Parstoday Türkçe’de yer alan habere göre, 38. Fecr film festivalinin seçilen eserleri 11 Şubat’ta Tahran’ın Milad kulesinde düzenlenen törenle açıklandı. Törende Kelebek yüzüşü adlı eser seyircilerin seçtiği eser olarak açıklandı. Törende ayrıca Ceviz ağacı ve Sıfır günü adlı eserler de 38. Fecr film festivalinde seyircilerin oyları ile üstün eserler olarak açıklandı.
Simurg sevdası bölümünde 23, yeni bakış bölümünde 10, belgesel bölümünde 10 ve kısa film bölümünde de 10 eser bu yılki Fecr film festivalinde yarıştı. Festival sırasında iki eser de yarışma dışı seyirciler için ekran edildi.
Şimdi 38. Fecr film festivalinin dört seçkin eserlerini kısaca gözden geçirmek istiyoruz.
Muhammed Kart’ın yapımı Kelebek yüzüşü adlı eser, 38. Fecr film festivalinde en çok Billur Simurg kazanan eser oldu. Bu eser en iyi ses kayıt ve seslendirme, tedvin, yardımcı kadın oyuncu, yardımcı erkek oyuncu ve seyircilerin seçtiği en iyi eser ödüllerini kazandı.
Kelebek yüzüşü nefesleri kesen bir tempo ile başlıyor. Bir kelebek korkunç bir tuzağa düşmüş ve dünya başının etrafında dönüyor. Güya kelebek yüzüşü de kelebeklerle ilgilidir. Öykü çok çabuk açıklığa kavuşuyor. Hadise yaşanıyor ve ardından seyirci maceranın sonuna anlamak için kahramanın peşinden sürükleniyor. Eserin öyküsü sade, ama heyecan yaratan ve her toplumda yaşanabilen türdendir. Eser varoşlarda yaşayan ve her toplumda bir adla adlandırılan insanların alt kültürünü tanıtma yönündeki değerinden başka, uyuşturucu bağımlılığı, yoksulluk ve toplumda dehşet saçan kişiler gibi sosyal bozuklukları ve sorunları anlatıyor.
Kelebek yüzüşünün öyküsünde gidişata göre sorunlar ve sıkıntılar bir gecede ortaya çıkmıyor ve köklerini zaman sürecinde bulmak gerekiyor. Bir ailede terbiye boyutlarının gözetilmesi, bu öykünün en önemli muhtevası olarak algılanabilir.
Kelebek yüzüşü bundan önce 90’lı yılların ortalarında İran sinemasında başlayan bir akımın devamı nitelenebilir. Bu akım varoşlarda yaşanan ve modern kentsel toplumdan dışlanan insanların yaşamını anlatıyor. Kentin yoksul kesiminin sosyal yaşamını anlatan bu dram, bazı bilmece türü bileşenlerle bütünleşerek seyircinin ilgisini çekiyor.
Filmin yönetmeni Muhammed Kart, Şiraz doğumludur ve bu eser de onun ilk eseri sayılır. Kelebek yüzüşü festivalin Simurg sevdası ve yeni bakış bölümlerine katıldı. Muhammed Kart bundan önce oyuncu ve kısa filmlerin ve belgesellerin yönetmenliğini yaptı.
Said Melekan’ın eseri Sıfır günü ise yeni bakış bölümü, sahada özel efektler, giysi tasarımı, jüri heyeti özel ödülü ve milli bakış ödülü olmak üzere toplam beş ödül kazandı.
Bu eser teröristlerin elebaşı Abdulmalik Rigi’nin İran semalarında istihbarat bakanlığı tarafından nasıl yakalandığını anlatıyor. Sıfır günü aslında geçen sene Nergis Abiyar’ın eseri olan Dolunay gecesi adlı eseri ile aynı konuyu işliyor, fakat konunun önemi itibarı ile ona farklı açılardan yaklaşıyor. Nergis Abiyar eserinde Rigi ailesine giriyor ve eseri boyunca Abdulmalik Rigi’nin kardeşinin eşiyle Pakistan’da dolaşıyor. Sıfır günü ise olayın tam karşı noktasına yani güvenlik güçlerine yöneliyor ve Rigi’nin nasıl yakalandığını anlatıyor.
Sıfır günü adlı eser canlı ve fanatik bir casusluk serüvenlerini güçlü bir aksiyonla anlatıyor. Bir kişi Rigi’yi arıyor; adım adım, dağ dağ onu arıyor, fakat sonunda onu tek başına ve yalnız gökte buluyor. Eserin öyküsü Cundullah adlı terör örgütü elebaşı Abdulmalik Rigi’nin yakalanma sürecini çekici bir güvenlik istihbarat mücadele çerçevesinde görüntülüyor ve çağdaş bir hadiseyi farklı bir dille anlatmaya çalışıyor.
Sıfır günü, İran ve Pakistan sınırlarının gri dağlarında bir kaç ürpertici sahne ile başlıyor. Eserin başındaki kalabalık plan hemen seyircide gerginliği tetikliyor ve öykünün ortalarına kadar onu bu vaziyette tutuyor. Eserde yer yer Cundullah terör örgütünün cinayetleri de anlatılıyor.
Abdulmalik Rigi henüz 12 yaşındayken Afganistan’a gidiyor. Rigi’nin hayatı hep cinayet ve katliamlarla geçiyor ve bunu kutsal olarak algılıyor. Rigi ilk işini rehine olayı ile başlıyor ve zamanla organize bir çete kuruyor ve Pakistan’a geçerek cinayet işliyor. Rigi bir kaç yıl boyunca ABD, korsan İsrail ve S. Arabistan’ın destekleri ile terör eylemlerine devam ediyor, ancak sonunda İran semalarında bir yolcu uçağında yakalanarak 2010 yılında infaz ediliyor.
