Doğu Akdeniz’de dengeleri değiştirecek gelişmeler devam ediyor. Türkiye’nin aylar önce Libya ile anlaşma imzalamasının ardından İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasında EastMed Doğalgaz Boru Hattı Projesi imzalandı. Bunun devamında Libya'daki son olaylar ve BAE, Fransa ve Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı tutumu son gelişmeleri baş döndürücü bir hale getirmiştir.
Mehr Haber Ajansı Doğu Akdeniz meselesi ve İran- Türkiye ilişkileri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir röportaj gerçekleştirdi.
Aşağıdaki yazıda bu röportajı okuyabilirsiniz
1- Türkiye yıllardır AB üyesi olmak için çaba sarf etmektedir. Üyelik sürecindeki son gelişmelere göre AB, Türkiye’nin üye olmasını istemiyor. Bu mesele Ankara’nın dış politikasında nasıl bir etki bırakabilir?
AB'nin Türkiye'nin üye olmasını istemediğini düşünmüyorum. Aksine, AKP iktidarının Türkiye'nin AB üyeliği konusunda pek hevesli olduğu kanaatinde değilim. Son gelişmelerin AB ile Türkiye'nin arasındaki makası açtığı doğrudur. Bunun sebebi ise AKP iktidarı döneminde Türkiye'nin Kopenhag kriterlerinden uzaklaştırılmış olmasıdır. Hukuk devleti, kuvvetler ayrımı, temel hak ve özgürlükler, insan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü... Bu konuların hiç birinde Türkiye AB standartlarına değil sahip olmak, yakınlaşabilmiş dahi değildir. Değişen yönetim sistemi ile birlikte Tek Adam rejiminin keyfi yönetimine tabi olan Türkiye'nin bu haliyle AB üyesi olabilmesi elbette mümkün değildir. Bu durum iktidarın izlediği dış politikanın da bir sonucu olarak görülebilir. Türkiye'nin dış politikasının diplomasi diline ve üslubuna yeniden kavuşturulması, çatışmacı bir dış politika yerine sorunların diyalog ve görüşmeler yolu ile barışçı şekilde çözümü için çaba gösterilmesi gerekir. Korkarım, bu gidiş Türkiye'nin sadece AB'den değil, kendi bölgesindeki dost ve komşularından da uzaklaşarak yapayalnız kalmasına yol açacaktır.
2- Türkiye Doğu Akdeniz’de sadece Kıbrıs ile Yunanistan değil, Fransa’yla da sorunlar yaşıyor. Fransa’nın Türkiye ile asıl sorunu nedir?
Doğu Akdeniz bir rekabet alanıdır. Bu rekabetin yapıcı ve kazan-kazan anlayışına dayalı bir yöntemle sürdürülmesi elbette herkesin menfaatine olacaktır. Ancak AKP'nin izlediği dış politikada kazan-kazan anlayışını göremiyoruz. Bunun sebeplerinin başında da biraz önce vurguladığım üslup meselesi geliyor. Sürekli olarak yabancı ülkelerin yöneticilerine karşı hor gören, hatta kimi zaman hakarete kadar varan bir üslup kullanılıyor, tehditkar ifadelerle yol almaya çalışılıyor. Üslup değişikliğinin Türkiye'nin dış politikada yeniden saygı duyulan ve işbirliği için ortak olarak kabul edilen olumlu bir aktör haline gelmesine yardımcı olacağına inanıyorum. Bizim Fransa ile bir sorunumuz yok. Fransa'nın da, söylediğim anlayışla sürdürülen bir Türk Dış Politikası ile sorunu olacağını sanmıyorum.
3- Doğu Akdeniz’deki son gelişmelere baktığımızda Türkiye’nin karşısında Mısır, Yunanistan ve BAE’den oluşan bir cephe görüyoruz. Sizce Doğu Akdeniz’deki gerilimin çatışmayla sonuçlanma olasılığı var mı? Türkiye’nin bu gerilime olan cevabı nedir?
