İran Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi Al Mayadeen’e açıklamalarda bulundu.
Aşağıdaki yazıda bu röportajı okuyabilirsiniz:
İsrail'in İran saldırısıyla başlayacağız. Kimisi bunu abartıyor, kimisi ise küçümsüyor. İsrail rejimini sarsan "Gerçek Vaat 2" operasyonuyla karşılaştırıldığında bu saldırıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Siyonist rejimin bizim füze saldırılarımıza karşı verdikleri yanıt çok önemsizdi. Hava savunma sistemleri de onları durduran etkenlerden biriydi ve bu durum İsrail’de ciddi protestolere yol açtı. Çünkü beklentileri çok daha yüksekti. Bu sebeple yaptıklarının tamamen orantısız olduğu açıkça görülüyor.
Devrim Lideri Ayetullah Hamanei, bu saldırıyla ilgili olarak İsrail'in aptallık yaptığını söyledi. Ayrıca İranlı yetkililerin İsrail'e nasıl yanıt vereceğine karar vereceğini söyledi. İran şimdi Gerçek Vaat 3’e mi hazırlanıyor?
İran, İsrail’e kesinlikle uygun zamanda ve uygun şekilde yanıt verecektir. İsraillilerin en başından beri hesaplamalarının yanlıştı. Gazze’ye saldırarak Hamas’ı yok edebileceklerini, Lübnan’a saldırarak Hizbullah’ı ortadan kaldırabileceklerini düşündüler. Hamas ve Hizbullah liderlerini şehit ederek direnişi zayıflatacaklarını sandılar. Bunlar yanlış hesaplamalardı ve İsrail içinde bile birçok kişi bu hatalı stratejileri kabul ediyor. Hizbullah liderinin şehit olmasına rağmen direniş varlığını sürdürüyor ve kısa süre önce de yerine Şeyh Naim Kasım atandı. Kendisi 30 yıldır Hizbullah’ta görev yapan, örgütün detaylarına hakim bir isim. Onun liderliğinde Hizbullah gücünü koruyarak yoluna devam edecektir.
Gerçek Vaat 1 ve 2 operasyonlarından ve İsrail'in İran'a yönelik saldırganlığından sonra ülkenizin caydırıcılık aşamasını geçip fiilen İsrail ile savaşa girdiğini söyleyebilir miyiz? İran'ın İsrail'in saldırganlığına tepkisinden sonra bu savaş yayılırsa İran bu konuya hazır mı?
Savaşın genişlemesinden yana değiliz, ancak savaşa da hazırız. İsrail’e yönelik operasyonlarımızda caydırıcılığımızı göstermiş olduk. İsrailliler buna devam etmek istiyorlarsa biz de doğal olarak karşılığını vereceğiz.
Siz, Şehit Nasrullah'la birçok kez görüştünüz. Başta Filistin davası olmak üzere mazlumların savunulmasında kararlılık, inanç ve dürüstlük sahibi olan ve bugün Kudüs yolunda şehit olan bu büyük adam ve komutan hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Şehit Nasrullah güçlü, akıllı, cesur ve haktan yana olan bir liderdi. Onu İslam dünyasında büyük bir politikacı yapan, karakter özellikleriydi. Böylesine büyük bir liderin kaybı elbette herkes için, özellikle de güvenliği Hizbullah'ın elinde olan Lübnanlılar için bir acıdır. Direniş hareketleri birçok durumda büyük liderlerini kaybetti ancak onların yerine başkaları geldi. Şehit Nasrullah'ın politikalarından biri, Hizbullah'ın önceki liderlerinin yerini hemen alabilecek şekilde, kendisinin ve partinin farklı kademelerinin yerini alacak insanları eğitmesiydi. İşte bu politikayla Hizbullah bugün güçlü bir şekilde çalışmaya devam etmekte, İsraillilerin Hizbullah'ın şehadetiyle yok edilmesi arzusu gerçekleşmemiş olup Hizbullah hâlâ savaş cephelerinde ve siyasi alanda güçlü bir şekilde faaliyet göstermektedir.
Gazze ve Lübnan'da ateşkes sağlanmasına yönelik bölgesel ve uluslararası müzakereleri nasıl görüyorsunuz? İran diplomasisi, özellikle Lübnan'da Siyonist rejime ateşkesi kabul etmesi için baskı uygulayarak nasıl bir rol oynuyor?
İran ateşkes müzakerelerine katılmıyor. Müzakere etmek Lübnanlıların ve Filistinlilerin sorumluluğundadır. Aldıkları her kararı elbette destekliyoruz.
Batı ile ilişkiler ve bugün başkanlık seçimlerine hazırlanan Amerika Birleşik Devletleri ile dolaylı müzakereler konusunda İran hâlâ nükleer meselede anlaşmaya varmak için müzakere yolunu izliyor mu?
Daha önce yaptığımız görüşmelere ve anlaşmalarımıza, diğer tarafların da uyması şartıyla uyuyoruz. Ne yazık ki kararlı değiller ve müzakere etmek yerine İran’a yaptırım uygulamaya devam ediyorlar.
İran’ın tehdit edilmesi veya saldırıya uğraması durumunda nükleer doktrinini değiştirebileceğini ilk söyleyen sizdiniz. Nükleer doktrini değiştirmekle neyi kastediyorsunuz?
Eğer İran, varoluşsal bir tehdit ile karşı karşıya kalırsa nükleer doktrininde değişikliğe gidebilir. Şu anda da nükleer silah üretme kapasitesine sahibiz. Ancak tek engel, dini liderin bu durumu şu anda yasaklamış olmasıdır. İran olarak Batılıların ve Avrupalıların hassasiyetlerinden dolayı füzelerin menzillerini sınırlı tutuyorduk, ancak özellikle ülkemizin ulusal egemenliği başta olmak üzere birçok konuda bizim hassasiyetlerimizi gözetmedikleri için bizde onların bu konudaki hassasiyetlerimi dikkate almayacağız. Bu anlamda füzelerimizin menzillerini arttırabiliriz.
İran'ın komşu ülkelerle ilişkilerinin genişletilmesine ilişkin olarak; İran, Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye ile ilişkilerinde gördüğü perspektif konusunda bugün nasıl bir yaklaşım benimsedi?
İran’ın stratejik politikası, komşu ülkelerle ilişkilerini bölge ülkeleri arasında olabilecek farklılıklar ne olursa olsun genişletmek ve böylece ortaklaşa çalışabilmektir. Yani çevremizdeki tüm ülkeler bu politikayı biliyor ve biz de artık bu yönde ilerliyoruz. Elbette bazı kişiler böyle bir politikadan memnun kalmayabilir ve bölgenin çıkarına olmayan reklamlara başlayabilir. Geçtiğimiz günlerde Bahreyn ile ilgili tarihi bir tartışma yaptığımı gördünüz ve Bahreyn'in bir zamanlar İran topraklarına dahil olduğunu ve İran'ın on dördüncü eyaleti olarak dahil edildiğini söyledim. Elbette Bahreyn artık bağımsız bir Arap ülkesi ve biz de onu tanıyoruz. Basında birilerinin Bahreyn'in bağımsızlığını sorguladığı yönünde söylentiler oldu. Oysa böyle bir tartışma yoktu ve benim açıklamam yalnızca tarihi bir gerçeğin yeniden anlatılmasıydı.