Ünlü Türk gazeteci Fehmi Koru kaleme aldığı bir yazıda"‘Cumhur İttifakı’ diye bilinen iktidar cephesinin adayı çoktadır belli: Tayyip Erdoğan. Bu sebeple orada “Kim olur?” sorusunun sorulması gerekmiyor." görüşünü savundu.

Ünlü Türk gazeteci "Fehmi Koru" kaleme aldığı bir yazıda 2023 seçimleri ile ilgili bir değerlendirmede bulundu. 

Koru'nun yazısı şu şekilde:

Siyasi hayatın içerisinde bulunup da seçilme imkanı da olduğu halde kendisine gelen cumhurbaşkanı adayı olma teklifini reddeden çıkar mı?
Herhalde aklı başında olan hiç kimse öyle bir teklifi reddetmez.

Bu sebeple, siyasi hayatta önümüzde yapılacak seçimde öyle bir mazhariyete uğramayı arzulayanlar olmasını yadırgamamak gerekiyor.

‘Cumhur İttifakı’ diye bilinen iktidar cephesinin adayı çoktadır belli: Tayyip Erdoğan. Bu sebeple orada “Kim olur?” sorusunun sorulması gerekmiyor.

[Galiba bu konuda farklı düşünen bir tek ben varım: İktidar cephesinde varlığını hissettiren çözülme kalıcı hale dönüşür ve bu durum kamuoyu yoklamalarına ciddi biçimde yansırsa, öyle bir durumda, ‘doğal aday’ Tayyip Erdoğan’ın kendisinin yerine seçilebilir bir aday arayışına gireceği kanaatindeyim. Kısacası, “Tayyip Erdoğan kazanamayacağı seçime girmez” görüşündeyim.]

Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki seçime cumhurbaşkanı adayı olarak katılmasının önünde ciddi bir engel de bulunuyor: Anayasa engeli…

Anayasa’nın 101. maddesi cumhurbaşkanlığı için iki dönem sınırlaması getiriyor. Tayyip Erdoğan iki kez (2014 ve 2018’de) seçimlere katıldı ve seçildi; böylece anayasanın öngördüğü ‘iki dönem’ onun için tamamlanmış oldu. Üçüncü bir dönem anayasaya göre mümkün değil.

Tek istisna, Anayasa’nın 116. maddesi ile getirilmiş. O maddeye göre, TBMM zamanından önce seçime gidilmesi kararı alırsa, ancak o zaman, iki dönem cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişi, yeniden aday olabiliyor.  

“Erken seçim yok” diyenler anayasanın açık bıraktığı o kapıyı kapatmış durumda.

‘Cumhur İttifakı’ anayasal engele rağmen günü geldiğinde kendisini aday göstermekte ısrar ederse, Tayyip Erdoğan’ın durumu kaçınılmaz olarak hukuki bir sorun haline gelecektir.

Kimileri konunun önüne gideceği Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) lehte karar verebileceği görüşünde.

Hukuki açıdan aslında YSK’nın eli kolu bağlı.

Abdullah Gül henüz cumhurbaşkanı iken gerçekleştirilmiş bir anayasa değişikliği ile yedi yıllık cumhurbaşkanlığı süresi ‘beşer yıldan iki dönem’ olarak yeniden belirlenmiş ve bazı hukukçular, yeni düzenleme sonrasında Gül’ün döneminin beşinci yılında (2012) sona ermesi gerektiği yolunda görüş açıklamıştı. Konunun önüne gittiği Anayasa Mahkemesi ise, “Seçildiği dönemde geçerli olan anayasa hükmü uygulanır” kararıyla o görüşü geçersiz kılmıştı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile TBMM başkanı Mustafa Şentop bu arka-plana rağmen “Üçüncü kez aday olabilir” görüşünü seslendirmekte. Ancak onların bu görüşünün geçerlilik kazanması için YSK tarafından da benimsenmesi gerekir.

YSK öyle bir kararı almakta zorlanacaktır.

Tam bu sırada yeni bir gelişme yaşandı. Son günlerde değişik kanallara çıkarak görüş açıklayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan’ın adaylığına itirazı düşünmedikleri anlamına gelebilen cümleler sarf etti.

Onun bu sözleri ‘Millet İttifakı’ tarafından da benimsenirse, anayasal engele rağmen, Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesinin önü açılabilir.

CHP çevreleri, Kılıçdaroğlu’nun tavrını girdiği her seçimde yenildiği Tayyip Erdoğan’ı sandıkta mağlup etmek niyetiyle yorumlama eğilimindeler.

Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki seçime cumhurbaşkanı adayı olarak katılmasının önünde ciddi bir engel de bulunuyor: Anayasa engeli…

Sözlerini CHP liderinin ‘Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olma niyetiyle açıklayanlar da var.

En başta yazdım: Cumhurbaşkanlığı siyasi hayatın içerisinde bulunan herkesin gönlünde yatan aslandır. Kılıçdaroğlu’nun da öyle bir arzusunun bulunması yadırganamaz.

CHP’de etkili ve yetkili görevde bulunan pek çok siyasi de nice zamandır genel başkanlarının aday olması gerektiği görüşünü her platformda seslendiriyor zaten.

Böylece iş CHP’nin içerisinde yer aldığı Millet İttifakı’nın paylaşım unsurları olan diğer partilerin de Kılıçdaroğlu’nun adaylığını onaylamasına kalıyor.

Onlar da CHP’deki etkili ve yetkili siyasiler gibi cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı’nın doğal adayı karşısına kimi aday olarak çıkarırlarsa çıkarsınlar onun kazanacağı kanaatindelerse, yarışın kimler arasında geçeceği şimdiden belli olmuş sayılabilir.

Tayyip Erdoğan’a karşı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yarıştığı bir seçimde sandıktan cumhurbaşkanı olarak kim çıkabilir?

İktidar cephesini oluşturan iki partinin oylarında meydana gelen ciddi çözülmelere rağmen onlardan kaçan seçmenlerin CHP’ye oy verir hale gelmedikleri kamuoyu yoklamalarından anlaşılıyor. AK Parti ve MHP’nin hal ve gidişten memnun olmayan seçmenleri önce kararsız hale geliyor, sonra ya o hallerinde kalmaya devam ediyor ya da kendilerine yakın gördükleri başka partilere geçiyorlar.

Kendilerine yakın gördükleri partiler arasında CHP yok. Olmadığı, CHP’nin klasik yüzde 25’lik oy oranında yoklamalara yansıyan bir artış olmayışından anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanı seçilebilmek için adaylardan birinin ‘yüzde 50+1’ oy alması şartı var; CHP’nin kalıplaşmış yüzde 25’inin üstüne yüzde 25’lik bir seçmen kalabalığının daha eklenmesini Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sağlayabilir mi?

Ne dersiniz sağlayabilir mi?

Kemal Kılıçdaroğlu bugüne kadar sergilediği tavırlarıyla bu soruya doğru cevap verebilecek bir siyasetçi. O bakımdan son zamanlarda ağzından çıkan mesajlarda, kendisinin adaylığını ilan etmesinden çok, başka bir -belki birden de fazla- anlam aranabilir.

Aklıma gelen, CHP liderinin zamanı geldiğinde içinde yer aldığı ittifakın paydaşları ile seçilebilecek bir aday arayışına gireceği ve o güne kadar da şimşekleri üzerine çekecek bir paratöner görevini üstlendiği ihtimalidir.

Yoksa her şeye rağmen son kertede aday olayı mı düşünür Kılıçdaroğlu?

Galiba bu aşamada bekleyip görmekten başka yapılabilecek fazla bir şey yok.