İkinci Karabağ savaşı ve bazı jeopolitik değişiklikler sonrasında Güney Kafkasya'nın önemi bölge ülkeleri için arttı. Öyle ki artık Azerbaycan ve Türkiye dahil bölgedeki bazı ülkeler bu bölgeye daha fazla hakimiyet kurmak peşinde. Öte yandan sadece bölge ülkeleri değil, Batılı hükümetler de Güney Kafkasya'ya özel ilgi gösteriyor. Öyle ki bazen bu hükümetlerin yorumlarını ya da bölgedeki varlığını görüyoruz.
İran İslam Cumhuriyeti, dış politikasında bu stratejik bölgeyi hiçbir zaman ihmal etmedi, özellikle ülkemizin eski cumhurbaşkanı Şehit Ayetullah İbrahim Reisi, İran İslam Cumhuriyeti'nin bölgesel istikrarı ve ülkemizin stratejik çıkarlarını koruma konusundaki iradesini ve hazırlığını her zaman vurguladı.
Bu gelişmelere baktığımızda akla gelen ilk soru şudur: yeni hükümette bu politika izlenecek mi?
Mehr Haber Ajansı, İran’ın Eski Bakü'deki Büyükelçisi Seyyid Abbas Musevi ile bir röportaj gerçekleştirdi.
1- Tüm Cumhurbaşkanı adayları komşularla ilişkilerin geliştirilmesi politikasının sürdürülmesi gerektiğini söylüyor. Sizce İran'ın dış politikası ne ölçüde cumhurbaşkanının siyasi yönelimine bağlı? Başka bir deyişle, cumhurbaşkanının değişmesi İran'ın uluslararası arenadaki makro politikalarında etkili midir?
Her ülkenin özgün ve dinamik bir dış politikası vardır. Bu dış politika sayesinde ülkeler bulunduğu bölge ve dünyadaki diğer ülkelerle iletişim kurabilmelidir. İran'ın 15 komşu ülkesi var, dolayısıyla komşularıyla etkileşim politikası izlemesi gerekiyor.
Dünyada bu kadar komşusu olan az sayıda ülke vardır. Jeopolitik şartlar nedeniyle komşularımızla etkileşimi artırmak ve işbirliği yapmak zorundayız. Etkileşimimiz ne kadar artarsa doğal olarak ulusal güvenliğimiz de güçlenecektir.
Acımasız yaptırımlar ve ekonomik baskılar altında olan bizim gibi bir ülke için bu mesele daha büyük taşımaktadır. Bu tür komşuluk politikası sadece bugün ve düne ait değil, çok esikden beri süregelmektedir. İslam Devrimi Lideri, bu konunun önemine defalarca vurgu yapmışlardır. Son katıldığımız büyükelçiler seminerinde hükümetin komşuluk politikasını bir kez daha teyit ettiklerini ve çok önemli bir cümle söylediklerini hatırlıyorum: "Bütün sorunlarımız komşularımızla çözülmeli, her sorun işbirliğine dönüştürülmelidir."
Bu görüş şu demektir ki, ülkelerin özellikle bizim gibi bir ülkenin komşularıyla bu tür etkileşimde bulunması doğru ve akıllı bir politikadır.
Çünkü bunda hem ekonomik çıkarlar hem de güvenlik çıkarları sözkonusudur. Ayrıca kültürel ilişkiler sınır sakinleri arasındadır ve bu nedenle göreve gelen her hükümetin bu gerçekten yola çıkarak komşuluk politikasını başlatması ve sürdürmesi gerekir. Yani bunun hükümetlerin özel görüşleriyle alakası yok. Farklı, dinamik ve akıllı bir dış politikanın şartı öncelikle komşularla iyi ilişkiler kurmaktır. Şehit Reisi hükümetinde komşularla ilişkileri geliştirmeye çok önem verildi. Tabii önceki hükümetlerimizde de bu politika vardı ama 13. hükümette bu konu ciddiyetle ele alındı.
Şehit Reisi hükümetinde neredeyse 15 komşu ülkenin tamamıyla yaşadığımız meseleleri çözebildik. Kanaatimce bu politika doğru ve akılcı olduğundan ve üzerine İslam Devrimi Lideri tarafından özel vurgu yapıldığından bu yaklaşım ister reformist olsun ister muhafazakar yeni hükümette de devam edecektir.
