Türk gazeteci Murat Yetkin, kaleme aldığı yeni yazısında yeni yılda gelen zama fiyatları ile ilgili dğerlendirmede bulundu.
Yetkin'in yazısı şu şekilde:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Aralık 2021 sabah 10.00 sularında yayınlanan yeni yıl mesajında şunları söylüyordu: “Küresel emtia fiyatlarındaki artış yanında kurdaki dengesiz yükselişin tetiklenmesiyle ortaya çıkan fahiş fiyat oyunlarıyla mücadelemizi de kesintisiz sürdüreceğiz. Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokarak hedeflerine ulaştırmakta kararlıyız.” Bu sözlerin üzerinden 12 saat geçtikten sonra, 2022’ye girmek üzerine gelen zam yağmuru ise fiyatlarda yeni ve zincirleme fiyat artışlarını haber veriyordu.
Elektrik fiyatlarına, konutlarda aylık 150 kilovatsaatin altındaki tüketime yüzde 50, üstüne yüzde 130 zam. Elektrik üretimi amaçlı doğal gaza yüzde 15, konutlara yüzde 25, sanayi üretimine yüzde 50 zam. Benzine, motorine gelen zam oranlarıyla litre fiyatları 12 liranın üstüne çıktı. İstanbul’da köprü ve Avrasya tüneli ücretlerine zam geldi. Kamu lojman kiralarına yüzde 18 zam geldi ki bu zaten arşa çıkmış kiraları daha da tırmandıracaktır.
Enerji fiyatlarındaki bu fahiş artış zincirleme olarak ekmekten peynire, etten süte, yumurtadan sebze meyveye temel gıda fiyatlarına yansıyacaktır.
Memur, işçi, emekli zamlarına yansımayacak
Bu zam yağmurunun açıklanmasından bir gün önce, 30 Aralık’ta Erdoğan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ve Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ile Beştepe’de bit toplantı yaptı. Aynı gün, Cumhurbaşkanı ile görüşen heyette Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak’ın başına bulunduğu Türk-Metal Sendikasına bağlı işçiler Ankara’da ücretlerine yapılması düşünülen yüzde 17 zammı protesto eylemindeydi. Anketlere göre halkın ezici çoğunluğunun güvenmediği TÜİK rakamlarına göre bile Kasım sonu itibarıyla yüzde 21’i bulan resmî enflasyon oranı söz konusu.
Bu fahiş zam yağmurunun 31 Aralık gecesi ve 1 Ocak itibarıyla ilan edilmesi de Erdoğan hükümetine duyulan güveni olumsuz etkileyecek cinsten. Çünkü işçi sendikalarından memur emeklilerine dek milyonlarca kişi 3 Ocak’ta açıklanacak Aralık 2021 enflasyon oranını bekliyor. Çünkü böylelikle 2021 toplam enflasyon oranı kesinleşecek ve maaş artışları ona göre hesaplanacak. Yani işçilere, memurlara, emeklilere maaş artışları 2021’in son gününe dek geçerli fiyatlar üzerinden hesaplanacak ama insanlar 2022’de bir de fahiş zamlarla patlamış fiyatlarla geçinmeye çalışacak.
Etiketler daha yeni indirilirken zam yağmuru
Bu mudur Erdoğan’ın yeni yıl konuşmasında adeta anti-emperyalist bir sos katmak amacıyla “Gelişmiş ülkelerin İkinci Dünya Savaşı sonrası tesis ettikleri refah ve güvenlik düzeninin insanlığın kalanının acısı, sefaleti, itirazı pahasına yürüyemeyeceğine” cevabı? Bu mudur aynı konuşmada müjdelediği Türkiye’nin ekonomik dönüşümünü kendi yönetimindeki AK Parti iktidarının başlattığı müjdesi? Neye dönüşüyor acaba Türkiye ekonomisi varsıllarla yoksullar arasındaki uçurum büyük sermayedarlar kulübü TÜSİAD’ı bile rahatsız edecek kadar büyümüşken?
Erdoğan fahiş fiyat artışlarını son 19 yıldır yönettiği hükümetlerin icraatına değil stokçulara ve marketlere, manav, kasap bakkallara bağlıyor. 20 Aralık döviz-faiz operasyonuyla bir hafta kadar düşük seyreden kurlar yeniden artmaya başladı. Market zincirleri, Migros, CarreFourSa ve Şok temel gıda ve sebze-meyve fiyatlarında indirime gittiklerini ilan ettiler. (Benzeri indirimin daha önce market zincirlerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından önerilmiş olması da Cumhurbaşkanı ve ekibi tarafından bir tarafa yazılmıştır mutlaka.) 31 Aralık gece yarısı gelen zamlarsa bazı etiketlerdeki indirim daha yeni başlamışken yeniden tırmandıracak türden.
Ekonomi hamasetle ne kadar yönetilebilir?
Türkiye’nin uluslararası standartlardaki yeri kişi başına düşen milli gelirden, gelir dağılımındaki uçuruma, kadın haklarından yargı bağımsızlığına, basın özgürlüğüne dek giderek gerilerken Cumhurbaşkanı Erdoğan pembe gözlüklerle hedef büyütmeye devam ediyor.
Yeni yıl konuşmasında ilan ettiği son hedefi, küresel kapitalist düzeni (değiştirmek değil) dönüştürmek ama o küresel kapitalist düzende ilk on ülkeden biri olmak. Hala kendisini AK Parti tabanında adeta mehdi yerine koyan ve giderek darlaşan bir gruptan başka kimsenin inanmadığı “Almanya bizi kıskanıyor, İngiltere perişan, Amerikan battı” söylemiyle bu zamları, geçim sıkıntısı ve işsizliği perdelemeye çalışıyor.
Bu çizgi sürdürülebilir mi, daha ne kadar sürdürülebilir? Hamasetle belki bir süre krizi yönetebilirsiniz ama ekonomiyi kalıcı olarak yönetebilir misiniz?
Bu yıla da böyle girdik. Bakalım devamı nasıl gelecek?