Mübarek Ramazan ayının son cuması olarak bilinen "Dünya Kudüs Günü" islami ülkelerdeki bazı insanların Filistin'in bağımsız olması isteğiyle toplu yürüyüşler yaptığı gündür.
İlk kez, İran İslam Cumhuriyeti Kurucusu İmam Humeyni, İsrail'in Güney Lübnan'a saldırısı ardından 1979 yılında bütün Müslümanların dikkatini rejimin zulmüne maruz kalan Filistin’e çekmek için Ramazan ayının son cuma gününü “Dünya Kudüs Günü” ilan etmiştir.
O tarihten bu yana Ramazan ayının son cuması "Dünya Kudüs Günü" olarak duyarlı Müslümanlar tarafından, vazifelerini eda etmek için sokaklarda ve meydanlarda Filistin halkının yanında olduklarını göstermek amacıyla ve onların kanuni haklarını savunmak adına büyük yürüyüşler yapılıyor.
Aydınlık Gazetesi yazarı Ercan Dolapçı, Mehr Haber Ajansı muhabirine verdiği röportajda "Dünya Kudüs Günü"nün önemini değerlendirdi.
İşte Ercan Dolapçı’nın verdiği yanıtlar:
1 - Bazı Arap ülkeleri İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye çalışıyor. Bu doğrultuda bazı diziler de yapılmaktadır. Sizce bunların amacı nedir? Acaba o ülkeler İsrail'le ilişkilerini normalleştirdikleri zaman bölge halkı ve Filistinlerin sorunları çözülür mü?
Kudüs’ün başkent ilan edilmesinden sora bu adımlar çok tehlikeli ve onur kırıcı… En azından bu kadar erken geri adım beklenmiyordu. Bunun arkasında ABD var. Başka türlü açıklanamaz bu tavır. Arap ülkelerinin üzerinde eskiden beri Amerika etkisi vardır. Bugün de bu devam ediyor. Arap ülkelerinden Suriye ve biraz Irak’ın üzerinde etkisi yoktu. Onlara boyun eğdiremiyordu. Bu ülkelere yönelik komplolar boşuna değil. Irak işgal edildi, Suriye de bölünmeye çalışılıyor. Bu iki ülke sadık Arap davasının daha doğrusu Filistin davasının önemli destekçileriydi. Bunların başına gelenleri biliyoruz. Ama buna rağmen boyun eğdiremediler. Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün, ABD ve İngiliz etkisindedir. Onlar üzerinden İsrail etkisi de var. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri neredeyse İsrail ile müttefik… Bu tamamen emperyalist politikalar nedeniyledir... Yani emperyalist ülkelerin baskısı mevcut! Bunun etkisi azaldıkça ve dünya koşulları değiştikçe ABD etkisi de azalacaktır. Filistin davası daha fazla öne çıkacaktır. Aslında Çin merkezli dünyanın hızla gelişmesiyle ABD etkisi azılıyor. Buna rağmen bu ülkelerin böylesine tavır almaları Arap davasına da ihanettir.
Bugüne kadar İsrail’le iyi oldular da ne kazandılar? Bu sorunu çözebildiler mi?
Daha da kangrenleştirdiler. Daha doğrusu Filistin’de nerdeyse Filistinli kalmadı. Filistin azınlığa düştü. Vatan mücadelesi büyük darbe aldı. İsrail 72 yıldır Filistin topraklarına yerleşti ve etkisini tamamen bölgeye dayatarak kabul ettirdi. Filistin mücadelesi eski gücünde değil. Güç kaybetti. Çünkü bir iş uzadıkça bıkkınlık ve yılgınlık yaratır. Bu kısmen başarılmış durumda. Ama Filistinlilerin özgürlük ve vatan mücadelesi ruhu sönmedi. Bu yaşıyor. Ancak eskisi gibi İsrail’i yok sayma aşamasında değil. Geriledi. Ama buna rağmen bu davadan vazgeçmemek gerek.
Çünkü İsrail bölgeye birlikte yaşamak için gelmedi. Sürerek, katlederek, entrika ve terörle Filistin toprağına sahip çıkmaya geldi. Asıl sahiplerini kovarak haksız bir “vatan”a sahip oldu. Bu nedenle büyümeye çalışıyor. Herkese bir tehdittir.
Eğer İsrail’in arkasında Amerikan ve İngiliz emperyalizmi olmasaydı bunları yapamazdı. Onun için İsrail bunların kuklası bir devlettir. Bu ülkelerdeki sermaye sınıflarının desteğiyle ayakta duruyor. Yapay bir devlettir. Emperyalizmin bölgedeki üssüdür. İsrail devleti kurulup yerleştikçe, bölgede huzur ve barış da kalmadı. Bozuldu. Huzur yerini kan ve gözyaşına bıraktı. Dünyada bir devlet ebediyyen böyle yaşayamaz.
