Azerbaycan topraklarında işgalin bitmesi, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılmakta olması ve iki ülkenin normalleşmeye yönelik adımlar atmaya karar vermesiyle birlikte bölgede 30 yıllık jeopolitik taşların yerinden oynamaya başladığını söyleyebiliriz.
Ancak Türkiye-Ermenistan arasındaki bu normalleşme adımlarına daha önce de şahit olmuştuk. 2009 yılında İsviçre'nin Bern kentinde Ankara ve Erivan arasında ilişkilerin normalleştirilmesini amaçlayan 2 protokol imzalanmıştı. Fakat iki ülkenin bu adımı bir sonuca varmamıştı. Peki ilişkileri onarmak için adımların atımasının sonucu nasıl olacak? Hüsran mı yoksa komşuluk çerçevesinde kurulacak dostane bir ilişki mi?
Mehr Haber Ajansı, konuya ilişkin emekli Deniz Kurmay Albayı, İstanbul Ayvansaray Üniversitesi İİSB Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz ile bir röportaj gerçekleştirdi.
Aşağıdaki yazıda Yavuz'un Mehr'in sorularına verdiği yanıtları okuyabilirsiniz:
1- Görünen o ki Türkiye ve Ermenistan ilişkilerini normalleştirmek için ciddi adımlar atmak istiyor. 2009 yılında İsviçre'nin Bern kentinde Ankara ve Erivan arasında ilişkilerin normalleştirilmesini amaçlayan 2 protokol imzalanmıştı. Fakat iki ülkenin bu adımı bir sonuca varmamıştı. Sizce iki ülkenin son adımı sonuç verecek mi?
Gelinen gün 2009 yılından çok farklıdır. Bu geçen süre içerisinde üç önemli değişiklik yaşandı:
a. ABD’de, daha önce ABD yönetimlerinin Türkiye aleyhine olabilecek tasarılarını törpüleyen Yahudi lobisi ile Türkiye’nin bağları koptu. Zira 2009 başında Davos’ta Başbakan Erdoğan’la dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Şamir arasındaki “One Minute” olayı ve devamında 31 Mayıs 2010’da İsrail komandolarının, Gazze Şeridi’ne seyreden yardım gemisi Mavi Marmara feribotuna düşmanca baskını ve 9 kişiyi katletmesi üzerine Türkiye-İsrail ilişkileri gerildi. Aynı yıllarda İran’daki uranyum zenginleştirme faaliyetlerinde de Türkiye’nin İsrail’e rağmen İran’ın yanında yer alması üzerine de iki ülke ilişkisi hasar almaya devam etti. Hatırlanacağı üzere 9 Haziran 2010’da BM Güvenlik Konseyi’nde “geçici üye” olan Türkiye, İran için tüm dünyayı karşısına alarak Brezilya ile birlikte BM Güvenlik Konseyi’nde “İran’a yaptırım” kararına karşı çıkmıştı.
ABD’deki Yahudi lobisi, daha sonra Türkiye’nin karşısında olan Ermeni ve Rum lobileriyle birlikte hareket ederek, daha önceki dönemlerdeki gibi ABD yönetimlerinin bırakın Türkiye yanlısı tutumu için çaba göstermeyi, tam tersine Türkiye aleyhinde yönlendirmeye başladı.
ABD, hemen her konuda Türkiye aleyhine dönünce, AB içerisinde de İngiltere başta olmak üzere Türkiye aleyhtarı ülke sayıları da arttı
b. ABD Başkanı Biden, 24 Nisan 2021’de Türklerin Ermenilere soykırımı yaptığını, devlet olarak resmen tanıyıp ilan etti.
c. 2021 yılı sonbaharında Azerbaycan-Ermenistan arasındaki silahlı çatışma sonunda Azerbaycan, 1992’de Ermenistan’a kaptırdığı topraklarının çoğunu geri aldı, moral kazandı.
Bunlara ilaveten 2009’da Türkiye hala 2008 yılı sonuna kadar uluslararası kamuoyunda mevcut olan “arabulucu ve iyi niyet elçisi” devlet vasfının devam ettiğini zannederek, bu tür girişimlerle AB üyeliğinin geleceğini planlıyordu. 2009 girişimi ABD’nin Obama yönetiminin önemli manevralarından biri iken, Türkiye’de bilhassa “akademisyen vasıflı” ama gerçeklere henüz erişememiş Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu’nun hayal mahsulü çabasıydı.
Geçen sürede Ermenistan’da da çok şeyler değişti. Artık yönetimde neredeyse tamamı “Dağlık Karabağlı” ve Rusya ile dirsek teması içerisinde bulunan devlet adamları yok, ya da yönetime hâkim değiller. Aksine onlara ve Rusya’ya rağmen sokak gösterileriyle “Turuncu devrimler” veya “Arap Baharı” tarzında bir manevrayla yönetime geçen Paşinyan hükükümeti var. Soğuk savaş sona erdikten sonra Sovyet coğrafyasında kurulan devletler içerisinde kalkınma açısından neredeyse sonlarda gezen Ermenistan’ın, komşularıyla ilişkilerini düzeltemeden bunu gerçekleştirmesinin mümkün olamayacağı da anlaşılmış görünüyor. Yani artık ilişkiler düzelirse “kazan, kazan” prensibiyle Ermenistan’ın da ekonomik açıdan kalkınması daha kolay olabilecektir. Türkiye ve Azerbaycan buna hazırdır. Ermenistan şayet takiyye yapmıyorsa, uygulanabilecek en iyi zaman, bu zamnadır!
2- Sizce Türkiye ve Ermenistan’ın komşuları İran veya Rusya’nın Ankara-Erivan hattında arabuluculuk yapması normalleşme sürecinin sonuç vermesine katkıda bulunabilir mi?
İran ve Rusya’nın “gerçekten” arabulucuk yapması halinde, Ankara-Erivan hattındaki ilişkiler çok daha kısa sürede meyvesini verebilir. Ancak bu iki ülke bu arabuluculukta samimi midir?
Rusya, her ne kadar kendisine yakın kesim Ermenistan’da iktidarda değilse de, onlarla yakın teması devam etmektedir. Ermenistan’ın Türkiye’ye yaklaşmasıyla, bu ülkenin de Türkiye’nin sinerjisiyle ekonomik açıdan kısa sürede kalkınması mümkün olabilir. Acaba Rusya, kalkınan ve Türkiye ile ekonomik bağları güçlenen “arka bahçesindeki” Ermenistan’da böyle bir gelişmeyi ne kadar arzu eder? Hatta arzu eder mi?
Ya İran? Son 42 yılda ABD ile anlaşamayan, Rusya ile zaman zaman limonileşen ama söz konusu Ermeni-Türk ilişkileri olduğunda adeta ABD ve Rusya gibi düşünen İran, artık bu düşüncesinden ve planlarından vaz geçebilecek mi? Bunu hep birlikte bekleyip göreceğiz!
3- Bildiğiniz üzere Güney Kafkasya'da kalıcı barış için 3+3 formatındaki platformun ilk toplantısı bu ay Rusya’nın başkenti Moskova'da yapılmıştı. Sizce bu platformun verimli bir sonucu olacak mı?
Bu platformun başarılı olmasını canı gönülden istiyorum. Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Türkiye, İran ve Rusya’dan oluşan bu denklemin başarı şansı, özellikle üç ülkenin tutumuna bağlı: Ermenistan, Rusya ve İran! Eğer bu üç ülke samimi ise 3+3 platformu sayesinde Güney Kafkasya önemli ekonomik kalkınma hamlelerine kavuşabilir.