İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyine yakınlığıyla bilinen Nournews, Siyonist Rejim’in Suudi Arabistan'ın nükleer ilerlemesine karşı çıktığına dikkati çekerek, uluslararası hukuka uygun bir şekilde iki ülke arasında nükleer teknoloji paylaşımında bulunmanın ikili ilişkilerin temel noktalarından biri olabileceğini vurguladı.
Nournews’da yayınlanan yeni analizde şu ifadelere yer verildi:
Siyonist İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz bugün (6 Haziran) yaptığı açıklamada Tel Aviv'in Suudi Arabistan'ın nükleer programının geliştirilmesine karşı olduğunu belirtti.
"Vinenet" TV kanalına konuşan Yuval Steinitz, Suudi Arabistan’ın olası sivil nükleer programı ile ilgili bir soruya, "İsrail bunu teşvik etmiyor ve Tel Aviv’in bu tür konuları kabul edeceğini düşünmüyorum." yanıtını verdi.
Amerikan New York Times gazetesi, Suudi Arabistan'ın nükleer programının Riyad yönetiminin İsrail ile normalleşme anlaşması imzalamanın koşullarından biri olduğunu iddia etmişti, ancak Suudi veya ABD’li yetkililer bu konuyu resmi olarak doğrulamadı. Ancak Siyonist "Haaretz" gazetesinin, İsrailli kaynaklara dayandırdığı habere göre Tel Aviv, Riyad'ın normalleşme şartını reddetti.
Bu hususta birkaç önemli konuya dikkat edilmesi gerekir;
Birincisi; İsrail, Müslüman ülkelerin her türlü gelişmesine ve hatta Suudi Arabistan gibi bir ülkenin hakkı olan barışçıl nükleer teknoloji kullanmasına karşıdır.
İkincisi; İsrail’in böyle bir tavırı, Tel Aviv rejiminin Arap ve İslam ülkeleri ile ilişki kurmaya çalışırken ortak çıkarlar çerçevesinde işbirliği yapmak yerine tek taraflı bir yaklaşım izlediğini göstermektedir.
Üçüncüsü; Siyonist İsrail’in Arap ve İslam ülkeleri ile normalleşme politikasını sürdürmesindeki asıl amacı, Arap-İslam ortak hedefinde yer alan Kudüs'ün kurtuluşu ve Filistin davasına gölge düşürmektir.
Dördüncüsü; Bu rejim ve onu kollayan Batı ülkeleri, İslam ülkeleri arasında anlaşmazlık yaratamak ve özellikle İranofobi politikasını izlemekle, İslam ülkelerinin birlik ve beraberliğini zedelemeye ve Filistin davasını savunan İslam dünyasının gücünü hedef almaya çalışıyor.
İran ve Suudi Arabistan'ın mantıklı girişimiyle sağlanan anlaşma, diğer İslam ülkelerinin yakınlaşması, işbirliği ve birliği üzerinde hiçşüphesiz belirleyici etkileri olacaktır. Neyse ki bu konuda önemli gelişmeler başladı ve hızlı biçimde devam etmektedir.
İran liderlerinin defalarca dile getirdiği gibi, Tahran İslam ülkelerinin çeşitli siyasi, ekonomik, teknolojik ve savunma alanlarında güçlenmesini isityor ve doğal olarak Suudi Arabistan ile yeni ilişkilerde de bu tavrı sürdürecektir. Dolayısıyla Tahran ile Riyad arasındaki ilişkilerin yeni döneminde, barışçıl nükleer teknolojiler alanında işbirliği ve İran'ın deneyim ve başarılarının uluslararası hukuka uygun olarak ve Ajans'ın (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı) gözetiminde ülkeye aktarılması, ikili ilişkilerin ana eksenlerinden biri olabilir.