Tahran'da Geçen Pazar günü yaklaşık 50 ülkeden temsilcinin katılımıyla Uluslararası Filistin Konferansı gerçekleştirildi.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin açılış konuşmasını yaptığı konferansta, aralarında Türkiye, Pakistan, Katar, Bosna Hersek, Kırgızistan, Afganistan, Umman, Suudi Arabistan, Malezya, Çin ve Rusya'nın da olduğu yaklaşık 50 ülkeden katılımcı hazır bulundu.
Konuşmacı olarak toplantıya katılan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Mehr'in sorularını yanıtladı:
1- Biliyorsunuz Gazze savaşı var. Bildiğiniz gibi BM Gazze savaşıyla ilgili bazı adımlar atıyor ama sonuca baktığımızda başarısız olduğunu görebiliriz. Peki bu durumda İslami ülkelerin ne yapması gerekiyor? zirveler yapılıyor, bazı görüşmeler yapılıyor ama sonuç göremiyoruz.
Aslında biz çok uzun süredir BM’nin Filistin konusunda ve bölge barışını koruma konusunda elverişli olmadığını söylüyoruz. BM kendi içinde adil olmamış bir sistem. BM’nin Genel Kurulunun almış olduğu kararlar bağlayıcı değil ama Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlar bağlayıcı. Biliyorsunuz Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi’nin 15 üyesi var. Bunlardan 5 tanesi daimi üye ve bu 5 daimi üyeden herhangi birisi tek başına veto yetkisine sahip ve bu veto nedeniyle kararlar Güvenlik Konseyi’nden geçmiyor. Dolayısıyla Aksa Tufanı’ndan sonra BM’nin özellikle Batı yönetimlerinin ve nasyonalizmin etkisi altında olduğu iyice açığa çıktı. Şunu anladık ki siyonizmin aleyhine bir karar BM güvenlik konseyinde sonuç vermez. Peki İslam ülkeleri ne yapmalı? İslam ülkeleri eğer bir araya gelebilseler Birleşmiş Millertler’den sonra en güçlü uluslararası bir kuruluş haline geleceklerdir. Eğer İslam ülkeleri hem siyasi hem ekonomik hem askeri güçlerini birleştirebilirlerse hem kendileri kurtulur hem mazlum milletler kurtulmuş olur. Fakat maalesef biz kendi aramızdaki ihtilafları körükleyip büyütürek enerjimizi birbirimize karşı kullanmak suretiyle heba ediyoruz. Allah Teala'nın bize bahşettiği bu güzellikleri bu gücü ve bizden istediği bu ümmetin birliğini ve vahdetini maalesef sağlayamıyoruz. Onlar kendi aralarında karşı karşıya olmasına rağmen kendi aralarında birlik oluşturabiliyorlar biz de birbirimizle uğraşırken onlar kardeşlerimizi öldürüyorlar, katlediyorlar ve ülkelerimize el koyuyorlar. Bizim vahdetten ve bir araya gelmekten başka bir çaremiz yoktur. Aksi halde biz hep Batı’nın elinde oyuncak olmaya devam edeceğiz. Ne yapabiliriz? kendi aramızdaki ihtilafları halletmemiz gerekiyor. Mesela Türkiye ile İran arasında, Güney Kafkasya'da, Azerbaycan ve Ermenistan meselesinde, Suriye'de, Irak'ta görüş ayrılıkları var fakat bu görüş ayrılıkları onları karşı karşıya getirmemeli. Bunlar diyalogla çözülebilecek şeylerdir. Mutlaka diyalog olmalı ve arada güven artırıcı önlemler alınmalı. Eğer Türkiye, İran bir araya gelirse yanında da Mısır ve Suudi Arabistan gibi bir iki Arap ülkesi alırlarsa o zaman diğer ülkeler bu ağırlık merkezinin etrafına toplanır.
2- Peki Arap ülkeleri neden bu kadar İsrail'le ilişkileri özellikle ticaret ilişkileri normalleştirmeye sıcak bakıyorlar? Gazze savaşına rağmen geri adım atmıyorlar. Bunun sebebi nedir? çıkarı nedir bunlar için?
Aslında o ülkelerin çıkarları mıdır yoksa idarecilerinin böyle düşünceleri midir bu başka bir mesele. Bütün Arap ülkelerindeki halkların kalplerinin Gazze için attığını biliyoruz. Fakat bu ülkelerin pek çoğunda yöneticiler kendi halkları tarafından istenmeyen ve zorle belki yönetmeye gelmiş ve orada çöreklenmiş kişiler. Böyle olunca kendi meşruiyetini kendi halkından almıyor. Batı’da bir yerlere sırtını dayamış olanlar, elbette batıdan gelecek sese de çok duyarlı oluyorlar. Batı’nın ya da belki Batı’nın Ortadoğu'daki bekçisi Netanyahu'nun onlara parmak sallayıp susun yoksa siz koltuklarınızdan olursanız demesi bize bir şeyler anlatıyor.
3- Peki ben bir de Ak Parti yönetimiyle ilgili soru sormak istiyorum. Siz Ak Parti yönetiminin Tel Aviv politikasını tasvip ediyor musunuz? Ya da Ak Parti’den Tel Aviv konusunda beklentiniz nedir.
Bize göre hiçbir İslam ülkesi Siyonist işgal rejimini devlet olarak tanınmamalı. Son dönemde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın çıkışları vardı mesela “örgüt gibi davranırsanız örgüt muamelesi görürsünüz” demişti. İnşallah bundan sonra o işgal yönetimine terör örgütü muamelesi yapılmasını bir önadım olsun diye temenni ediyoruz. Gerçekte oralarda bir devlet yok bir terör örgütü gibi davranan bir işgal rejimi var bu güne kadar da aslında devlet gibi davranmadı. Onu devlet olarak tanımak herhangi bir İslam ülkesine yakışmaz. Dolayısıyla İsrail'in kendisini devlet olarak ilan etmesinden sonra ilk olarak tanıyan ülkenin Türk olması Türkiye için bir ayıptır.