İran-Türkiye ilişkileri İslam Devrimi'nden sonra zirve yaptığını ve iki ülkenin bölgedeki görüş farklığına rağmen işbirliğine gittiğini söyleyebiliriz.

İran tarihinin en önemli olaylarından biri 45 sene önce gerçekleşen İslam Devrimi'nin zaferiydi.

O dönemde İran'da kendisine karşı eylemelerden dolayı hayal kırıklığına uğrayan Pehlevi Hanedanı'nın ikinci şahi Muhammed Rıza Pehlevi, 16 Ocak 1979'da kesin olarak ülkeyi terk etmişti.

Bunun ardından ise 1 Şubat 1979'da İran halkının çoğunluğunun desteklediği İmam Humeyni (r.a) 14 yıllık sürgünden sonra İran'a dönmüştü. O gün Tahran'da yaklaşık 3 milyon İranlı tarafından karşılanan İmam Humeyni, halkın el birliği ile 11 Şubat 1979'da İran İslam Devrimi'ni zafere ulaştırmıştı.

Peki İslam Devrimi zafer kazandıktan sonra komşu ülke olan Türkiye ile ilişkiler nasıl ilerledi?

İstanbul Milletvekili ve Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin Tahran-Ankara ilişkilerini şöyle değerlendirdi:

"Devrim zaferinden sonra İran ve Türkiye ilişkileri birçok alanda ilerleme gösterdi. Özellikle rahmetli Erbakan hocamız döneminde hükümetlerin de bulunduğu dönemlerde İran ile Türkiye arasındaki ilişkiler zirve yaptı. Erbakan hocamızın daha sonraki başbakanlık döneminde Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi’nin koalisyon döneminde rahmetli Erbakan ilk yurtdışı ziyaretini İran’a yaptı. Ve orada birçok anlaşmalar yapıldı. 

"İran ve Türkiye’nin daha fazla işbirliği yapmaları gerekiyor"

Özellikle petrol ve doğalgaz alanında. Bu da elbetteki Amerika ve Siyonist İsrail’i tedirgin etti daha sonra Erbakan hocamızı temsilen Amerika ile yapılan görüşmelerde özellikle İran ile neden böyle bir anlaşma yapıldığını dile getirilmesi ve bundan rahatsızlığın ortaya konulması bunun en önemli göstergesidir. Erbakan Hoca ABD’yi hiç dinlemedi başbakanlık döneminde ilk ziyaretini İran’a yaptığı gibi vefat etmeden önce de son ziyaretini İran’a yaptı. O günden bugüne kadar özellikle Yeniden Refah Partisi İran ile olan ilişkilerine çok büyük önem vermekteydi. İran komşu ve dost ülkedir.

Biz tarihsel süreç içerisinde yan yana iki önemli ülkeyiz. Burada barış içerisinde yaşıyoruz. Bütün iki ülke arasındaki ilişkileri bozmak için yapılan çabalar boşa oldu ve ilişkiler daha gelişme sürecine girdi. Bundan böyle de her iki ülkenin daha da dikkatli olması ve bu tür dış dayatmalara karşı önemli özveri içerisinde olması açısından fayda var. Gazze Şeridi’nde yapılan zulüm ve Ortadoğu’da İsrail ve ABD’nin terör durumları nedeniyle İran ve Türkiye’nin daha fazla işbirliği yapmaları gerekiyor".

Türkiye'nin tanınmış uzmanlarından Prof. Dr. Hasan Ünal'a göre İran İslam Devrimi’nden itibaren Türkiye- İran ilişkileri istikrarlı dönemlerden geçdiği gibi bazı çalkantılı dönemlerde yaşadı.

Ünal'ın yorumu şu şekilde:

"Devrimi’n ilk yıllarında rejim ihraç etmek gibi görünen politikasında İran-Türkiye ilişkilerinde önemli stresli dönemler yaşandı. Daha sonraki yıllarda özellikle Amerika ve İsrail'in Türkiye'yle İran'ı savaştırmak için epeyce provokasyon yapmış olmaları da muhtemel. Bu konuda özellikle Ankara üzerinde belirli etkiler yaratmış olmaları tahmi tahmin etmek hiç de or değil. Ancak Türkiye'deki devlet aklı hiçbir zaman bu provokasyonlara alet olmadı. Bunu da söylemek lazım. Son yıllarda İran ve Türkiye arasında bir çok konularda çıkar ortaklığının artmakta olduğunu görüyoruz. Ve bu hepimiz için memnuniyet verici.

