Başkent Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hasan Ünal, İsrail'in savaş politikalarını, Lübnan'daki Hizbullah direnişinin bu saldırılara karşı stratejisini ve bölgedeki olası gelişmeleri Mehr Haber Ajansı'na değerlendirdi.

Son dönemde İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve işgal altındaki topraklarda uyguladığı şiddet, bölgeyi yeni bir savaşın eşiğine getirdi. Bu saldırılar sadece Gazze'yle sınırlı kalmayıp Lübnan'da da gerilimi tırmandırdı. İsrail, Lübnan Hizbullahı’na yönelik provokatif hamleleriyle bölgedeki çatışmayı genişletmeye çalışırken, bir yandan da Gazze'deki soykırım niteliğindeki saldırılarını sürdürüyor. İşgalci rejimin bu tutumu, uluslararası kamuoyunda büyük tepkiye yol açtı. Bu çerçevede, Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal ile İsrail'in saldırgan politikalarını, Lübnan'daki olası üçüncü savaşı ve bölgedeki yeni dengeleri ele aldık. Prof. Dr. Ünal, İsrail'in savaş politikalarının arkasındaki hedefler ve bölgedeki direniş hareketlerinin bu saldırılara karşı nasıl bir strateji geliştirdiği hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.

1- Aksa Tufanı operasyonunun ardından Hizbullah, "Sahaların Birliği" stratejisine dayanarak ve Lübnan'ın ulusal çıkarlarını gözeterek işgal rejimiyle çatışmaya girmiştir. Son bir yılda işgal altındaki topraklara 8 bine yakın roket ve füze atıldı. Siyonist rejim, imajını düzeltmek ve Lübnan direnişin sınırlardan geri çekilmesi için Lübnan Hizbullah'ına büyük bir saldırı düzenledi. Bunlar Nasrullah’ın, kuzey cephesinde gerilimin sona ermesinin tek şartının ateşkes ilanı ve Gazze'deki savaşın sona ermesi olduğunu açıkladığı halde gerçekleşti. Siz mevcut çatışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Son gelişmeleri Lübnan'daki üçüncü savaşın başlangıçı olarak değerlendirebilir miyiz?

Bence bu savaş daha doğrusu Hizbullah genel sekreterinin öldürülmesi psikolojik bir eylem çünkü daha önceki çağrı cihazları yani peycereler ve telsizlerin patlatılması ile de birlikte düşünüldüğünde ve çok sayıda Hizbullah komutanının öldürülmesi de dikkate alındığında bunun Hizbullah tarafı üzerinde psikolojik bir etkisi olması muhtemel. Öte yandan bu tür örgütlerin böyle şeylerle karşılaşacaklarını da biliyor olmaları gerekir. Ben Hizbullah'ın da bu açıdan bütün bunları biliyor olduğunu düşünüyorum. Ona göre hazırlıklı olması gerektiğini düşünüyorum çünkü kaç defa Nasrullah’a suikast yapmaya çalıştılar İsrailliler ve en az iki defa ben hatırlıyorum İkisinde de kıl payı kurtuldu. Dolayısıyla Hizbullah buna muhtemelen hazırlıklı. Genellikle bu tür yapılarda Lider ölürse onun yerine kimin geçeceği ile ilgili bir bir hazırlık vardır. Şimdi bu defa belki çok sayıda komutanın öldürülmesi bu açıdan bir sorun gibi görülebilir ama yani Hizbullah'ın bu suikastin hemen ardından İsrail hedeflerine yönelik füze saldırıları yapabiliyor olması falan aslında komuta kontrol sisteminin çalıştığına işaret ediyor. Bunun Hizbullah'ın yapısı üzerinde çok köklü bir tahribat yaratacağı kanaatinde değilim zaten eğer böyle olsaydı İsrail çoktan bir kara savaşı başlatabilirdi. İsrail eğer bir kara savaşına kalkışırsa veya kara savaşında girişir ise ondan sonra Hizbullah'ın nasıl karşılık vereceğine göre yeniden test etmiş olacağız

2- Aslında İsrail’in son aylardaki davranışlarına baktığımızda bu rejimin Gazze savaşını türm bölgeye yayma çabasında olduğunu anlayabiliriz. Hatta bu rejimin İran'ı bölgesel bir savaşa dahil etme çabasına da açıkça tanık olduk. Bunun sebebi nedir?

