1 Nisan 2024 Pazartesi günü Siyonist Rejim'in Hava Kuvvetleri'ne ait F-35 savaş uçakları işgal altındaki Golan semalarına girerek, altı güdümlü füzeyle Şam'daki konsolosluk binası ve İran büyükelçisinin ikametgahını hedef aldı. Bu saldırıda en az 7 kişinin şehit düştüğü ve 12 kişinin yaralandığı belirtiliyor. Şehit düşenler arasında Suriye'de askeri danışman olarak görev yapan General Muhammed Zahidi ve General Muhammed Hadi Haci Rahimi gibi isimler yer alıyor.
Bu analitik raporun devamında, Siyonist rejimin Suriye'de İranlı komutanlara yönelik gerçekleştirdiği hedefli suikastların geçmişine kısa bir bakışın ardından, bu terör eyleminin amaçlarını ve sonuçlarını ve İran'a yönelik açık saldırganlığı inceleyeceğiz.
Siyonistlerin suikast planları
IŞİD ve tekfirci teröristlerin Suriye'deki fitnesinin yatışmasının ardından "Bin Hançer" stratejisini temel alan Siyonist Rejim, direniş güçlerinin barınma yerlerine, depolara, havaalanlarına ve İran'ın askeri danışmanlarına yönelik saldırıları gündemine aldı. Tel Aviv, uzun vadeli bir plana dayalı olarak adım adım bu stratejiyi hayata geçirmek için direniş güçlerine yönelik bir dizi saldırı geliştirdi. Aksa Tufanı operasyonunun ardından direniş güçlerinin Gazze halkına destek vermesi nedeniyle İsrail terör rejiminin Suriye ve Lübnan'daki faaliyetleri önemli ölçüde arttı.
24 Aralık 2023'te direniş güçlerine lojistik destek sağlamakta büyük rol oynayan İran'ın Suriye'deki üst düzey askeri danışmanlarından General Seyyid Razi Musevi Siyonist Rejim ordusu tarafından suikasta uğradı.
Neden Kudüs Gücü komutanları hedef alınıyor?
İsrail'in Şam'daki İran konsolosluk binasına saldırısından yalnızca bir saat sonra, çeşitli kaynaklar bu saldırının kapsamı ve hedeflerine ilişkin birçok nedeni sıralıyor. Siyonist Rejim ordu sözcüsü Daniel Hagari, bu terör eyleminden birkaç saat sonra televizyon kameralarının karşısına çıkarak, olaya değinmeden Irak direniş İHA'larının Eilat bölgesine bu rejimin donanmasına saldırısını duyurdu! Bazı uzmanlar, BM Güvenlik Konseyi kararının onaylanmasına ve uluslararası toplumun Siyonist rejimden Gazze Şeridi'ndeki soykırımın durdurulması yönündeki talebine işaret ederken, Siyonistlerin son dönemde Şam'a yönelik saldırısının da Netanyahu'nun cephede kazanım sağlama girişiminin bir türü olduğuna ve İsrail kamuoyunun dikkatini kuzeyde savaşın genişlemesine çekiyor.
İsrail Ulusal Acil Durum Kabinesi propaganda kampanyası başlatarak Refah'a yapılan saldırıyı Hamas'ın siyasi-askeri hayatına bir nevi son olarak gösterme niyetindeyken, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ve İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nahale'nin Tahran ziyareti, İsrail propagandalarına rağmen Filistin direniş güçlerinin varlığını güçlü bir şekilde sürdürdüğünü gösterdi. Yukarıda bahsedilen gelişmeler dizisi İsrailli seçmenlerin Netanyahu ve kabinedeki sağcı müttefiklerine olan popülaritesinde önemli bir azalmaya neden oldu. Böyle bir durumda mevcut İsrail kabinesi, farklı cephelerde çeşitli siyasi-askeri maceralar izleyerek iktidarda kalma ve yaklaşan İsrail seçimlerini kazanma şansını test etmeye çalışıyor.