38. Fecir film festivalinde parlayan bir başka eser Macid Macidi’nin Güneş adlı eseriydi. Bu eser sahne tasarımı, senaryo, en iyi eser ve en iyi çocuk oyuncuları ödüllerini kazandı.
Güneş, İran sinemasının ünlü yönetmeni ve yazarı Macid Macidi’nin eseridir. En son Hindistan ile ortak bir çalışmada Bulutların ötesi adlı bir eseri aşk ve hayatı takdir eden bir senaryo üzerine yöneten Macidi, şimdi yıllar sonra muhataplarının beklediği sinemaya geri dönüyor.
Güneş adlı eseri en başta Macid Macidi’nin İran’da işçi çocuklara olan vefa borcu nitelemek gerekir. İşçi çocuklar çocukluk yıllarının önemli bir bölümünü en zorlu işlerde çalışarak bir lokma ekmek elde etmeye ve ailelerinin geçimine katkı sağlamaya çalışan çocuklardır. Oysa bu çocuklar çalışmak yerine eğitimine devam etmesi ve çocukluğunu yaşaması gerekir.
Güneş ise hayatın en güzel çerçevelerini ve etkileyici anlarını görüntülüyor. Macidi’nin eserlerine yansıyan en önemli sinema özelliklerinden biri çocukların harikulade gücüne vurgu yapması ve bu kesime özgüven duygusunu aşılamasıdır. Bu değerli özellik bundan önce Macidi’nin bazı eserlerinde doruk noktasına ulaşırken, şimdi de bir kez aha Güneş adlı eserine yansıyor.
Gerçi Macidi bu eserde mağdur çocuklarla ilgili çok hassas bir konuyu işliyor, ama yine de bu çocukların sorunlarını ve sıkıntılarını anlatırken hüsran, abartma veya karalama gibi durumlara kapılmıyor ve bu kesim için umut ve aydın ufuk aşılıyor.
Macidi’nin büyük bir zarafet ve dirayetle işlediği bir başka önemli mesele, Afgan göçmenler ve karşılaştıkları sorunlardır. İran’da işçi çocukların önemli bir bölümünü Afgan göçmenler oluşturduğundan, bu durum Macidi’nin keskin bakışından kaçmamış ve çocuk oyuncularına iki Afgan çocuğu da eklemiştir.
Aktör olmayan çocukları eserlerinde oynatmakta usta biri olan Macidi bu kez yine geçmişteki eserleri gibi çocukların en iyi performansını yakalamayı başarmıştır. Macidi’nin eserlerinde rol alan çocuklar rollerinde müspet özelliklerinin yanı sıra yüce ruhlu ve ilham kaynağı olan çocuklardır. Bu çocuklar küçücük ellerine rağmen büyük ve beklenmedik işleri yapabiliyor ve yeteneklerini büyüklerin gözleri önüne seriyor.
Macidi’nin çocuklara umutla yaklaşması ve bu kesimi İran’ın ve dünyanın gelecek sermayeleri olarak görmesi yönündeki kaygısı saygın bir kaygıdır ve bu kaygının önünde saygı duruşunda bulunmak gerekir.
Güneş aslında Macid Macidi’nin çocuk eksenli masal anlatan sade bir sinema anlayışına geri dönüşü sayılır. Bu anlayışta yine en parlak eserleri Macidi’nin eserlerinde aramak gerekir.
38. Fecr film festivalinde “Hac Kasım Süleymani özel ödülü” adlı yeni bir ödül de belirlenmişti. Bu ödül, gönüllerin serdarı şehit Hac Kasım Süleymani’nin çabaları ve mücadelelerinin onuruna İran veya diğer ülkelerde Müslümanların ve direnişin ekseninde yapılan eserlere verilecektir. Bu yıl şehit Hac Kasım Süleymani ödülü “Abadan on bir 60” adlı esere verildi.
Mehrdad Hoşbaht’ın yönettiği Abadan on bir 60 adlı eser çok güzel ve işlenmemiş bir konuyu işliyor. Bu konu, radyo gibi etkili bir kitle iletişim aracının İran milletinin Saddam rejiminin dayattığı sekiz yıllık savaş sırasında işleviyle ilgilidir. Eser İran diyarının güneyinde yaşayan halkın ve özellikle Abaden kentinin Zülfikari semtinde yaşayan insanların onurlu direnişini anlatıyor. Bu şerefli insanlar eli boş, ama iman ve irade dolu kalplerle Baas ordusuna karşı direniyor ve Abadan kentinin topraklarını karış karış savunuyor. Bu şerefli ve onurlu insanların bir kısma Abadan radyosu çalışanlarıydı. Bu insanlar emsalsiz direnişleri ve hayatının son anına kadar Abadan radyosunun Baas ordusunun eline geçmesine engel oldular.
Kutsal savunma yıllarından Abadan radyosu 1160 frekansı üzerinde yayın yapıyordu. Abadan halkı bu radyoyu dinleyerek hakla batıl savaşında hak cephesinde direnmeye teşvik oluyordu.
Eserin bir nevi yapımcısının kozu olan olumlu yönlerinden biri, çeşitli kültürlere inançlara ve farklı dünya görüşlerine sahip olan ve farklı etnik gruplardan insanların sekiz yıllık kutsal savunmada yer almaları ve bu konunun yönetmen tarafından en iyi şekilde işlenmesi ve muhatapta vahdet duygusunu canlandırmasıdır.