’ya hem ikili hem de bölgesel düzeyde 2015 öncesinden çok daha sıkı bir şekilde kendini bağladı.

Dolayısıyla Ankara, Rusya ile ilişkilerinin bozulmasının da en az Amerika’yla ilişkilerinin bozulması kadar kendisinin canını yakacağının farkında.

Bu yüzden de Ankara, Amerika’nın bu aşağılayıcı üslubundan rahatsız olsa da Amerika ile “müttefiklik ruhuna” sığınarak soruna NATO çerçevesinde uygun bir çözüm bulmaya çalışıyor.

3 - S-400 krizi Türkiye’nin ekonomisini ve ABD ile olan ilişkilerini nasıl etkileyebilir? 

Patrick Shanahan’ın gönderdiği mektupta Türkiye’nin S-400 almaktan vazgeçmemesi halinde sadece Amerika’yla ikili ilişkilerinde değil NATO’yla ilişkilerinde de sorunlarla karşılaşacağı söyleniyor. Hulusi Akar’ın Brüksel’deki NATO toplantısında Patrick Shanahan’la yapacağı toplantıda sorun çözüme kavuşturulamazsa Amerika’nın Türkiye’ye siyasi, askeri ve ekonomik yaptırımlar uygulaması gündeme gelebilir. Ancak Türkiye’nin Amerikan yaptırımlardan kurtulmak adına S-400’lerden vazgeçmesi de sorunun çözümünü garanti etmiyor.

Çünkü Rusya’nın Türkiye’nin Amerika’dan onay alamadığı gerekçesiyle S-400 anlaşmasından tek taraflı çekilmesine anlayış göstereceğinin garantisi yok.

Amerika ile ittifak ilişkilerinin bozulması, Türkiye için “kötü” bir senaryo; Amerika’nın Türkiye’ye İran, Kuzey Kore veya Venezuela’ya davrandığı gibi davranması ise “en kötü” senaryo.

Fakat bu “kötü” ve “en kötü” senaryolar Türkiye açısından Rusya ile ilişkileri için de söz konusu. Zira Türkiye, ekonomik açıdan kırılgan bir ülke, enerji bakımından büyük ölçüde Rusya’ya bağımlı ve Rusya’nın onayı ile Suriye’de askeri varlığa sahip.

Türkiye, Rus uçağını düşürdükten sonra Moskova ile ilişkilerinde “kötü” bile değil “kötüye yakın” bir senaryoyu tecrübe etmişti. Rusya’nın enerji kartını hiç oynamadan turizm ve tarım ticareti konusundaki yaptırımı bile Ankara’da istenen etkiyi yaratmıştı.

Özetle Türkiye S-400’ler konusunda ya Amerika ile ya da Rusya ile ilişkilerinde kaçınılmaz bir şekilde sorun yaşayacak gibi gözüküyor.

Türkiye açsından sadece kendisini cezalandıracak ülkeyi tercih etmek gibi bir seçenek söz konusu. “En kötü” değil “kötü” senaryoya göre cezalandırılmak ise Türkiye’nin tek umudu.

4 - Sizce ABD’nin S-400 hava savunma sisteminin Rusya’dan alınmasına karşı çıkmasının asıl sebebi ne olabilir? 

Türk yetkililerin açıklamasına göre Türkiye, hava savunma sistemi ihtiyacını karşılamak için öncelikle Amerika’ya başvuruyor; ancak Kongre’nin karı çıkması nedeniyle Amerika’dan satın alamayınca da Rusya ile S-400 müzakerelerine başlıyor.

Bu durum ilk sorunuza verdiğim cevapta da belirttiğim gibi Amerika’nın müttefiklerine dahi nasıl davrandığını gösteriyor. Kendi müttefikinin savunma ihtiyacını karşılamayı reddeden Amerika, savunma ihtiyacını karşılamaya çalıştığı için müttefikini cezalandırmakla tehdit ediyor.

Türkiye’nin S-400 macerası Amerika ile anlaşma yaptığında veya “dost” olduğunda rahata ereceğini düşünenler için çok büyük ibretler içeriyor.

5 - Mevlüt Çavuşoğlu "S-400 ile ilgili ABD'nin dayatmalarını kabul etmemiz mümkün değil" ifadesini kullanmıştır. Bu durumda Amerika ile Türkiye mevcut sorunu nasıl çözebilirler?

Elbette bu her onurlu ve bağımsız devletin yapması gereken bir açıklama. Ancak Türkiye’deki mevcut hükümetin söylemi ile eylemi arasında çoğu zaman uyum sorunu; hatta zıtlık vardır.

Örneğin Ankara halklardan yana olduğunu belirterek Suriye’ye karşı silahlı grupları destekledi ve silahlandırdı; ama Bahreyn’de ve Yemen’de Suudi yanlısı rejimleri destekledi.

Irak’ın toprak bütünlüğünü kırmızı çizgi olarak gördüğünü söyledi; ama Bağdat’ın tüm itirazlarına rağmen Kürdistan bölgesiyle bağımsız bir devlet gibi petrol anlaşmaları yaptı.

İsrail rejimiyle siyasi düzeyde kavga etti; ama bu rejimle olan ticaret hacmini 5 milyar doların üstüne çıkardı. İsrail rejimiyle ilişkilerin normalleştirilmesine arabuluculuk yapsın diye Amerika’daki Yahudi lobilerine milyonlarca Dolar ödeme yaptı. Trump’ın Kudüs kararından sonra İstanbul’da Filistin’e destek mitingi yaptığı gün kendi gemileriyle Kuzey Irak petrolünü İsrail’e taşıdı.

Suudilerin Yemen’e saldırmasından iki gün sonra saldırgan Suudilerden değil, Yemen’in yerli halkı olan Husilerden ve Yemen’de zaten bulunmayan İran’dan Yemen’i terk etmesini istedi.

Astana toplantılarında Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve ulusal egemenliğine bağlılık bildirdi; ama Suriye topraklarının belirli bölgelerini işgal altında tutan silahlı gruplara destek vermeyi sürdürüyor. 

Rus uçağının Türkiye hava sahasını ihlal ettiği için düşürdüğünü, tekrar olursa yine düşüreceğini söyledi; ama birkaç ay sonra Rusya’nın istediği şartlarda özür diledi.

Bu örnekleri sayfalarca sıralayabiliriz. O yüzden Ankara’nın ne dediğine değil, ne yaptığına bakmak gerekiyor.

Mevcut şartlardaki Amerikan tavrı dikkate alındığında S-400 meselesiyle ilgili olarak Türkiye’nin Rusya ile S-400 anlaşmasını iptal etmekten ya da Amerika’yı ikna etmekten başka çözüm seçeneği gözükmüyor.

Şu anda birincisini Ankara, ikincisini de Washington reddettiğine göre bu konuda çözümden değil, biraz önce de değindiğim gibi Türkiye’nin sorun yaşayacağı tarafı seçmesinden bahsedilebilir.

Yani Türkiye Amerika’nın cezalandırmasına mı yoksa Rusya’nın cezalandırmasına mı razı olacak ve bu cezalandırma “kötü” senaryoya göre mi yoksa “en kötü” senaryoya göre mi olacak.

Mevcut şartlarda açıklığa kavuşması beklenen husus işte bu.