Arapların ve Türklerin bir de İranlıların geleneğinde birlikte yaşamak vardır. Dışlayıcı değil birleştiricidirler. Bölgeye dışarıdan gelen güçlerde bu yoktur. Hele İsraillilerde bu hiç! Bunlar geçmişte di bölgeden kovulmuşlardı. Onlar birilerini iterek yerleşirler ve açtıkları toprakları başkalarına zehir ederler. Türkler, İranlılar ve Araplar büyük milletlerdir. Medenidir. Birleşerek büyürler. Batı ise bölerek ve ezerek yaşar ve büyür… Aramızda derin fark vardır. Bunun için İsrail bölgede urdur. Çıbandır. Beladır… Bu belaya boyun eğmemek gerek. Bunda en önemli sorumluluk Araplara düşer.
Bugün, bazı Arap ülkeleri erken bir geri adımda Filistin sorununun çözüleceğini mi sanıyor? Yanılıyorlar. 72 yıldır neyi değiştirebildiler ki, bugün değiştirebilsinler? Bu aldatmacadır. Boyun eğişlerini bununla örtmeye çalışıyorlar. Kimse inanmaz buna. Kendi halklarına da bunu kabul ettiremezler…
Bunların en ünlü aldatmacası, “İsrail devleti artık bir realite. Bunu kabul etmeliyiz. Onunla birlikte yaşamalıyız” sözüdür. Onlara soruyorum. Siz onunla birlikte yaşamayı kabul ediyorsunuz, acaba o kabul ediyor mu? Bugüne kadar bunun emarelerini gördünüz mü? Gördüyseniz, o sürgünler, katliamlar neden yapıldı ve devam ediyor?
2 - Filistinlilerin haklarını savunmak için Dünya Kudüs Günü'nün önemi nedir?
Bugünü yanlış hatırlamıyorsam 1979 İran devriminden sonra kutluyoruz. İran’ın Filistin davasına katkısı büyüktür. Unutulmaz. Rahmetli Humeyni’nin bu konuda daha ilk günden attığı adımlar tarihidir. İsrail elçiliğini kapatıp burayı Filistin’e tahsis etmesi unutulur mu?.. Arafat’ın İran’a gelmesini unutmam… İran aynı kararlılığı bugün de sürdürüyor. İran, Araplar’dan daha fazla Filistin davasına destek vermiştir. İran’ın bu desteğini Filistin’in eski sahibi Türkler de verdi. Biliyorsunuz Filistin 1918 yılına kadar Osmanlı toprağıydı. Bizim bir vilayetimizdi. Oraya Siyonistlerin yerleşmesi ve toprak almasını hep engelledi. Birinci Dünya Savaşı sırasında da buraları vatan bilerek kanının son damlasına kadar savundu. Biz buraları İngiliz emperyalizmine kaptırdık. Bizden sonra buralarda barış ve huzur kalmadı. İngiliz manda yönetimi altında buralar adım adım Siyonist Yahudilerin eline geçti. Onlar da günü geldikçe silahlarını İngilizlere çevirdi ve 1948’den sonra burada İsrail devleti kuruldu. Bundan sonra da bölgede huzur kalmadı.
Türkiye Cumhuriyeti de Filistin’in mücadelesine hep destek verdi. Onların yanında oldu. Filistin’e Ankara’da elçilik verdi. Maddi ve manevi yardımlar gönderdi. En son 2010 yılında Mavi Marmara olayı buna iyi bir örnektir. Şu anda Türkiye İsrail’e tavır almış durumda. İlişkiler iyi seviyede değil. Kudüs’ün başkent ilan edilmesine ilk tepki veren ülke oldu. İslam dünyasını İstanbul’a toplayıp tepki vermesi örnektir.
Ramazan’ın son Cuma’sı kutlanan Dünya Kudüs Günü, Filistin davasının hatırlandığı ve unutulmayacağının ilan edildiği bir gündür. Ayrıca bu davanın sadece Filistin, Arap davası olmadığı; bütün inananların davası olduğunu hatırlatıyor. İslam dünyasının birlik, dayanışma ve mazlumlara sahip çıkma günüdür.
Filistin halkı her şeye rağmen vatanına sahip çıkmaktadır. İnatçı ve sabırlı bir mücadeledir. En sonunda kazanacak olan onlardır. Çünkü dededen, nineden torunlara kadar devredilen bir davadır. Son Filistinli ölene kadar bu dava sürecektir.