İlk söylediklerimde bu sorunun da cevabı olabilecek önemli konular ve hususlar var. Bence bir İsrail-Hizbullah Savaşı hala muhtemel ama kesin görünmüyor. Çünkü İsrail Hizbullah'ın bir kara savaşında ne kadar kendisine zarar verebileceğini bildiği için oldukça çekingen davranıyor. Başka taktiklere yöneliyor. Örneğin işte aşırı derecede hava bombardımanı, Hizbullah'ın Lider kadrosunu öldürülmesi, çağrı cihazlarının ve tesislerin patlatılması, bir de yapmaya çalıştığı şey Güney Lübnan'da Hizbullah'ın doğrudan tabanlı oluşturan kitlelerin o bölgeden kaçmasını ve Hizbullah’a destek veren insanlarla Hizbullah arasında bir boşluk oluşturmaya çalışıyor ama bunları 2006'da da denedi sonuç alamamıştı. O açıdan ben çok çok önemli sonuçlar vereceğini düşünmüyorum ama üçüncü bir savaşın eşiğinde olabiliriz.

3- Bazı uzmanlar Netanyahu'nun temel hedeflerinden birinin, Trump'ın ciddi ve kapsamlı siyasi ve diplomatik desteğini alabilmek ve böylece siyasi bitişini önlemek için ABD'de başkanlık seçimleri yapılıncaya kadar gerilimi, krizi ve çatışmayı sürdürmek olduğunu düşünüyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bence Netanyahu savaşı genişletmek istiyor. Çünkü Gazze'deki operasyonlarda başarılı olamadı. Büyük bir soykırım yaptı. Bundan dolayı ilk defa İsrail'in kuruluşundan bu yana ilk kez batı dünyasında da İsrail aşırı derecede eleştirilen bir düzen haline geldi. Özellikle kamuoyu arasında henüz Amerika ve Avrupa hükümetlerinden bu konuda İsrail'e karşı bir tavır söz konusu değil ama unutmayalım ki hem Amerika'da hem de Avrupa'da kamuoyu bu konuya epeyce tepki gösteriyorlar. Amerika'da kamuoyu belki de yüzde 50 belki de yüzde 60 İsrail'in aleyhine oluştu. Ama bunun politikaya nasıl yansıyacağı şu anda bir soru işareti. Avrupa'da ise kamuoyu daha fazla İsrail aleyhinde görünüyor. Unutmayalım Avrupa'da bir de sistem karşıtı partiler iktidara falan geliyor. Onların İsrail konusundaki görüşleri tam net değil onları da ayrıca göreceğiz. Bir de şu var yani çok kutuplu bir dünyada Amerika ve Batı dünyasının gücü dengelenirken İsrail'e sınırsız destek vermesi çok kolay olmayacaktır. O yüzden Netanyahu şimdi Gazze'de savaşa başlarken ya da operasyonlara başlarken Hamas'ın kökünü kazımak ve rehineleri kurtarmak diye amaçlarını açıklanmıştı ama bunların ikisine de ulaştığı söylenemez. Bu durumda savaşı genişleterek iktidarda kalmaya çalışıyor. Çünkü Savaşı genişletme kendisinden daha radikal koalisyon ortakları hükümetten çekilebilir. Hükümetten düştüğü zaman Netanyahu'nun bir daha ne olacağı meçhul. Bu yüzden de savaşı şimdi Hizbullah'a doğru genişletmek istiyor ama Hizbullah da kolay bir hedef değil. 2006 yılında en son savaşlarında Hizbullah bir kez daha İsrail'i geri çekilmeye mecbur etmişti. Üstelik büyük kayıplar verdiler. O yüzden yani Netanyahu bir ikilemle yüz yüze. Bir yandan bu savaşı sürdürmek zorunda hatta bunun mümkünse İran'a kadar genişletmek istiyor Çünkü İran'a da genişletirsek o zaman her halükarda Amerika'nın kendisine yardım etmek zorunda olduğunu düşünüyor ama öte yandan da bu savaşları genişlettiği takdirde çok büyük bir kamuoyu protestosu ile karşılaşması muhtemel. Çünkü İsrail uzun soluklu bir savaşa uygun bir toplum değil. Küçük bir ordu ayakta tutuyor, hazır tutuyor sonra hızlı bir şekilde rezervlerini çağırarak orduyu büyütüyor ve İsrail genellikle kısa süreli savaşlara alışkındır. Yani birkaç gün işte, en fazla birkaç hafta ama şimdi Gazze operasyonları neredeyse 1 yılına gelmek üzere. Pek çok faktörü düşünürsek İsrail açısından daha doğrusu Netanyahu kabinesi açısından bu pek Kolay olmayacak.