"Türkiye ile İran arasında doğru olan diyaloğun yürütmekte olması sevindirici"

Özellikle Amerika’nın bölgede özellikle İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü bozacak şekilde bir uydu devleti kurmaya çalışması ve buna karşı Türkiye ile İran arasında doğru ve yerinde olan diyaloğun yürütmekte olması sevindirici, öte yandan Amerikan’ın Suriye’yi istikrarsızlaştırmak için başlattığı kirli savaşta Türkiye’nin maalesef Suriye’ye karşı yer alması bu savaşta Türkiye ile İran’ı siyasi olarak karşı karşıya getirmiş olsada Türkiye’nin dış politikasında yaşanan genel deyişiklere paralel olarak bu konuda da tansiyon düşürücü önemli adımlar atıldı. Bu çerçevede Astana platformunun Türkiye ve İran arasında başlatılması sonrada Suriye’nin de dahil ederek genişletilmesi belki Türkiye’nin Suriye politikasını beklenen nihai değişikliği getirmiş olmasa bile Türkiye ve İran arasındaki ilişkileri önemli bir seviyeye getirdi. Bu iyi ilişkilerin aratarak devam etmesi hepimizin arzusudur".

Siyaset Bilimci Dr. Mehmet Perinçek, İslam Devrimi zaferinden sonraki İran ve Türkiye ilişkilerini şu şekilde değerlendirdi:

"İran İslam Devrimi’nin hemen ardından 12 Eylül 1980’de Türkiye’de Amerkanlı bir darbe gerçekleşti. Bu darbe ile birlikte Türkiye, Amerikan politikaları açısından teslim alındı ve Amerikan politikaları karşısında duran güçler baskı altına sokuldu. Dolayısıyla bu darbeden sonra Türkiye’nin dış politikası ve ekonomi politikaları da tamamen Amerika’ya bağımlı hale geldi.

"3+3 platformunun işlevli hale gelmelidir"

Ve bu sürece baktığımızda 2015 ve 1016 yıllarına kadar artarak devam etti. dolayısıyla bu süreçte Türkiye İran ilişkileri istenildiği düzeye gelemedi tam tersine Türkiye ile İran, Amerikancı politikalar sebebi ile sabote edildi. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye ve İran bir birine muhtaç durumdadır. Zira aynı tehditlerle karşı karşıyadır. ABD ve Atlantik cephesinin  ve İsrail’in bölgedeki saldırgan politikaları Türkiye’yi de İran da aynı derecede ilgilendirmektedir. Bu çerçevede Suriye konusundaki işbirliği büyük önem taşımaktadır. Suriye’nin hem PKK bölücü teröre karşı hem de İdlib’de yuvalanmış selefi terör örgütlerine karşı Türkiye ile İran birlikte hareket ederek tabi yanlarına Suriye ve Rusya’yı da alarak ve Astana sürecini işleterek Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamaları gerekiyor. Bu bölgenin çıkarınadır.

Diğer taraftan İsrail’in Filistin’e karşı saldırganlığına verilebilecek en iyi yanıt Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır. Çünkü Suriye’deki terör örgütlerinin arkasında ABD ve İsrail durmaktadır. Dolayısıyla İsrail saldırganlığına karşı işbirliğinin en somut adım Suriye’de atabilmektir. Bununla birlikte İran ve Türkiye enerji alanında işbirliğine gitmeli.

ABD’nin ve Atlantık cephesinin yaptırım politikalarına karşı enerji, ekonomi ve ticarette işbirliği yapılmalı ve kesinlikle ABD’nin yaptırım dayatmalarına uymamalıdır. Diğer bir işbirliği alanı Güney Kafkasya’dır. Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün sağlanması ile birlikte yeni bir dönem başlamıştır. Bölgede barışın tesis edilmesi bütün ülkeler için ciddi faydalar sağlayacaktır. Bununla birlikte 3+3 platformunun işlevli hale gelmesidir. İran, Rusya ve Türkiye; Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ı da yanlarına alarak Batı’nın bölgedeki müdahalesini engelleyebilirler."