2- Güney Kafkasya'nın özellikle ikinci Karabağ savaşından sonra çok önem kazandığını biliyorsunuz. Türkiye ve Azerbaycan bu bölgede oldukça aktifler. Tabii ki Güney Kafkasya İran için de önemlidir. Sizce yeni İran hükümetinin dış politikasında Güney Kafkasya'nın konumu nedir?
Dediğim gibi İran İslam Cumhuriyeti, aynı komşuluk politikası çerçevesinde komşumuz olan Kafkasya bölgesine her zaman özel önem vermiştir. Ama İkinci Karabağ Savaşı'ndan sonra bölgede sizin de söylediğiniz gibi yeni gerçeklikleri ortaya koyan bir şeyler oldu ve bölgenin jeopolitiği değişti. Azerbaycan Cumhuriyeti işgal edilen topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini kurtarabildi. Bu toprakların işgal edilmesi, başta İran İslam Cumhuriyeti olmak üzere komşu ülkeler tarafından hiçbir zaman kabul edilmedi.
Azerbaycan yaklaşık 27-30 yıl sonra bu sorunu aşarak 44 günlük savaşında bu toprakların bir kısmını, ateşkes anlaşmasıyla da bir kısmını geri almayı başardı. Bu büyük bir olaydı ve Kafkasya bölgesinin jeopolitiği üzerinde büyük bir etki yarattı. İran İslam Cumhuriyeti, Kafkasya'nın komşuluğunda yer almakta olup bu bölgeyle kültürel ve medeniyetsel ortaklığa sahiptir. Bu nedenle Güney Kafkasya'daki gelişmeler ülkemizin milli güvenliği ve toprak bütünlüğü açısından önem taşımaktadır. Bu bölgenin yeni aktörlerini ve jeopolitik önemini özenle incelememeiz gerekiyor.
Güney Kafkasya, bölgesel ve bölge dışı güçlerin dikkatini çeken bir bölgedir. Bu bölge bizim güvenliğimizin arka bahçesidir ve biz bu konuda çok ciddiyiz. Hem biz hem de bölgedeki rakiplerimiz olan Türkiye ve Rusya gibi ülkeler bölgedeki çıkarlarını tanımlamış durumdalar.
Bu nedenle İran İslam Cumhuriyeti özellikle 13. hükümet döneminde bu bölgeye özel önem verdi ve bölgenin özellikleri gereği bu ilginin yeni hükümette de devam etmesi gerekmektedir. Bölgedeki bu ülkeler arasında etkileşimin artması için güçlü ve güvenli bir bölge inşa etmeye çalışmalıyız.
Güney Kafkasya Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'dan oluşan üç ülkeyi ve bunda her zaman rol oynayan üç büyük komşu ülkeyi kapsamaktadır. İran, Rusya ve Türkiye'nin bu bölgede oturup konuşması gereken çıkarları var. Elbette bu görüşmelerin bölge ülkelerinin bizzat katılımıyla bölge dışı güçlerin müdahalesi olmadan yapılması gerekiyor. Çünkü zaman zaman Fransızlar, Avrupalılar, NATO ve Amerikalılar bu bölgeye müdahale etmeye çalışıyor. Buna izin vermeden bölge ülkeleri arasındaki ilişkiler artırılmalıdır. Böylece daha iyi sonçlara varmak mümkündür. En iyi formül, üç Kafkasya ülkesi ve Kafkasya'nın üç büyük komşu ülkesini içeren 3 + 3 formülüdür.
3- Güzel bir noktaya değindiniz; Altılı (3+3) platformla Güney Kafkasya'daki bazı sorunların çözülmesi bekleniyordu. Ancak Ukrayna savaşı ve ardından Gazze savaşı bu platformun etkinliğini sınırladı. Sayın Reisi hükümetinde bu toplantının mümkün olduğu kadar güçlü bir şekilde yapılması yönünde çaba sarfedildi. Sizce bu toplantının başarılı olması için yeni hükümetin ne gibi önlemler alması gerekiyor?
Bu girişimin yaratıcısı İran İslam Cumhuriyeti'ydi. İkinci Dağlık Karabağ Savaşından sonra Dr. Irakçi Cumhurbaşkanı özel temsilcisi olarak Azerbaycan'a, Moskova'ya, Türkiye'ye, hatta Gürcistan ve Ermenistan'a gitti ve orada bölgesel barış planı önerdi. Bu ülkelerin bir kısmı bu planı olumlu karşılarken bir kısmı da kabul etmedi ya da şartlı olarak kabul etti.
