Mehr Haber Ajansı'na konuşan Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, Ankara'nın Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile ilgili tutumunu değerlendirdi.

Azar Mahdavan- Bazı uzmanlar Türkiye'nin gitgide ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden uzaklaştığına inanıyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Özbekistan'da yapılan Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısına katılması ve oldukça etkili bir rol sergilemesi bir hayli zamandır gündemde olmayan 'Türkiye yeni yol arayışında' tartışmalarını yeniden alevlendirdi. 

Erdoğan'ın özellikle Özbekistan ziyareti sırasında sarf ettiği Şanghay İşbirliği Örgütü'ne 'üye olmayı hedefledikleri' yönündeki sözleri "Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor mu?` sorusunu akla getirdi.

Mehr Haber Ajansı konu hakkında Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney ile bir röportaj gerçekleştirdi. Aşağıdaki yazıda bu röportajı okuyabilirsiniz:

1- Sayın Erdoğan'ın Özbekistan ziyareti sırasında sarf ettiği Şanghay İşbirliği Örgütü'ne 'üye olmayı hedefledikleri' yönündeki sözleri Batı'da da yankı buldu. Kimileri bunu Erdoğan'ın izlediği 'muğlak dış politikanın' bir örneği olarak yorumlarken, kimileri de 'Batı'ya karşı kullandığı bir kart' olarak görüyor. Aslında son yıllarda bazı uzmanlar Türkiye’nin Batı’dan uzaklaştığını söylüyor. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz nedir?

Şu anda Türkiye’nin izlediği dış politikada çok temel bir fark yok. Türkiye aslında özellikle Ukrayna savaşı ile birlikte yeni soğuk savaş döneminde bir denge politikası izliyor. Yani Rusya ve Batı ilişkilerinde bu karşıt kutuplaşmanın dışında kalıp üçüncü bir yol olarak diplomasi ve diyalog yoluyla bir şekilde bu savaşın sonlandırılması yönünde adım atmaya çalışıyor. Dolayısıyla aslında Türkiye’nin izlediği politika muğlak değil tam tersine kutuplaşmanın dışında barışı ve istikrarı savunan bir denge politikası izliyor. Bu anlamda ŞİÖ dahil olmak üzere küresel bölgesel anlamda Türkiye ilişkilerini çeşitlendirmeye çalışıyor. Ve bunu Batı’ya karşı kart olarak kullanmıyor tam tersi Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ndeki diyalog rolü çok önemli ve Türkiye’nin zaten bölgeyle de tarihsel ve kültürel olarak özel bağları var dolayısıyla da kurduğu ilişkiler çok ta anlamlı.

2- Rusya Devlet Başkanlığı Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Özel Temsilcisi Bahtiyar Hakimov, Ankara'nın ŞİÖ'ye girmesi için NATO üyesi olmaması gerektiğini söyledi. Türkiye ŞİÖ için NATO’dan vaz geçmesini sanmıyorum ama sizce Ankara’nın ileri zamanlarda ŞİÖ üyesi olması mümkün müdür?

Evet Türkiye’nin NATO’dan çıkmak gibi bir niyeti yok, Türkiye işte 1952 yılından beri NATO ittifakının önemli bir örgütü, dolayısıyla bu bağlamda buradaki varlığını sürdürmeye devam edecek. Ve bu anlamda da dediğim gibi NATO ile olduğu gibi Türkiye, AB’nin üyelik bağlamında aday bir ülke. Bunun gibi pek çok uluslararası örgütte yer alan ŞİÖ’de de diyalog farklıklığı sürdürmeye çalıştığını biliyoruz. Bu anlamda, üyelik kurşulları ile ilgili olarak öne sürülen NATO üyeliğinin çıkması gerektiği meselesi ciddi bir konu ve böyle bir şeyin olmayacağını da söylemek lazım ama bu demek değil ki ŞİÖ ile ilişkilerini devam ettiremeyecek, tam tersine devam ettirecek.  

3- Şanghay İşbirliği Örgütü tek kutuplu düzene alternatif olarak kurulmuşdur. Sizce bu örgüt bu konuda ne kadar başarılı oldu?

Evet ŞİÖ belki zamanında tek kutuplu dünyaya bir alternatif olduğunu kurulduğunu söylemine sahip çıkabilir ama o zamanlar soğuk savaş sonrası döneme rastgelen ve ABD’nin özellikle 90’lı yıllarda tek hegemon olduğu bir dönemdi ama şimdi o demende değiliz dolayısıyla ABD’nin tek rakibi şu anda soğuk savaş dönemi olduğu gibi Rusya’da değil Çin gibi yönü yükselen (iktisadi anlamda) en azından ciddi bir rakibi var ayrıca gelişmekte olan küresel anlamda etkileri olabilecek ülkeler var dolayısıyla bu bağlamda ŞİÖ’nün tek kutuplu bir döneme alternatif olabileceğini ben düşünmüyorum. Çünkü artık tek kutuplu bir dünyada yaşamıyoruz. Hatta şuanda bir geçiş dönemindeyiz. O tek kutuplu bir dünyanın çözüldüğü ve hatta yeni bir iki kutupluluğa doğru evrildiği bir dönemden geçiyoruz ve bunun nasıl neticeleceğini bilmiyoruz. Bu anlamda ŞİÖ’nün de mesela NATO karşısında mevzilenmesini mümkün olmak söylemek doğru olmaz çünkü içinde yer alan ülkelerinde bu yeni soğuk savaş döneminde nasıl pozisyon alacakları şu an için net değil mesela hem üye hem diyalog farklıklığı hem de gözlemci statüde çok önemli ülkeler var. Her birinin Batı ile farklı farklı ilişkileri var, bunların göz ardı etmek mümkün değil. Dolayısıyla o tür beklenti şu an için geçerli değil.