Yayınlama Tarihi: 25 Aralık 2019 - 12:59

Mehr Haber Ajansı'na röportaj veren Gazeteci-Yazar Mustafa Yılmaz, Ahmet Davutoğlu liderliğinde kurulan "Gelecek Partisi" ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Azar MAHDAVAN- Aylardır Türkiye gündeminde olan yeni bir parti kurulup kurulmayacağı haberi sonunda netleşti. ESKİ Başbakan Ahmet Davutoğlu, 13 Aralık'ta Ankara'da yeni kurduğu Gelecek Partisi'nin tanıtımını yaptı. Davutoğlu, özgürlükçü laiklik ve çoğulcu din anlayışını temel ilke edindiklerini belirterek, "Siyaset alanında herkes kendi imtihanını vermeli; ama dini değerleri bu imtihan sathına sokmamalıdır. Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir" dedi.

Ahmet Davutoğlu, Ankara'da otelde düzenlediği basın toplantısında, partisinin benimsediği ilke ve politikaları, yönetim sistemi, hukuk, ekonomi, dış politika, eğitim ve sağlık alanlarında izleyeceği siyasi ilkeleri açıkladı. Davutoğlu, ortak bir gelecek inşa etmeye geldiklerini söyleyerek, "Zamanı geçmiş eski sözleri tekrar etmeye değil, yeni şeyler söylemeye geliyoruz. Yeni şeyleri ancak geçmişten ilham alarak geleceği inşa edecek olanlar, korkulardan ve tabulardan kurtulmuş olanlar, bugüne inançları ve yarına umutları olanlar söyleyebilirler. Susmaya değil konuşmaya, şikayet etmeye değil çözüm üretmeye, bağırmaya değil sakince ve muhabbetle hitap etmeye, surat asmaya değil tebessüm etmeye geliyoruz. Gün bizi ayıran politikaları değil, bizi birleştiren ilkeleri konuşma günüdür. Bu gelecek yürüyüşünde bize rehberlik edecek olan temel ilkelerimizi milletimizle paylaşmak ve bir anlamda ahitleşmek istiyoruz. Düşünce ve inanç hürriyetini kısıtlayarak bireyin özgür iradesini yok etmeye çalışan dinî veya seküler her akım ve rejim, insanın zihnen köleleştirilmesine yol açar. Nitekim bunun örneğini de 15 Temmuz’da her türlü cürmü işleyebilecek birer robota dönüşen darbecilerde görmüştük" ifadelerinde bulundu.

150 kişinin yer aldığı Kurucular Kurulu'nda Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) eski Başkanı Yusuf Ziya Özcan, eski Ak Parti milletvekilleri Ayhan Sefer Üstün, Selçuk Özdağ, Karar Gazetesi eski yazarı ve Mavi Marmara yolcularından Hakan Albayrak, Belediye Başkanı Halil Kulak, Nihal Olçok, Bayram Zilan, İl Eminiyet eski Müdürü Mevlüt Demir, bir dönem Başbakanlık baş danışmanlığı da yapmış olan Etyen Mahçupyan gibi çeşitli alanlarda simalar yer aldı. Bu isimler çoğunlukla AKP’de parti teşkilatında görev almış isimler. Bu sebeple akla gelen ilk soru şudur: "AKP'den kopmuş olan Davutoğlu gibi bir siyasetçi hangi değişik düşüncelerle Gelecek Partisi'nde yoluna devam edecek"?

Konuyu araştıran Mehr Haber Ajansı muhabiri Gelecek Parti'nin geleceğiyle ilgili Gazeteci-Yazar Mustafa Yılmaz'a sordu.

İşte Mustafa Yılmaz ile yapılan röportaj:

1- Ahmet Davutoğlu’nun kuruluşunu ilan ettiği ‘Gelecek Partisi’ resmen ve fiilen siyasi doğumunu gerçekleştirmiş bulunuyor. Biraz bize bu süreci anlatabilir misiniz?

