Yayınlama Tarihi: 9 Ağustos 2020 - 14:01

Gadir-i Hum yalnızca "tarihin içinde" bir olay değil, "tarih için" gerçekleşmiş bir olaydır. Yılda bir defa gezilecek bir müze değil, öylesine bir öğretidir ki biz her gün ondan dersler çıkarmalıyız.

Arabistan'ın yakıcı sıcağının hissedildiği çöllerde bazı göller vardı. Bu göller susuzluktan ateş almış canların susuzluğunu giderecekti. Bu göllerin ismi "Gadir'di." (Gadir kelimesinin anlamı göldür.) Burada Allahu teala son defa son Peygamberi için nida etti. İmam ve önder seçiminde öne çıkan  kabileciliğe, ırkçılığa ve insaniyet dışı seçim önerilerinin aleyhine bir kez daha haykırdı. Son Peygamberimizin mesajı, takva ve adalet temelli seçim ve ölçüm üzere olmamızdır. Gadir Hum'da Peygamberimiz sadece sözde değil, aynı zamanda amelde de bu mesaj uğruna yaşadığını bizlere göstermiştir. Peygamberimiz, o gün, 20 yılı aşkın süredir insanlara ulaştırmak için çabaladığı mesajı, amelinde birebir uygulamıştır. Kavmiyetçiliğe karşılık takva, taraftar çokluğuna karşı imanın yüceliği, zenginlik ve kudrete karşılık ihlas ve tevazuyu seçmiştir. Yani "Ali'yi" seçmiştir.

Gadir-i Hum sadece tarihi bir olay değil

Doğrudur; Gadir-i Hum belli  bir zaman ve mekanda gerçekleşmiştir ama Gadir-i Hum sadece tarihi bir olay değildir. Eğer onu iyi bir biçimde tahlil edebilirsek Gadir-i Hum'un bir mektep olduğunu göreceğiz. Gadir-i Hum yalnızca "tarihin içinde" bir olay değil, "tarih için" gerçekleşmiş bir olaydır. Yılda bir defa gezilecek  bir müze değil, öylesine bir öğretidir ki biz her gün ondan dersler çıkarmalıyız. Gadir-i Hum bizlere geçmiştekileri rahatlıkla eleştirmememiz gerektiğini öğretiyor. Tarihin, neden adalet önderinin ardından gitmeyişini, Peygamberin vasisini yalnız bırakmalarını eleştirmememiz gerektiğini öğretiyor. Zira bir çok davranışımızın geçmiştekilerin yaptıklarından çokta farklı olmadığını görüyoruz. Onları kavmiyetçilikle suçlarken acaba kendimiz ailecilik, kabileciliği takvaya tercih etmedik mi? Özet olarak biz her gün başkalarının ve geçmiştekilerin eleştirisini yapıp, yargılarken; bizimde tarihte gelecektekiler tarafından eleştiriye maruz kalacağımızdan habersiz gibi davranıyoruz. Gelecektekiler bizden bahsedecekler, bizim de geçmiştekilerden bahsettiğimiz gibi...

Gadir-i Hum, yeni akademilerin karşısında bir mektep ve akademi olabilir

Gadir-i Hum sadece geçmişe ait bir mesele değildir ve bugün için de söz konusudur. Gadir-i Hum'da bahsederken geçmiştekilerden nakletmekten ziyade kendi vazifelerimizi incelemeliyiz. 

Gadir-i Hum sadece tarihi bir kıssa değildir ki rivayet edilsin. Gadir içerisinde derk edilmesi gereken bir hüznü barındırır. Bir çatışmayı da içinde barındırır ki onu incelemeli ve hatta ona göz yaşı dökülmelidir. Eğer Gadir, tarih ötesi ise o vakit mezhep ötesi de sayılmalıdır.

Gadir-i Hum sadece tarihi bir kıssa değildir ki rivayet edilsin. Gadir içerisinde derk edilmesi gereken bir hüznü barındırır. Bir çatışmayı da içinde barındırır ki onu incelemeli ve hatta ona göz yaşı dökülmelidir. Eğer Gadir, tarih ötesi ise o vakit mezhep ötesi de sayılmalıdır. Gadir, dert ortaklığı ve kalplerin yakınlaşmasıdır. Bu şekilde Müslümanların kalbini birbirinden ayırmamak gerekir. Gadir, "tefrika kaynağı" olmak yerine, kalpleri birleştiren bir kaynak olabilir.

Gadir-i Hum'un, Şia'ya olduğu kadar Ehl-i Sünnet'e de mesajı vardır. Esasen onun muhatabı, "insandır"; zira her bilinç sahibi (gaflete dalmamış) vicdan Gadir-i Hum karşısında, teslim olmaktadır. Her insan adalet, eşitlik, şeffaf, doğru sözcülüğün hakimiyetinde kısaca İmam Ali'nin (a.s) hükümeti gibi bir hükümete gönül vermekte ve bu hususta adım atmaktadırlar. Bu nedenle Gadir-i Hum'un mesajını, dini veya bazen mezhebin tali bir yanıymış gibi yorumlamamız gerekir. 

Gadir-i Hum, yeni akademilerin karşısında bir mektep ve akademi olabilir.

Gadir-i Hum, bereketli bir göldür. Maneviyat ve marifet susuzlarını hala doyurmaktadır. Ateş ile dolan yürekleri, nur kervanıyla yolcu etmemiz yeterlidir. 

Peygamberimizin (s.a.a) sesi hala benim ve sizlerin kulaklarında çınlamaktadır.  Sadece takva ve adalet, bakış açımızın olması yeterlidir. Gadir'in suyu kuruduğu vakit, Hüseyin'in Kerbela'da susuz kalması beklenir; zira Gadir'in sularını kurutmasalardı, Hüseyin Kerbela'da susuz kalmayacaktır.

Yazar: Dr. Yahya Cihangiri Sehroverdi:

Çevirmen: Fatime Karanlık