Sputnik'te yer alan habere göre, Rus RBK gazetesine konuşan Azerbaycan'ın Moskova Büyükelçisi Polad Bülbüloğlu, Erivan’ın Rusya’yı ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) ülkelerini Azerbaycan ile çatışmanın içine çekmeye çalıştığını ve geçen pazardan beri sınırda tırmanan gerginliğinin bundan kaynaklandığını ifade etti.
Azeri diplomat, “Bu, KGAÖ ülkelerini ve her şeyden önce bloğun ana üyesi olarak Rusya'yı bu çatışmaya dahil etmeye yönelik bir provokasyon, zira Dağlık Karabağ ile temas hattında değil, Ermenistan ve Azerbaycan sınırında gerçekleşti” diye konuştu.
‘Şimdiye kadar bu denli süren çatışmalar olmamıştı’
Azerbaycan tarafının sınırın bu bölgesinde son 2 yıl içinde Ermeni tarafından yapılan 10 binden fazla ateşkes ihlali tespit ettiğine dikkat çeken Bülbüloğlu, “Ancak bunlar ufak çatışmalardı, tek tük ateş açılıyordu, bazen de sınır ihlalleri yapılıyordu, bu girişimler elbette ki önleniyordu. Ancak Rusya’nın ve diğer pek çok ülkenin arabuluculuğuna rağmen 5 gündür aralıksız devam eden çatışmalar, şimdiye kadar olmamıştı” ifadelerini kullandı.
Azerbaycan’ın gerginliğin tırmanmasına ilgi duymadığını ve ekonomik gelişiminin seviyesini olduğu gibi yüksek tutmak istediğin vurgulayan büyükelçi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz barışçıl çözüme ilgi duyuyoruz, ancak bunun için işgalci askeri birlikler çekilmeli. O zaman Dağlık Karabağ’ın statüsü ile ilgili görüşmeler başlayacak. O zaman bir takım uzlaşmalar hakkında görüşülebilir. Peki bugün ne tür bir ulaşma üzerinde konuşulabilir? Ne yapmalıyız, toprağımızı mı vermeliyiz? Neredeyse tüm dünya ülkeleri Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıyor. Dağlık Karabağ'ı ise hiç kimse tanımıyor. BM Güvenlik Konseyi’nin birliklerin derhal çekilmesi çağrısı içeren 4 kararı var.”
Bakü’deki protestoların nedeni
Azerbaycan halkının Dağlık Karabağ müzakerelerinin aynı noktada kalmaya devam etmesinden yorulduğunu, Salı gecesi Bakü’de yapılan protesto gösterilerinin de bundan kaynaklandığını söyleyen diplomat, şöyle devam etti:
“Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) Minsk grubunda üç eş başkan var, bu kişiler gelip gidiyor. Diplomatlar, politikacılar olarak biz, çalıştıklarını anlıyoruz, ancak toplumda Minsk grubunun çalışması ile ilgili çok büyük bir memnuniyetsizlik söz konusu. Ne zamana kadar havanda su dövülebilir? Ciddi kişiler, diplomatlar gelip gidiyor, fakat sorunun çözümü yerinde sayıyor.
Gösteride derhal savaş ile ilgili sloganlar atıldı. İnsanlar toprakların işgalinden ötürü kızgınlık duyuyor. Peki ne yapmalılar? Diyorlar ki, sonuna kadar gidelim. Bu, toplumdaki ruh halinin önemli bir göstergesidir. Bu, Azerbaycan halkının topraklarının kaybını asla kabullenmeyeceğinin göstergesidir.”
Rusya ve Türkiye’nin tutumu
Rusya’nın konuya ilişkin tutumunu değerlendiren Bülbüloğlu, “(BM) Güvenlik Konseyi ve AGİT Minsk grubu üyesi olan bölgedeki en büyük ve etkili ülkenin bu çatışmanın çözüme kavuşturulması ile ilgili tarihi görevi üstlenebileceğinden eminiz. Burada ‘hem sizinkilere, hem bizimkilere’ diye bir şey olamaz. Burada tutumunuzu açıkça dile getirmelisiniz. Haritada kimin, kime ait olan toprağı işgal ettiği pekala görünüyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Azerbaycan’ın tüm eylemlerine tam destek verdiğine dikkat çeken büyükelçi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm Türkiye Cumhurbaşkanları ve elbette (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan da Azerbaycan’a destek verdiklerini ifade etmiştir. Bu yeni bir şey değil. Ulusal liderimiz Haydar Aliyev ‘bir ulus - iki devlet’ sloganını ileri sürmüştü. Zaten Türkiye’nin Ermenistan’a kaç iddiada bulunduğunu hesap edebilirsiniz. Geçen yüzyıl Ermeni Devrimci Federasyonu 40’ın üzerinde Türk büyükelçiyi ve üst düzey bürokratı katletmişti. Ayrıca Türk sivilleri yok eden, kadınları ve çocukları kılıçtan geçiren ve cevaplarını alan Ermeniler olduğu gerçeği ile başlayan bu uydurma soykırım hikayesi, tüm bunlar politikada da, insani ilişkilerde de, diplomaside de birikiyor.”