Gelecek Partisi, parti olarak yeni olmasına rağmen kadro olarak eskiyi temsil etmektedir. Sayın Davutoğlu başta olmak üzere parti yönetiminde yer alan isimlerin büyük çoğunluğu geçmişte gerek milletvekili, gerekse il başkanı olarak, Ak Parti içinde siyaset yapmış isimler. Bilindiği gibi sayın Davutoğlu siyasete ilk olarak Ak Parti içinde Başbakan danışmanı olarak başladı. Şu anki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun süre Dış Politika’dan sorumlu danışmanıydı. Gerçekten de Ak Parti iktidarlarının dış politikasının şekillenmesinde önemli rol oynadı. Daha sonra milletvekilliği, bakanlık ve en son Başbakanlık yaptı. Ve bunların tamamı Ak Parti içinde iken gerçekleşti.

Başlangıçtaki niyet ve motivasyonları parti içinde muhalefet etme yönündeydi. Yani Ak Parti içinde kalarak ilerleyen süreçte parti yönetiminde hakim olma gibi bir niyetleri vardı. Ancak böyle bir şeyin mümkün olmayacağı kısa süre içinde anlaşıldı. Bunun üzerinde partileşme sürecine girildi.

2- Bu durum Ak Parti’nin yavaş yavaş dağılacağına mı işaret ediyor?

Ak Parti 2002 yılında iktidara geldi.  Yaklaşık 18 yıldır Türkiye’yi tek başına yönetiyor. Cumhuriyet tarihinin en uzun süre iktidarda kalan partisi. Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal’in iktidar süresi bile 15 yıl. Ancak son yıllarda Ak Parti siyasetteki moral üstünlüğünü kaybetmiş durumda. Önceden kaybetmesi mümkün görülmeyen bir iktidar, şimdi kazanması mümkün olmayan bir iktidar algısına dönüşüyor. 31 Mart yerel seçimleri bu kaybedişin ilk somut göstergesi oldu. İstanbul, Ankara gibi önemli şehirleri belediye yönetimlerini muhalefetin kazanması Ak Parti açısından büyünün bozulmasına neden oldu. Ak Parti kaybedebileceğini, Muhalefette kazanabileceğini gördü.

Ancak Ak Parti'deki çözülmeyi muhalefetin başarısı olarak görmek yanılgı olur. Ak Parti son yıllarda kurucu kadrosundan ve kuruluş ilkelerinden uzaklaştı. “Ortak akıl”, “Toplumsal Mutabakat”, “Adalet”, “özgürlük” gibi temel kavramlarda ortaya çıkan Ak Parti’nin şu anda en sorunlu alanları bunlar.

“ortak akıl”ın yerini “tek akıl” almış durumda. Toplumun bütün kesimlerini temsil eden, Ortak Kadro’nun yerini ise çok dar bir kadro almıştır. Erdoğan’ın başlangıçda en yakınında yer almış, Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu gibi isimlerden hiç biri kalmamıştır.

Bütün bunlar Ak Parti bir dağılma sürecine girdiğini göstermektedir. bundan sonra bu çözülme çok daha hızlı bir şekilde artarak devam edecektir. bunu önlemek bu noktadan sonra hem Erdoğan için hem de parti yönetimi için oldukça zor görünmektedir.

3- Bildiğiniz üzere son zamanlar da kurulan ve Meral Akşener liderliğini yapan İyi Parti başarılı olamadı. Hatta bazı uzmanlara göre kalıcı bir parti olmayacak. Peki siz Gelecek Partı’nın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Gelecek Partisi’nin geleceğini biraz geçmişi belirleyecek. Çünkü Gelecek Partisi’nin ortaya koyacağı bütün söylemler, sayın Davutoğlu’nun geçmişte yani Ak Parti içinde iken yaptığı icraatlarla test edilecek. Gelecek Partisi açısından en büyük handikap bu. Bu noktadan değerlendirildiğinde halkı ikna etmeleri çok kolay olmayacaktır. Ak Parti’nin kuruluşunda olduğu gibi Gelecek Partisi’nin bir kitle partisi olması zor görünüyor. Ancak Türkiye’de yeni sistem ittifakları zorunlu kılıyor. Bu ittifaklarda da yüzde 1-2 alan partiler bile çok önemli hale geliyor. Bundan sonra Türkiye’de siyasal partilerin aldıkları oy değil yürüttükleri siyaset belirleyici olacak. Gelecek Partisi açısından da durum böyle. Alacağı oydan ziyade yeni ittifak formüllerinde ortaya koyacağı siyasal ağırlık çok daha önemli olacaktır.