Bu plan altılı platformun temel taşını oluşturdu ve daha sonra Aliyev ve Erdoğan tarafından gündeme getirildi. Biz de bu planın asıl yaratıcısı olduğumuz için bunu memnuniyetle karşıladık. Söylediğiniz gibi ilk toplantı Moskova'da Dışişleri Bakan Yardımcıları düzeyinde yapıldı. Rusya ile yaşanan bazı sorunlar nedeniyle Gürcistan bu toplantıya katılamadı ancak diğer ülkeler katıldı.
Söylediğiniz bu olaylar Tahran'da yapılması gereken bir sonraki toplantıyı erteledi. Ancak Bu toplantı geçtiğimiz yıl Tahran’da düzenlendi. Ancak Gürcistan, önceki toplantıda olduğu gibi hâlâ bu konulara girmek istemiyor ve Rusya ile yaşadığı toprak sorununu çözdükten sonra bu platforma katılabilir.
Tüm üye ülkeler konuyu ciddiye aldılar ve aynı bölge ülkelerinin çıkarları çerçevesinde bölgesel sorunların çözümüne yardımcı oldular. Muhtemelen önümüzdeki 2-3 ay içinde 3+3 formatında dışişleri bakanlarının bir sonraki toplantısı Türkiye'de yapılacak ve İran İslam Cumhuriyeti de bu toplantıya mutlaka katılacak.
4- Son zamanlarda İran ve Azerbaycan arasında olumsuz gelişmeler yaşandı. Azerbaycan’ın Tahran'daki büyükelçiliğine yapılan saldırı bu gelişmelerden biriydi. Sizce milli çıkarlarımız doğrultusunda ülkemizin gelecekteki cumhurbaşkanı Azerbaycan meselesine nasıl bakmalıdır?
Her 15 komşu ülke bizim için önemlidir. Küçük ülke Bahreyn’den tutun Rusya’ya kadar hepsi önemlidir. Azerbaycan'la 800 kilometrelik ortak sınırımız var. Ayrıca dil, din, kültür ve tarih açısından da ortak bağımız var. Yani başka ülkede nadiren bulacağınız ortak noktalarımız var. Hatta birçok şehrimizin, köyümüzün ismi bile aynı. Örneğin İran’da da Culfa var Azerbaycan’da da, İran’da da Astara var Azerbaycan’da da. Yani her açıdan baktığınızda bu ülke İran için önemlidir. Tabi doğal olarak bazı sorunlarımız ve görüş ayrılıklarımız var fakat ama mesela bizim Azerbaycan'la sınır sorunumuz yok. Azerbaycan büyükelçiliğinde yaşanan talihsiz olaydan sonra ilişkiler gerginleşti ve büyükelçiliği boşaltıldı. Ama bir sene sonra herşey danıştı. Şehit Reisi ile İlham Aliyev sınırda görüştü ve iki lider çok olumlu mesajlar verdiler.
Yakın gelecekte Azerbaycan büyükelçiliğinin yeniden açılışına şahit olacağız Göreve gelen her hükümet Tahran ile Bakü arasındaki ilişkileri hem komşuluk politikası şeklinde hem de bu ülkenin özellikle jeopolitik açıdan önemi nedeniyle geliştirmeye devam edecektir. İran ve Azerbaycan Cumhuriyeti, Kuzey-Güney Koridoru'nun uluslararası geçiş güzergahı üzerinde bulunuyor. Bunun gerçekleşmesi durumunda İran demiryolu, St. Petersburg'a giderek Baltık Denizi'ne devam eden Rusya'nın Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlanacak. Bu rota, Baltık Denizi'ni demiryoluyla Fars Körfezi'ne bağlayacak küresel kuzey-güney rotasıdır. Ayrıca Doğu-Batı Koridoru Azerbaycan ve İran'dan geçiyor ve bununla birlikte Çin'i Avrupa'ya bağlayacak Orta Koridorun bir parçası olan Aras Koridoru da bulunuyor. Başka yollar da var; bunlardan biri Çin'in Türkiye'ye, Türkiye'nin de Orta Asya üzerinden Azerbaycan Cumhuriyeti ve İran İslam Cumhuriyeti üzerinden Avrupa'ya bağlanması. Söylediğim bu noktaların toplamı, Azerbaycan Cumhuriyeti ile komşuluk politikasının hem komşuluk politikası şeklinde hem de ikili ve bağımsız biçimde güçlü bir şekilde devam etmesini sağlayacaktır.