İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis 3 Ocak 2020’de ABD Başkanı Donald Trump'ın talimatıyla Bağdat Havalimanı'nda düzenlenen terör saldırısında şehit düşmüştü.
Irak ve Suriye'de terörizme ve IŞİD'e karşı mücadelede önemli rol oynayan General Süleymani suikastı dünya kamuoyunda yankı uyandırdı. Çünkü üçüncü bir ülkenin topraklarında yabancı bir askeri yetkilinin hedef alınması devlet terörizminin açık örneği ve uluslararası hukukun ihlalidir.
Mehr Haber Ajansı muhabiri, General Süleymani’nin şehadet yıldönümü münasebetiyle Ortadoğu uzmanı Dr.Yasin Atlıoğlu ile bir röporta yaparak bu konuyu uluslararası hukuk açısından incelemeye çalışmıştır:
1- Sizce ABD’nin üst düzey bir askeri yetkiliye yönelik böyle bir terör eylemi düzenlemekteki asıl amacı neydi?
ABD’nin üst düzey bir askeri yetkiliye yönelik böylesi bir suikast düzenlemesi, Trump’ın kendi idareci kişiliği ve Orta Doğu’ya yönelik siyaset anlayışıyla ilişkilidir. Trump, başkanlığı boyunca Orta Doğu’da kısa süreli sert askerî yöntemler kullanmaktan asla kaçınmamış, hatta bu yöntemleri kendisinin ve ülkesinin çıkarına olarak yorumlamıştır. Bu bağlamda Trump’ın ABD’yi kendi şirketini yönetir gibi yönettiği ve kar-zarar hesabı yaparak her türlü yöntemi meşru gördüğü söylenebilir. ABD’nin sahip olduğu askeri güçle dünyanın her yerinde düşmanlarını devletleri ortadan kaldırabileceğini varsayan Trump’ın uluslararası hukuk kurallarıyla kendini sınırlandırmasını beklemek hayalcilik olacaktır. Kuşkusuz İranlı üst düzey bir yetkilinin suikastla katledilmesi uluslararası hukukta bir suçtur, fakat Trump bunu bir suç değil aksine bir zafer olarak görmektedir. Öte yandan Trump, tüm ABD başkanları gibi İsrail’in bölgedeki bekası ve çıkarlarını dikkate alarak hareket etmiştir. Trump’ı diğerlerinden farklı kılan onun ABD’nin askeri gücünü sıra dışı yöntemlerle sergilemesi ve bunu kamuoyuna açıklamakta bir sakınca görmemesidir. Tabii Trump’ın bu sıra dışı yöntemlerinin ve yönetim anlayışının tüm dünyanın olduğu kadar ABD vatandaşlarının da tepkisini çektiği aşikardır.
2- Bilindiği üzere General Kasım Süleymani terör örgütü IŞİD’in yenilgisinde etkin rol oynamıştır. Siz General Süleymani’nin bölgede özellikle de Irak’ta IŞİD ile mücadeledeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
General Kasım Süleymani, Irak ve Suriye’de sürdürülen IŞİD karşıtı mücadeleye en fazla katkı yapanlardan biridir. Nitekim son 6-7 yıllık süreçte her iki ülkede yerel milislerin eğitimi, silahlandırılması ve organize edilmesinde oynadığı rolle Süleymani büyük şöhrette kazanmıştır. Tabii bölgede çok sayıda başka aktörün de IŞİD’i kendilerinin bitirdiğini iddia ettiğini unutmamak gerekiyor. IŞİD’in tüm dünyada tehlikeli bir terör örgütü olarak görülmeye başlamasından sonra herkes kendi çıkarları ve imkanları çerçevesinde bu terör örgütüyle mücadeleye girişti. Dolayısıyla Süleymani’nin IŞİD’e karşı mücadelesi İran’ın Irak ve Suriye’ye yönelik bölgesel siyaseti ve çıkarlarıyla uyumludur; İsrail’e karşı bölgede var olan direniş eksenini ayakta tutmanın bir parçasıdır.
3- General Süleymani’ye karşı düzenlenen terör saldırısının ardından Trump’ın başkanlık seçimlerini kazanmaya zemin hazırlamak amacıyla böyle bir eylemde bulunduğunu ifade etti. Eğer böyleyse Trump neden seçimi kazanamadı?
Süleymani suikastıyla ABD Başkanlık seçimleri arasında doğrudan bir ilişki olup olmadığı tartışmalı bir konu. Trump bu suikastı gerçekleştirerek ABD içindeki İran karşıtı lobileri ve kitleleri kendi yanına çekme uğraşısı içine girmiş olabilir. Fakat Trump bunu istemiş olsa da ABD seçmenlerinin oy kullanma eğilimlerini sadece Süleymani suikastıyla açıklamak mümkün değildir. ABD seçmeninin başkanı seçerken dış politika konularından çok ABD içindeki başta iktisadi meseleler üzerinden hareket etmiş olması muhtemeldir. Zaten seçimleri kazanan Biden ve ekibinin İran’a yönelik siyasetinin ne olacağı hâlâ belirsiz. ABD’nin yeni dönemde de İran’a yaklaşırken nükleer enerji ve İsrail’in güvenliği gibi konulara öncelik vereceğini tahmin etmek çok da zor değil. Biden’ın yakın bir gelecekte İran’a yönelik yumuşak bir siyaset izleyeceği beklentisi ihtiyatla karşılanmalıdır.
4- General Süleymani suikastı dünya kamuoyunda ve Türkiye’de nasıl bir yankı uyandırdı?
Süleymani suikastına dünya kamuoyundan gelen tepkiler farklılık gösterdi. Genellikle yapılan ilk resmi açıklamalarda Irak’ta ABD ile İran arasındaki gerilimim büyüyebileceği endişesine vurgu yapılmıştı. Hatta İran’la geleneksel olarak yakın ilişkilere sahip olan Fransa, kendine tarafsız pozisyon belirleyip gerilimin Irak’ta ciddi bir çatışmaya ve şiddet olaylarına dönüşebileceğini açıkça dile getirmişti. Türkiye’de başlangıçta Süleymani suikastına yönelik birbirine zıt görüşler dile getirildi, bu görüşlerin büyük ölçüde bölge 10 yıldır süren siyasî rekabetler ve ideolojik bakış açılarının bir neticesi olduğunu söyleyebilirim. Öte yandan Türk Dışişleri biraz geç de olsa bölgede bu tarz siyasi suikastlara, dış müdahaleciliğe ve mezhebe dayalı çatışmalara kesinlikle karşı olduğunu açıkladı. Bu noktada Türkiye dünya kamuoyundaki genel eğilime paralel bir biçimde tarafların Orta Doğu’da şiddeti tırmandıracak hareketlerden uzak durmaya davet etti.