Yayınlama Tarihi: 18 Ağustos 2024 - 15:59

Türk uzmanlara göre, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Birleşik Krallık’ın ortak planı olan AJAX projesi, Muhammed Musaddık hükûmetinin devrilmesiyle sonuçlanmış ve çağdaş İran tarihinde belki de en büyük kara leke olarak kayıtlara geçmiştir.

1953 yılında ABD ve İngiltere tarafından düzenlenen ve petrolü millileştiren Başbakan Muhammed Musaddık'ın devrilmesine yol açan darbe, İran ve ABD ilişkilerinde derin ve kalıcı yaralar açan bir müdahale olarak hafızalara kazındı.

Ülkede 19 Ağustos 1953'te gerçekleşen ve "Ajax Operasyonu" adı verilen, Tahran-Washington ilişkilerinde dramatik bir dönüm noktası sayılabilecek darbeye zemin hazırlayan ve İran’ın siyasi, ekonomik ile sosyal yapısını şekillendiren birçok önemli gelişme yaşandı.

İran'ın devasa petrol rezervleri, ulusal bağımsızlık mücadelesi ve Batılı güçlerin müdahaleleri, bu darbenin zeminini hazırlayan faktörlerin en başında yer aldı.

1901 yılında İngiliz iş insanı William Knox D'Arcy, İran’ın petrol çıkarma ve işletme haklarını elde etti. Kaçarlar döneminin son yıllarında verilen bu imtiyaz, İran’ın "ekonomik bağımsızlığına" büyük bir darbe vurdu. İngiltere’nin bu anlaşmadaki baskın rolü, İran’da Batı karşıtlığını körükleyen faktörlerden biri haline geldi.

Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sonrasında İngiltere, İran üzerindeki etkisini daha da artırmaya çalıştı. 1919’da İran’a dayatılan bir anlaşma ile İngiltere, İran’ın askeri, mali ve politik kontrolünü ele geçirmeyi amaçlasa da bu anlaşma, İran halkı ve milliyetçi liderlerin muhalefetiyle karşılandı.

Bu dönemde İran’da yükselen milliyetçilik, İngiliz hegemonyasına karşı güçlü bir direnç doğurdu.

Şah Rıza Pehlevi'nin yönetimi sırasında, İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) patlak verdikten iki yıl sonra, İran, savaşta tarafsız kalma çabalarına rağmen İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından işgal edildi.

AJAX operasyonu, çağdaş İran tarihinde en büyük kara leke olarak kayıtlara geçmiştir

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM), Eski Başkanı Dr. Hakkı Uygur kaleme aldığı bir yazıda 1953 İran darbesini şöyle değerlendirmiştir:

“Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Birleşik Krallık’ın ortak planı olan AJAX projesi, Muhammed Musaddık hükûmetinin devrilmesiyle sonuçlanmış ve çağdaş İran tarihinde belki de en büyük kara leke olarak kayıtlara geçmiştir. Her ne kadar Birleşik Krallık yönetimi bu Darbe’deki rolü hakkında sessiz kalsa da ABD’nin 2000’li yılların başında gizliliğini kaldırdığı devlet arşivleri, bu müdahaleye yönelik inkâr edilemeyecek kanıtlar sunmuştur ve her iki devletin de bu Darbe’nin arkasında olduğu gün ışığına çıkmıştır.”

Hakkı Uygur yazısında, “Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından 1919’da gizli görüşmeler yapıp rüşvetler dağıtarak kendi tekelini güçlendirmek isteyen Birleşik Krallık, İran siyasilerinin bu girişime topyekûn karşı çıkması sonucu başarısız olmuştur. Meşru yollardan amacına ulaşamayan Birleşik Krallık, bu sefer askerî yöntemlere başvurmuş ve çağdaş İran tarihinin ilk darbesini desteklemiştir. İran tarihinin bu ilk darbesi, 1921’de Muhammed Rıza Şah’ın babası Rıza Han’ın İran siyasetini ele geçirmesi ile sonuçlanmıştır” ifadesini kullanmıştır.

Uygur’un kaleme aldığı yazının devamında şu ifadelere yer verilmiştir:

“İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla beraber Rıza Şah’ın Hitler Almanya’sıyla yakınlaşması, Müttefikleri tedirgin etmiş ve 1941’de Sovyetlerin ve Birleşik Krallık’ın İran topraklarını işgal etmesi için elverişli bir neden olarak görülmüştür. Bu işgal sonucu Rıza Şah tahttan indirilip sürgüne gönderildikten sonra oğlu Muhammed Rıza, ikinci Pehlevi şahı olarak tahta çıkmıştır.

Muhammed Rıza Şah, İkinci Dünya Savaşı bitinceye kadar İran’da etkili bir otorite kuramamıştır. Bunun en önemli nedeni ise İran topraklarının hâlâ işgal altında olması ve ülke yönetiminde daha çok Sovyetler Birliği’ne sempatisi olan Tudeh Partisi9 gibi siyasi akımların etkin olmasıdır.

Bu işgal, İran’ın stratejik konumunun ve enerji kaynaklarının Batı için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu dönemde Sovyetler Birliği ve İngiltere, İran’daki Alman etkisini kırmak ve petrol yollarını güvence altına almak hedefiyle bu ülkeyi işgal etti.

