Eski ve yeni nesil Filistinliler 15 Mayıs 1948 tarihini her zaman Büyük Felaket anlamına gelen Nekbe Günü olarak hatırlıyor. Bu acı günden tam olarak 72 yıl geçti.

Eski ve yeni nesil Filistinliler 15 Mayıs 1948 tarihini her zaman "Büyük Felaket" anlamına gelen "Nekbe" olarak anıyor. Bu acı günden tam olarak 72 yıl geçti. Birçoğunun anı kutusunda, tarihi bir derinlik ve kimliği gösteren eski ev anahtarı bulunabilir. Onlar bir gün geri döneceklerine ve gelecek neslin anavatanın ne anlamına geldiğini kavrayacağına inanıyor.

Siyonist Rejim’in oluşumunun tüm bu 72 yılı bir ulusu ortadan kaldırıp yerine dünya çapındaki dağılmış Yahudileri getirmek, soykırım ve komplo yapmakla geçti. Yahudiler "Vergisiz vaat edilen toprak" hayalini gerçekleştirmek için bu kutsal toprağa getirildi. Bu, uzun sürmeden tersine göçe dönüştü. Geride kalan boşluk ise Afrikalı Yahudileri göçe zorlayarak telafi etmeye çalışıldı.

Siyonist Rejim, şiddet, terör, evler ile tarlaların yıkımı ve yeni Yahudi yerleşim birimi inşası temelinde kuruldu ve tarihsel bir geçmişi ya da ulusal kimliği yoktur. Bunun yanı sıra iktidar ve millet unsuruna sahip değildir. Sahip olduğu tek şey ordu ile silah ve askeri donanım. Bunun için ordu, Siyonist toplumun siyasi ve sosyal hayatının temelini oluşturuyor. Medya imparatorluğu da Siyonist güçlerinin yenilmezlik efsanesi ve bölgedeki en güçlü ordu kavramını güçlendirmek amacıyla sahaya girip İsrail işgalini sağlamlaştırma ve meşrulaştırmada rol oynamaya çalıştı. Siyonist Rejim’i meşrulaştırma projesi, ordunun gücünü ele almanın yanı sıra, Siyonist toplumun moralini korumak ve sosyal ile kimlik sorunlarını marjinalleştirmek için en önemli araçtır.

İsrail, İngilizlerin yardımıyla başı boş dolaşan bir toplumu bu kutsal topraklarda yerleştirmeyi başardı, fakat 72 yıl geçmesine rağmen onlara tarihi kimlik kazandırmakta başarısız kaldı. Hangi askeri güç tarihi derinlik ve varlık sunmuştur ki?

İsrail şu anda hem ulus inşası hem de devlet inşası projesinde büyük bir yenilgiye uğramıştır. Öyle ki ilk kez iç siyasi yapıyı düzenlemkte sıkışıp kaldı.

Öyle görünüyor ki, çocuklar ve kadınların katledimesi, evlerin yok edilmesi ve Filistin halkının yerinden edilmesi ile soykırıma rağmen, bugün endişelenmesi gereken taraf Filistinliler değil, İsrail'dir!

İsrail’in sözde bağımsızlık yıldönümü yaklaştıkça, o kadar da iç krizler ve dış sorunları büyüyor. İsrail toplumu artık siyasi ve askeri liderlerine güvenmiyor, bu da ciddi bir soruna yol açmıştır.

Bunun nedeni de İsrail'in bölge ve Filistin'de başlattığı çeşitli savaşlardaki hezimetten kaynaklanıyor. Bunların en önemlisi Gazze'deki 22 günlük savaş ve 2006 yazındaki Lübnan savaşıdır.

Dolayısıyla 72 yılı boşuna çabalanan denege sağlama yılları olarak düşünülebilir. Elbette ki ters bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Günümüzde ‘yenilmez bir efsane’ denilen bir şey yoktur. Tek taraflılık dönemi bitmiştir.

İsrail ordusunun yenilmezlik efsanesi küçük çaptaki direniş grupların karşısında neredeyse başarısız oldu. İntihar ve ahlaki bozukluk Siyonist güçlerinde gittikçe artıyor ve vergi ödememe teşviklerinin bile orduyu ayakta tutamaz hale getirdiği görülüyor. Bu güçlere bağlı olan Siyonist toplulukları da oldukça kötü durumda.

İsrail’in vaftiz babası olan İngiltere, Siyonist Rejim’in kurulmasında kilit bir rol oynadı. Bugün ise ABD, Siyonistlerin projesini tamamlamak için yıllık mali ve askeri desteklerini sürdürüyor. Tüm bunlar rejimin çevresiyle ilgili durumu da düzeltemedi.

Bugün, 72 yıl sonra, Yahudi yerleşimcileri büyük bir maliyetle korumak için inşa ettiği duvarlarla çevrili kalan İsrail'dir.

Askeri bütçenin arttırılması için rejimin eğitim ve ekonomik sektörlerinin bütçeleri her yıl azaltılmaktadır. Çünkü İsrail'in doğası buna dayanıyor.

ABD büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması, Demir Kubbe sistemi alımı, Gazze ve Lübnan halkına yapılan katliamlar, işgal altındaki bölgelerin çevresinde beton duvarun inşası, Filistin halkını evlerinden edip göçe zorlaması, bölgesel terörizmin güçlendirilmesi, direniş liderlerine yapılan suikastlar, medya imparatorluğunun kullanılması ve güçsüz Arap liderlerinin normalleşme sürecine zorlanması, rejimi istenen konsolidasyon ve meşruiyet aşamasına getiremedi, aksine barbarca siyasi ve askeri eylemlerine karşı küresel bir nefret dalgasının oluşumuna yol açmıştır.