Yayınlama Tarihi: 28 Ocak 2020 - 11:11

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin üye ülkeleri, Türkiye hakkındaki en kapsamlı insan hakları raporlarını görüşmek için İsviçre'nin Cenevre kentinde bir araya geliyor.

Bugün, Türkiye’nin insan hakları karnesi, Evrensel Periyodik İnceleme (UPR) Çalışma Grubu tarafından detaylı bir şekilde incelenip, üye ülkelerin soruları yanıtlanacak.

BM'nin 193 üyesi hakkında her 5 yılda bir yayınlanan UPR raporu, BM İnsan Hakları Konseyi'nin son yıllarda attığı en önemli adımlardan biri. Bunun amacı ise üye ülkelerdeki insan haklarını güçlendirmek.

UPR raporu, bütün ülkelerin insan haklarına ilişkin yükümlülüklerini, eksiklerini ve taahhütlerini yerine getirme hususunda kaydettiği ilerlemenin evrensel ve periyodik incelemesini sunuyor. BM çatısı altındaki bu çalışma tüm devletlere eşit muamele uygulayarak nesnel ve güvenilir bilgi temelinde yürütülüyor.

İncelenen ülkeler de bu çalışma kapsamında, insan hakları konusunda alınan önlemleri açıklama fırsatı bulurken, diğer devletler ise sorularını yöneltip, sivil toplum örgütleri de tartışmalara katkı sağlayabiliyor. Her ülke için toplantı yaklaşık 3 saat sürüyor.

Türkiye hakkındaki 3. Evrensel Periyodik İnceleme

Birleşmiş Milletler, Türkiye ile ilgili UPR raporlarını en son 2010 ve 2015 yıllarında yayımlamıştı.

Bugün Cenevre’de yapılacak toplantıda Türkiye UPR mekanizması kapsamında, üçüncü kez gözden geçirilecek.

Toplantıda, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, STK'lar ve Türkiye tarafından hazırlanan 3 farklı rapor görüşülecek. Diğer ülkeler de kasım ayında yayınlanan bu raporlar üzerinden Türkiye'ye sorularını yöneltecek.

UPR incelemesine katılacak Türk heyetine Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Faruk Kaymakcı başkanlık edecek.

Perşembe günü de BM'den çıkacak nihai raporda Türkiye'ye yönelik tavsiyelerde bulunulacak.

'İnsan hakları konusunda Türkiye'ye baskı uygulanmalı'

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), söz konusu raporlardan yola çıkarak bugün yayınladığı bir notunda Türkiye'deki insan hakları konusu hakkında önemli açıklamalar bulundu.

HRW Avrupa ve Orta Asya direktörü Hugh Williamson, “Hapiste tutulan ve yargılanmakta olan gazetecilerin, siyasetçilerin ve muhaliflerin sayısının olağanüstü oranı, Türk hükümetinin ülkedeki insan hakları durumuna ilişkin kamuoyuna yaptığı açıklamalarla büyük bir tezat teşkil ediyor" diye konuştu.

Williamson, BM’in gözden geçirme toplantısına katılacak ülkelere, temel insan hak ve özgürlüklerine riayet edilmesi konusunda ülkede yaşanan sert gerilemenin ele alınması ve gerçek reformlar yapılması için "Türkiye’ye acilen baskı uygulamalıdır” şeklinde konuştu.

'Darbe girişimi sonrasında Erdoğan'ın yetkileri büyük ölçüde arttı'

HRW’nin yaptığı yazılı açıklamada, "Darbe girişimi sonrası, kontrol ve denge mekanizmalarını ortadan kaldıran bir başkanlık sistemine geçilmesiyle birlikte, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da sahip olduğu yetkileri büyük ölçüde artırdı" ifadeleri yer aldı.

'Hükümet, darbe sorumlularını adalet önüne çıkarmakta haklı ama baskı uygulamamalı'

Açıklamada, "Türkiye, 2016 Temmuz’unda, 250 kişinin öldüğü şiddetli bir darbe girişimi yaşadı. Erdoğan ve hükümeti, o tarihten bu yana aldıkları baskıcı önlemlerin birçoğunun darbeye verilmiş meşru yanıtlar olduğunu ileri sürerek haklı göstermeye çalıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre hükümetin, darbe girişiminin sorumlularını adaletin önüne çıkartması gerekli olmakla birlikte, hükümeti eleştirenlere ve muhaliflere uygulanan geniş kapsamlı baskılar bu amaca hizmet etmiyor, tam aksine bu amaçtan sapılmasına yol açıyorlar" ifadeleri yer aldı.