İsrail'in İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına saldırdısı
1 Nisan 2023 Pazartesi günkü saldırıdan önce Siyonist Rejim ordusu ve istihbarat teşkilatı daima Kudüs Gücü'ne bağlı siyasi olmayan askeri merkezleri ve direniş ekseni üyelerini hedef alıyordu. Ancak görünen o ki İsrail yetkilileri, İran İslam Cumhuriyeti'ne bağlı diplomatik merkezlere saldırarak Tahran'la savaşın seviyesini ve alanını değiştirmeye karar verdi. Viyana Konvansiyonu'na göre ülkelerin diplomatik merkezlerine yapılan saldırı, o siyasi birimin topraklarına yapılmış sayılıyor. Bu konu, ülkelerin diplomatik yerlerin dokunulmazlığına saygı duyması ve savaş sırasında bu merkezlere saldırmaması gerektiği ölçüde, uluslararası hukukun kesin ve istisnasız konuları arasında yer almaktadır.
Bu temelde İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, yaptığı açıklamada, bu suçun uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler tarafından en güçlü şekilde kınanması çağrısında bulundu. Dolayısıyla İran İslam Cumhuriyeti'nin bu askeri saldırıya, herhangi bir uluslararası soruşturmaya maruz kalmadan, tamamen yasal ve meşru bir şekilde yanıt verme hakkı vardır ve Tel Aviv, İran'ın olası tepkisinden sonra Tahran'ı uluslararası yasaları ihlal etmekle suçlayamaz.
Bu durumda uzmanların ilk değerlendirmesi, İran İslam Cumhuriyeti'nin de İsrail'in eylemlerine tepki düzeyini artıracağı yönünde. Bu denklemde Tahran tek başına Siyonist saldırganlığa karşılık verme hakkına ve yeteneğine sahip olduğu gibi, aynı zamanda uygun zaman ve mekânda bölge genelindeki müttefiklerinin koordinasyonu ile bu suça da karşılık verebilir. İran hükümetinin resmi yetkililerinin şu ana kadarki açıklamalarına göre Tahran'ın tepkisi kesin görünüyor ama bu tepkinin kapsamı şimdilik net değildir.
Fox News gibi bazı Batı medyası, İsrail'in saldırısına verilecek tepkinin bölge genelinde çok ciddi sonuçlar doğuracağına inanıyor. Yeni dönemde İran, İsrail'in dünya çapındaki diplomatik merkezlerini hedef alma ve İsrail'in üst düzey komutanlarını kara listeye alma ihtimalinin yanı sıra, İsrail'in limanları, havaalanları, ticaret merkezleri, askeri üsler gibi hassas merkezlerini de uzun bir listeye dahil edebilir.
Sonuç:
Direniş ekseni ile Siyonist rejim arasındaki mücadele tarihinde Siypnist Rejim Hava Kuvvetleri'nin İran İslam Cumhuriyeti'nin Şam'daki diplomatik merkezlerine saldırısı bir dönüm noktası olarak hatırlanacak. İsrail askeri-güvenlik komutanları, uluslararası hukuku dikkate almadan "İran topraklarına" askeri saldırı seçeneğini tercih ederek Tahran ile Tel Aviv arasındaki savaşta yeni bir sayfa açtı. Her ne kadar Tahran'daki karar verici yetkililer sahadaki gelişmeleri dikkatle ve sabırla izleyeceklerini ve Siyonistlerin provokasyonlarının tuzağına düşmeyeceklerini kanıtlamış olsalar da İsrail'in bu kibrine sert bir karşılık verilmesi çok da uzak görünmüyor. Artık İran'ın ve direniş ekseninin Siyonist rejimin terör saldırısına yanıt vermek için önümüzdeki günlerde hangi zamanı ve yeri seçeceğini bekleyip görmemiz gerekiyor.