4 - Sayın Ahmet Davutoğlu, bana göre dikkate alınması ve üzerine düşünülmesi gereken İsrail'e yönelik caydırıcılık tedbirlerine ilişkin bazı noktalara değindi. Davutoğlu kısaca İslam ülkelerinin liderleri düzeyinde bir zirve yapılması ve Çin, Rusya ve Avrupa ülkeleri gibi ülkeleri de bu zirveye gözlemci olarak davet edilmesi ve böylelikle İslam ülkeleri zirvesinin küresel bir platform haline getirilmesi gerektiğini söyledi. Diğer bir deyişle bunun rutin bir zirveden daha ziyade ciddi kararlar alınması gereken bir toplantı olmasını söyledi. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ahmet Davutoğlu'nun önerisi ile ilgili olarak aslında Ahmet Davutoğlu konuyu gündeme getirmeden önce ben bunu uzun uzadıya Türkiye'nin dış politikası için alternatif bir siyaset seçeneği olarak Twitter'da yazdım. Bazı yazılarımda da bunu kullandım şöyle ki yani sadece İslam İşbirliği Teşkilatı’nı acil toplantıya çağırmak yetmez Çünkü bu işi sadece Müslümanların bir meselesi olarak sunmak dünya kamuoyuna aslında bu meseleye ne kadar faydalı olur ondan da emin değilim. Çünkü eğer sadece Müslümanların bir meselesi ise örneğin Müslüman olmayan halklar niye bununla ilgilensin der o zaman örneğin Koskoca Çin Örneğin Asya ülkeleri Rusya bütün bunlar yani Asya Pasifik'teki ülkeler yahut Afrika ülkelerinin Müslüman olmayan büyük kitleleri ortağı ve Güney Latin Amerika şimdi bu işin zaten bir müslüman meselesi olarak prezente edilmesi kendi içinde bir çelişki bunun bir insanlık meselesi olduğu İsrail'in 19 yüzyıl kolonyalist güçleri gibi hareket ettiği toprak işgal ettiği insanların tarlalarına bahçelerine evlerine el koyduğu, direneni öldürdüğü çok kötü muamele ettiği, aşağıladığı gerçekleriyle karşı karşıyayız. İsrail şu anda bir soykırım yapmış durumda. Bunlardan dolayı Aslında İslam İşbirliği Teşkilatı'na veya oradaki üye ülkelerle yeni bir forum oluşturarak bu soykırım çerçevesinde İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri artı Rusya ve Çin başta olmak üzere bu meseleye başından beri yani Gazze operasyonlarına baştan beri ilgi gösteren İsrail'i eleştiren Brezilya gibi ülkeleri de çağırarak çok sayıda Afrika ülkesini ve diğerlerini çağırarak bunu geniş bir platforma dönüştürmek ve yani Amerika'nın ve Batı’nın karşısında diplomatik ve siyasi bir grup olarak koymak, bu arada özellikle Filistin Devleti'ni tanıyan Avrupa ülkelerinin de oraya çağırılması sağlamak, onların da gelmesini hatta belki başka ülkelerinde gelmesini sağlamak çok yerinde olur.