'KHK'lıların çoğu çalışamıyor, temel kamu hizmetlerinden yararlanamıyor'

BM'ye sunulan raporlarda, "Terör örgütleriyle ilişkili oldukları iddiasıyla, darbe girişimin ardından KHK ile kamu görevinden alınan 130 binden fazla kişinin geleceğinin belirsizliğini koruduğu" belirtildi.

HRW konuya ilişkin açıklamasında, "Söz konusu kamu görevlilerinin (KHK'lıların) itirazlarını incelemek için kurulan komisyon bugüne dek göreve iade talebiyle yapılan başvuruların çoğunu reddetti. Etkin başka bir çare de bulunmadığından, bu insanların çoğu iş bulamıyor, seyahat edemiyor ve temel kamu hizmetlerinden yararlanamıyorlar" dedi.

'İşkence ve adam kaçırma iddiaları'

Raporlarda öne çıkan başlıklardan biri de işkence iddiaları. Söz konusu iddialarla ilgili HRW, “Polis gözetimi altında işkence ve kötü muamele yapıldığına ilişkin ısrarlı ve güvenilir raporlara rağmen iddiaların araştırılması için bir girişimde bulunulmadığına" dikkat çekiyor.

Ayrıca raporlarda, "2016 darbe girişiminden sorumlu tuttuğu ve bir terör örgütü olarak gördüğü Fethullah Gülen hareketiyle ilişkili oldukları iddia edilen insanların kaçırılması ve zorla kaybedilmesi vakalarının soruşturulmaması da endişe uyandıran bir gelişme" olarak ifade edildi.

Basın özgürlüğü: Gazeteciler faaliyetleri için yargılanıyor

Raporda, "Çok sayıda gazetecinin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılandığı ifade edildi. Yazılı açıklamada, "Özgürlükleri tehdit edilen çok sayıdaki gazeteciden biri olan Ahmet Altan, yazdığı yazılar nedeniyle, darbe ile bağlantılı suçlardan hala hapiste tutuluyor. Binlerce vatandaş da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı veya iktidar partisi AKP’yi eleştiren sosyal medya paylaşımları nedeniyle Türkiye mahkemeleri tarafından para ve hatta hapis cezalarına çarptırıldı" denildi.

Türkiye'ye talepler: Keyfi yargılamalara son verme, yargı bağımsızlığı, AİHM kararlarına riayet çağrısı

HRW, Türkiye konulu toplantıya katılacak BM üyesi devletlerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinden şunları ısrarla talep etmesini istiyor:

"Aktivistlerin, muhalif politikacıların, insan hakları savunucularının ve gazetecilerin suç sayılabilecek faaliyetlerinin varlığını gösteren inandırıcı deliller olmadığı halde, şiddet içermeyen faaliyetleri nedeniyle keyfi ve uzun süreli tutukluluk hallerine ve yargılanmalarına son verilsin."

"Yargının tarafsız olması sağlansın, hakimler ve savcılar üzerindeki siyasal baskılar kaldırılsın ve insan haklarını koruyan yasalar çıkarılsın."

"Barışçı toplanma özgürlüğünün genel ve kapsamlı yasaklarla, keyfi ve orantısız bir şekilde kısıtlanmasına son verilsin."

"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Osman Kavala’nın ve Selahattin Demirtaş’ın keyfi ve uzun süreli tutukluluk hallerine son verilerek, derhal serbest bırakılmaları yönündeki kararları uygulansın."

"Türk Ceza Kanununun, Terörle Mücadele Kanununun ve ilgili diğer tüm kanunların ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlükleriyle, bilgiye erişim hakkının kısıtlanması için kullanılan tüm maddeleri, bu kanunların uluslararası insan hakları standartları ile uyumlaştırılması amacı gözetilerek, gözden geçirilsin.”

Kaynak: Euronews