Tüm bu olaylar yaşanırken 1940’ların sonlarında, İran’ın petrol sektörü İngiltere'nin kamu şirketi haline getirilen Anglo-Iranian Oil Company’nin (AIOC) neredeyse tamamen kontrolü altındaydı.

1800’lerden itibaren İran’ın doğal kaynaklarına göz dikmiş olan Birleşik Krallık, İkinci Dünya Savaşı’ndan zaferle ayrılsa da hem ekonomik hem de askerî gücünün büyük ölçüde zayıflamasından dolayı Musaddık hükûmetine tek başına müdahale edememiştir.

Birleşik Krallık’ın İran üzerinde bu denli yoğun bir çaba sarf etmesini anlamlı kılan ve daha derin bir perspektif katan husus, aslında Tahran’daki hükûmetin petrolün millîleştirme adımının daha geniş ölçekte İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan dekolonizasyon sürecinin bir parçası olmasıdır.”

Hakkı Uygur ayrıca, “Birleşik Krallık’ın savaş sonrasındaki tek sorunu, Musaddık’ın başlattığı millîleştirme hareketinin dünya siyaseti üzerindeki etkisi değildi. İran’ın petrol rezervlerini Birleşik Krallık için vazgeçilmez stratejik kaynak yapan diğer önemli bir husus, sonradan British Petroleum’a (BP) dönüşecek olan Anglo-Iran Oil Company (AIOC) şirketinin en büyük operasyon alanının İran olmasıydı. AIOC’nin dünya üzerindeki en büyük rafinerisinin İran topraklarında bulunması nedeniyle ülkedeki herhangi bir siyasi değişim, enerji üretim ve intikalini sekteye uğratabilirdi ki bu durum, Birleşik Krallık yönetimi için hayati bir tehlikeydi. AIOC’nin yıllık kazancının büyük bir kısmı İran’daki kaynaklardan oluşuyordu ve bu rezervler sayesinde Şirket, dünyanın en büyük ikinci ham petrol ihracatçısı ve üçüncü rezerv sahibi petrol şirketi konumuna gelmişti” görüşünü savundu.

Türk Uzman Pınar Arıkan Sinkaya ise 2016 yılında Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) sitesinde kaleme aldığı bir makalede bu darbe hakkında, “19 Ağustos 1953’te Musaddık’a yönelik gerçekleştirilen, İran tarihinde ve siyasal ruhunda derin bir iz bırakmış olan darbenin üzerinden 63 yıl geçti. 1949’da halkoyuyla meclise seçilerek 1953 yılında Şah Muhammed Rıza Pehlevi tarafından Başbakanlık görevine getirilmiş olan Muhammed Musaddık, Amerikan ve İngiliz istihbarat servislerinin desteğiyle düzenlenen darbe ile görevinden alındı ve liderliğini yaptığı Milli Cephe hareketi şiddetli bir siyasal baskıya maruz bırakıldı.” dedi.

1953 darbesi İran-Amerikan ilişkilerinde onarılmaz bir yara açtı

Pınar Arıkan Sinkaya yazısınd, “İran-Amerikan ilişkilerinde onarılmaz bir yara açan 19 Ağustos 1953 Musaddık karşıtı darbedeki Amerikan rolü, dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Madeleine Albright tarafından 17 Mart 2000’de yaptığı konuşmada “1953’te Birleşik Devletler İran’ın halk tarafından sevilen Başbakanı Muhammed Musaddık’ın iktidardan indirilmesini düzenlemede önemli rol oynadı” sözleriyle açıkça kabul edilmiştir. Böylece, darbeler tarihi olarak okunabilecek modern Orta Doğu tarihinde, bir dış destek ilk defa Musaddık darbesi için uygulayıcısı tarafından kabul edilmiştir” ifadesini kulandı.

Pınar Arıkan Sinkaya’nı yazısında ayrıca, şu ifadelere yer verildi:

“Musaddık, petrol endüstrisini millileştirerek ve bunun şartları konusunda İngiliz hükümetine taviz vermeyerek İngiltere ve Amerika’nın İran’daki çıkarlarına zarar vermişti. Musaddık’ın milliyetçi siyasetinin yarattığı uluslararası kriz, istihbarat servisleri aracılığıyla darbeyi organize eden Amerika ve İngiltere için darbenin gerekçesiydi. Öte yandan Musaddık, Şah'ın hükümete ve Meclis’e gerek seçim gerekse yasa yapımı sürecinde müdahalesini engellemeye, otoritesini sınırlandırarak sembolik bir hükümdar konumuna geri döndürmeye çalışmıştı. Musaddık ile girdiği güç mücadelesi de Şah’ın darbeye taraftar olmasının nedeniydi. Dolayısıyla Musaddık hükümetinin devrilmesi her iki güç odağının da çıkarlarına ters düşen bir gücü ortadan kaldıracaktı. Zaten Şah, nihayetinde petrolün millileştirilmesi yasasına onay vermişse de Petrol Komisyonu’nun çalışma süresi boyunca Ek Anlaşma’nın kabulü için uğraşan Başbakanlar atamıştı. Musaddık hükümetinin devrilmesinin, uluslararasılaşan İran petrol krizini çözmek için en etkili seçenek olduğuna karar veren İngiltere ve Amerika, Şah’ın destekçilerini örgütleyerek 19 Ağustos 1953’te darbeyi gerçekleştirdi.