Doğu Akdeniz'deki son gelişmelere baktığımızda Türkiye'nin karşısında bir blok oluşmaya başladığını ve bu bloğun her geçen gün daha kalabalıklaştığını görüyoruz. Ancak bu gerilimin bir çatışmayla sonuçlanması değil barışçı yöntemlerle yatıştırılması gerekir. CHP olarak başından beri diplomasi, diyalog ve müzakere zemini yaratılması gerektiğini söylüyoruz. Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de gerilim sebebi olan konularda uluslararası hukuktan kaynaklanan ve hakkaniyet ilkesi uyarınca meşru olan birçok hakkı vardır. Bunlardan hiç bir şekilde geri adım atılması mümkün değildir. Ancak bu tür görüş farklılıklarının ve uyuşmazlıkların çözümü için kullanılan yöntemin barışçı olması, kaba kuvvet kullanımında veya kullanma tehdidinde bulunulmaması gerekir. AKP iktidarı geri adım atmıştır. Bunun da sebebi başından itibaren yüksek perdeden gerilim yaratan bir söylem kullanılmış olmasıdır. Bu yapılmasaydı, bugün Oruç Reis Sismik Araştırma gemisinin Antalya limanına dönüşü bir taviz olarak algılanmayacaktı. Türkiye'nin haklarının savunulması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için diplomasiye bir şans tanınması gerektiğini düşünüyoruz.
İran-Türkiye ilişkilerinin olumlu bir süreç içinde olduğunu düşünüyorum. Ortak bir coğrafyada sınır komşusuyuz ve yaklaşık 400 yıldır da bu sınırda bir sorunumuz olmadı. Halklarımız dost, turizm ilişkilerimiz var, biz İran'dan enerji alıyoruz.
4- İran-Türkiye ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz. Sizce iki ülke arasında ilişkilerin hangi alanlarda geliştirilmesi önceliklidir?
İran-Türkiye ilişkilerinin olumlu bir süreç içinde olduğunu düşünüyorum. Ortak bir coğrafyada sınır komşusuyuz ve yaklaşık 400 yıldır da bu sınırda bir sorunumuz olmadı. Halklarımız dost, turizm ilişkilerimiz var, biz İran'dan enerji alıyoruz. Biz Türkiye ile İran'ın, diğer iki bölge komşumuz olan Irak ve Suriye ile birlikte, bölgesel barış ve işbirliğinin temelini oluşturacak bir girişim başlatmalarını istiyoruz. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nı, OBİT'i kurmak için birlikte çalışmalıyız. Bölgemizin huzuru için böyle bir işbirliğine ihtiyaç var. Bunu da ancak bu iki büyük, köklü medeniyet sahibi ülke gerçekleştirebilir. Irak ve Suriye yıllardan beri müdahaleler ve iç çatışmalar nedeniyle sıkıntı içindedirler. Oysa İran ve Türkiye benzer bir sorun yaşamamışlardır. Bunun bir avantaj olarak değerlendirilmesi ve bölgenin barış ve istikrarı için birlikte adımlar atılmalıdır. Bölgenin en temel sorunu istikrarsızlık ve huzursuzluk olduğu için bu konudaki işbirliğinin öncelikli olduğunu düşünüyorum.
5- Türkiye Doğu Akdeniz’deki enerji keşif faaliyetleri devam ederken, Karadeniz’de de enerji kaynağı bulmayı başardı. Peki, bu durum Tahran-Ankara enerji alanındaki işbirliğini nasıl etkileyebilir?
Olumsuz etkilemez. Türkiye'nin şimdilik bulduğu enerji kaynakları bu alanda ithalatını durduracak kadar zengin değil. Dolayısıyla, ithalat devam edecektir. Petrol ve doğalgaz bakımından zengin bir komşu olan İran'ın bu konumu Türkiye için de bir avantajdır. Ben önümüzdeki dönemde Türkiye ile İran arasında enerji alanındaki işbirliğinin devam edeceğini düşünüyorum.