1945 yılında tarihi bir leke olarak kayıtlara geçen ve 146 Azerbaycanlının Sovyet askerlerince kurşuna dizildiği olay şöyle ceryan etmiştir:
146 Azerbaycanlı aydın dönemin Sovyetler Birliği'ndeki Stalin zulmünden kaçıp Aras Nehri üzerinden Boraltan köprüsüne geçip Türkiye’ye sığınır.
Ya öz yurtlarına kabul edilecek ya da Boraltan köprüsünün diğer ucunda bekleyen Sovyet güçlerine teslim edileceklerdir. Sovyet mezaliminden Türkiye’ye sığınan Azeriler kendilerine sahip çıkılacağından emin bir şekilde bekliyorlardır.
Stalin Ankara yönetimden Türkiye’den sığınan Azerilerin derhal iade edilmelerini ister. Dönemin hükümeti Aras Nehri’nin kenarındaki sınır karakoluna hemen bir telgraf çeker. Ankara’dan Iğdır’a gelen emir korkunçtur. Mültecilerin iade işlemleri istenir emirde. Karakol komutanı telgrafı okurken dehşete kapılır ve gözlerine inanamaz. Ankara’dan gelen emri defalarca teyid ettirir. Ancak hükümetin emri kesin ve nettir; Azerileri teslim edin.
Karakol komutanı genç subay kendilerine sığınan Azerileri Sovyet askerlerine teslim eder etmez neler olabileceğini aşağı yukarı tahmin ediyordu. Ankara’dan gelen bu korkunç emir, karakollarına sığınan kardeş dedikleri Azerilere nasıl söylenirdi?
Durumu anlayan Azeriler, Türk askerinin boynuna sarılıp yalvardılar: “Ne olur bizi teslim etmeyin, bizi burada siz kurşuna dizin” dediler.
Ancak Ankara’dan gelen emir katıydır. Boraltan köprüsüne getirilen sığınmacılar, karşıya geçirilmeye başlandı. Karşıda bekleyen Sovyet güçleri, karşıya geçen ilk grubu hemen oracıkta Türk askerlerinin ve subaylarının gözleri önünde kurşuna dizdi.
Olup bitenler karşısında şaşkına dönen karakol komutanı Ankara’ya, karşıya geçenleri kurşuna diziyorlar diye rapor etti. Ancak Ankara’dan gelen cevap şöyleydi:
“Kesin emir var; görevinizi yapın yoksa vatan haini ile yargılanacaksınız.”
Çaresizlik içinde son bir kez daha askerlerin yüzüne bakan sığınmacılar beraberlerinde getirdikleri eşyaları ve giyisilerini bırakarak Boraltan köprüsünden ölüme doğru yürümeye başladılar. İkisi kadın 146 öz Azeri Türkü köprüye doğru ilerledi. Teslim edilen Azeriler karşı tarafta bekleyen Sovyet askerleri tarafından elleri ve ayakları bağlandıktan sonra hemen oracıkta kurşuna dizilerek öldürüdüler.
Karakol komutanı genç subayın bu olay sonrasında intihar ederek canına kıydığı söylenir. Bu acı hadiseden geriye çok ama çok acı bir ağıdın şu dizeleri kalır:
Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı
Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası
Düşman bekler karşıda önüne kattı beni
Can alınan çarşıda kardeşim sattı beni
Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine
Beni siz vursaydınız, şu gavurun yerine!
Yazar: Ahmet Sabiri