4- Gelecek Partisi’nin kurucuları hepsi AKP’liyidi. Şimdi Gelecek Parti hangi siyası düşünceler ve uygulamarda AKP ile farklı olacak? 

Gelecek Partisi’nin programına bakıldığında Ak Parti’nin 2002 yılında kurulurken ortaya koyduğu temel yaklaşımlardan çok farklı değil.

Her ne kadar farklı cümlelerle söylenmiş olsa da muhteva olarak “ortak akıl”, “adalet”, “kalkınma” özgürlük”, “toplumun her kesimini kucaklama” gibi vurgular var.

Bunlar ifade olarak güzel. Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu eksiklikler.

Ancak az önce de belirttiğim gibi Gelecek Partisi’nin en büyük handikapı Ak Partili geçmişidir. Gelecek Partisi yöneticilerinin genel yaklaşımları şu; “Biz Ak Parti’de iken başarılı işler yapılıyordu. Türkiye bu sıkıntılarla karşı karşıya değildi. Biz dışlandıktan sonra hata üstüne hata yapılmaya başlandı”

Genel söylemleri bunun üzerine kurulu olacaktır. Her siyasetçide olduğu gibi, başarıyı sahiplenip, başarısızlığı karşı tarafa ihale etmenin yollarını arayacaklardır.

Suriye politikası, Rus uçağının düşürülmesi, Fetö ile mücadele gibi temel konularda Ak Parti ile Gelecek Partisi arasında bir tartışma olacağı açık.

Ancak toplumu “farklı oldukları” noktasında ikna etmeleri çok kolay değil.

5- Gelecek Parti’nin İran ve bölgeyle ilgili bakış açısı nedir?

Davutoğlu’nun konuşmasından yola çıkarsak, dış politikadaki temel ilkeleri; çok boyutlu barış diplomasisi.
Ancak bu maalesef çoğu zaman söylendiği kadar kolay olmuyor.

Davutoğlu’nun Ak Partili yıllarını hatırlayacak olursak; “komşularla sıfır sorun” odaklı bir dış politika yaklaşımı vardı.

Ne var ki gelinen noktada Türkiye’nin neredeyse sorunsuz komşusu kalmamış durumda.

Bir de Türkiye’de sayın Davutoğlu’nun dış politika yaklaşımını “çok fazla romantik” bulanlar var. Yani ortadoğu’nun tarihsel gerçekleri var. Bu gerçekleri göz ardı ederek bir politika geliştirmek tam tersi sonuçlar ortaya koyabiliyor. Barışa niyetlenip savaşla karşılaşabiliyorsunuz. suriye bunun en müşahhas örneklerinden biridir.

İran yaklaşımı nasıl olacak bu konuda ne konuşmasında ne de programında somut bir ifade bulunmuyor. Ancak genel anlamla değerlendirecek olursak, Ortadoğu’nun geleceği İran ve Türkiye ilişkilerinin geleceğine bağlı. Bu ilişki ne kadar güçlü ve müzakereye dayalı olursa İslam dünyasının geleceği de o kadar sağlıklı ve barışa yakın olur.

Tam tersi ne kadar gergin ve ihtilaflı olursa Ortadoğu ülkelerinin geleceği de o kadar sıkıntılı olur.

Türkiye ile İran arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasal ilişkileri geliştirmeye yönelik politikalar partilerin toplum nezdinde daha fazla karşılık bulmasının anahtarı olacaktır.

Gelecek Partisi’nin de bu gerçek üzerinden hareket edeceği kanaatindeyim.