Rüya Fereyduni - Ekonomik kriz ve koronavirüs krizi altında ağır bir çöküntü yaşayan ABD, şimdi bir de ırkçı polislerin cinayeti yüzünden halk ayaklanmalarına sahne oluyor.
ABD'de gözaltına alındığı sırada elleri arkadan kelepçeli bir şekilde yüzüstü yatan adamın boğazına diziyle baskı yapan polis memurlarının müdahalesi sonrasında yaşamını yitiren Floyd’un ölümü sonrasında başta Minneapolis’te olmak üzere birçok kentte protesto gösterileri düzenlenmektedir.
Türk gazeteci Gökhun Göçmen, Mehr Haber Ajansı muhabirinin sorularını yanıtlayarak, ABD'deki ırkçı cinayetlerine ilişkin değerlendirme yaptı:
1- George Floyd'un polis tarafından öldürülmesinin ardından ABD'nin pek çok kentinde protesto yapılmaktadır. ABD’de siyahilere karşı şiddetin altında yatan neden nedir?
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde “Tüm insanlar eşit yaratılmıştır” ibaresi yer almasına rağmen bunun hayata geçemediğini görüyoruz. Siyahilere uygulanan şiddetin arka planında kurumsal olarak ırkçılığın hala ülkede var olması ve cezalandırılmaması yer alıyor.
George Floyd’un hayatını kaybetmesi polis şiddetinin ilk örneği değil. Amerika’da 2019 yılında bin 98 kişi yaşamını yitirdi; ancak sadece 100 polis hakim karşısına çıktı. Bundan daha da vahimi bu polislerden çok azı ceza aldı.
Amerika’da siyahilerin kolay hedef olarak algılanmasının arkasında yatan nedenlerden birisi de bu grubun sınıfsal olarak dezavantajlılar içerisinde yer alması. Amerika’da şu anda Siyahiler, Latinler ve yerlilerin içinde yer aldığı dezavantajlıların yaklaşık dörtte biri yoksulluk içinde yaşıyor. Bu insanlar polis şiddetinden kaçsa bile salgınlardan kaçamıyorlar. Birçoğu sağlık sigortasından mahrum olan bu kişilerin yeni tip koronavirüsten etkilenen en geniş kesim olması tesadüf değil.
2- ABD Başkanı Donald Trump, Minneapolis kentinde siyahi Amerikalı George Floyd'un polis tarafından gözaltına alınırken öldürülmesinin ardından yaşanan protestolarla ilgili uyarı getiren bir paylaşımda bulunmuştu. Sizce Trump'ın ırkçı yaklaşımının nedeni nedir?
Trump, insanların en ilkel duygularına seslenerek seçimler öncesinde sırtını dayadığı Amerikalı beyaz, mavi yakalı ve muhafazakar kesimin desteğini konsolide etmek istiyor. Zira, bahsi geçen sınıfın Trump’a desteği artık eskisi kadar garanti değil. Bu insanların birçoğu liderlerinin yeni tip koronavirüse karşı verdiği başarısız yanıt nedeniyle ya hayatını ya da işini kaybetti. Seçim kampanyasını sağladığı istihdam üzerine kuran Trump için bu büyük bir bozgun anlamına gelebilir.
Anlatacak başarı hikayesi kalmayan ABD Başkanı için tek çıkış yolu “düşman” yaratmak. Bu sözde düşman içeride “haydut” diye tanımladığı kendi vatandaşları, dışarıda ise Çin Halk Cumhuriyeti ve Dünya Sağlık Örgütü. Oysa, ne eylemciler ne de Çin yönetimi Trump’ın başarısızlığın asıl kaynağı.
Sorunların kökenine inmeden birilerini “şeytanlaştırmak” ve kitleleri kutsal değerler ile manipüle etmek kısa vadede zafer getirebilir ama uzun vadede yıkımla sonuçlanır. Örneğin, ülkede yaşayan dezavantajlı guruplar pamuk ipliğine bağlı aidiyet duyguları yok olabilir.
3- Uluslararası kurum ve kuruluşların ABD’deki ırkçılık karşıtı protestolara tutumu nasıldır ve nasıl olmalıdır?
Uluslararası kuruluşlar ya da büyük devletler Amerika ile ilişkilerini tehlikeye atmak istemez. Bugün Amerika, tesis ettiği dolar düzeni ve askeri gücü ile her ne kadar zayıflasa da halen hesaba katılması gereken bir aktör. Dolayısıyla uluslararası kurumlar ya da hükümetler endişelerini dile getirmek dışında Washington yönetimine bayrak açamıyorlar. Amerika’daki hak mücadelesinin şanssızlığı da buradan kaynaklanıyor.
Şu anda ABD’de yaşanan ihlallere karşı Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde eylemler düzenleniyor. Bu dayanışmanın büyümesi yerel hükümetler üzerinde baskı yaratırsa siyasi düzlemde bir hareketlenme görülebilir. Bu zayıf bir ihtimal ancak imkânsız değil.