İran, yeni cumhurbaşkanını seçmek için yarın 28 Haziran'da sandığa gidecek.
Dış politika bir ülkenin ekonomisini, kültürünü ve diğer alanlarını etkileyebilecek bileşenlerden biridir. Bir cumhurbaşkanı adayının diğer ülkelerle ilişkilerde nasıl bir politika izleyeceği de merak edilen konulardan biri.
Mehr Haber Ajansı, yarın ülkede düzenlenecek 14. Cumhurbaşkanlığı Seçimi konusunda Uluslararası İlişkiler Uzmanı Rahman Ghahremanpour ile bir röportaj gerçekleştirdi.
Röportajın tam metni şöyle:
1-Dördüncü münazarada cumhurbaşaknı adayları nükleer anlaşma ve nükleer müzakerelerin devamına ilişkin yorumlarını yaptı. Sizce İran'ın dış politikası cumhurbaşkanının siyasi görüşüne ne ölçüde bağlı ve cumhurbaşkanının değişmesi İran'ın dış politikasını ve uluslararası arenadaki rolünü etkiler mi?
İran İslam Cumhuriyeti’nin genel politikasını ülke anayasasına göre İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamanei belirler. Ancak güncel dış politikanın hazırlanması ve dış politikanın genel hedeflerinin sürdürülmesinde cumhurbaşkanının rolü oldukça önemlidir. Dış politikada gündem sürekli değişiyor ve çeşitli olaylar yaşanıyor. Doğal olarak herhangi bir olayda İslam Devrimi Lideri durumla ilgilenemez, bu yüzden Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanlığı’nın rolü daha etkin ve önemli hale geliyor. Daha önce reformistlerin Cumhurbaşkanı adayı iktidara geliğinde müzakereye olumlu baktıklarını gördük ve nükleer alanınd daha fazla işbirliği yaptılar. Bunun tersine muhafızakar hükümetler ile Batı arasında gerilim yaşanmıştır. Dolayısıyla cumhurbaşkanı dış politikada etkin rol oynayabilir ve dış siyaseti bir yere kadar değiştirebilir, fakat ülkenin dış politikasının temel ilkesini değiştiremez.
2- Adayların İran'ın komşuluk politikasının devam edeceğine vurgu yaptığını gördük. Sizce yeni İran hükümetinin politikalarında Güney Kafkasya'nın yeri nasıl olacak?
İran İslam Cumhuriyeti'nin Güney Kafkasya'daki politikası birçok faktöre bağlıdır. Bana göre bu faktörlerden en önemlisi Rusya meselesidir. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra İran, Güney Kafkasya'daki dış politikasını her zaman Rusya'nın politikalarına bir şekilde muhalif olarak tanımlamamaya çalıştı. Bu sefer de aynı olduğunu düşünüyorum. İran ile Azerbaycan arasında yaşanan gerilimin ardından Rusya bu gerilimi gidermeye ve iki taraf arasında görüşmeler yapmaya çalıştı. Rusya ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin genişlediği ve Karabağ'da yaşanan olaydan sonra ortaya çıkan belgelere göre Rusya'nın Karabağ'ı Azerbaycan'a devretmeyi kabul etti ve Rusya'nın Azerbaycan ile ilişkileri yeni, hassas ve önemli bir aşamaya geldi. Öte yandan Rusya'nın Ermenistan'la ilişkilerinin gerilediğine tanık olduk. Ermenistan'da Rusya karşıtı bir hareket oluşuyor ve Rusya da bundan endişe duymuş olmalı. Bildiğiniz gibi Sayın Paşiniyan ve birçok Ermeni yetkili, Ermenistan'ın kolektif güvenlik işbirliği anlaşmasından çekilme ihtimalinden bahsetmiş. Dolayısıyla Ermenistan ile Rusya arasındaki ilişkilerin geliştiği için son aylarda da gördüğümüz gibi İran ile Azerbaycan arasındaki gerilimin azalacağına tanık olacağız. Bu işbirliklerinin zirvesi İran ile Azerbaycan arasında ortak tatbikat yapılmasıydı. İkinci nokta ise İran'ın Güney Kafkasya'daki tehditleri ortadan kaldırmaya çalışması ve Azerbaycan'da İsrail'in varlığından ve buradan saldırılar düzenlenmesinden endişe duyması. Bu durumda Rusya'nın rolü yine önemli. Rusya'nın hem İran'la hem de İsrail'le ilişkileri olduğu dikkate alındığında bu alanda önemli bir rol oynayabilir. Rusya'nın aslında İran'ın güvenlik hususlarına dikkat etmesi konusunda Azerbaycan'a baskı yaptığı görülüyor ancak Zengezur Koridoru meselesinin ne olacağı konusunda hala belirsizlik var ve İran'ın tutumunun bu konuda değişip değişmediğini bilmiyoruz.
3- Bazı uzmanlara göre son seçimlerdeki katılım oranı beklentileri karşılamadı. Siz önümüzdeki seçimlere halkın katılım düzeyini nasıl öngörüyorsunuz?
Seçimlere katılım yüzde 50'nin biraz üzerinde olacak gibi görünüyor. Protestolardan sonra gerçekleşen meclis seçimlerinde katılım oranı çok düşüktü bu nedenle yarın yapılacak olan şeçimlerde katılım oranı yüzde 50'yi geçerse bunu iyi bir katılım oranı olarak değerlendirebiliriz.Çünkü İran'da yaşanan olaylar ve oluşan memnuniyetsizlik katılım oranını kötü etkilemişti. Reformcuların seçim maratonuna girmesi ve Pezeşkiyan'ın adaylığına destek vermesiyle, katılımın yüzde 50'nin üzerinde olmasına neden olacaktır. Eğer diğer muhafazakar adaylar da bir ittifak yaparsa katılım oranı yüzde 55'i bile geçebilir.
4- Adayların münazara programındaki sözleri ve görüşlerini dikkate aldığınızda bu seçimlerde hangi adayın şansını da yüksek buluyorsunuz?
Pezeşkiyan seçim kampanyasını daha başarılı bir şekilde yürütmektedir. Pezeşkiyan'ın başarısının bir kaç nedeni var: birincisi reformcuların desteklediği tek aday, ikincisi Muhammed Hatemi ve Hasan Ruhani gibi eski cumhurbaşkanları ve eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cecad Zarif'in kendisine oy vereceğini açıkladı. Pezeşkiyan'ın 4 rakibi var ve bu rakipler kendi aralarında ittifat yapamamıştır ve güçlerini birleştirenemiştır. Bu nedenle Pezeşkiyan bu seçimlerde daha şanslı görülüyor. Reformistler şuan sadece mitingler ya da sosyal medya üzerinden halkı oy vermeye davet etmeye odaklanmış durumda ama muhafazakarlar kendi aralarında fikir birliğine varamamıştır. Bu nedenle Muhafazakarların seçim kampanyası yavaş ilerlemektedir. Pezeşkiyan eğer Galibaf ile ikinci tura kalırsa seçimi kazanması zor olabilir ama eğer Celili ile ikinci tura kalırsa seçimi kazanma ihtimalı yüksek.