Mehr Haber Ajansı'na konuşan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Afife Abidi, Trump'ın İran'a yönelik azami baskı politikasının yeni dönemde de süreceğini ancak ABD’nin bu dönemde birçok nedenden dolayı kısıtlamalarla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Donald Trump ABD başkanlık koltuğuna oturduğu ilk dönemde nükleer anlaşmadan (JCPOA) çekilmek ve ağır ekonomik yaptırımlar uygulamakla birlikte İran'ın bölgedeki nüfuzunu kırmaya ve mali ve askeri gücünü azaltmaya çalıştı.

ABD’nin Nükleer anlaşmadan çekildikten sonra izlediği "azami baskı" politikası, İran ekonomisinin zorluklarla karşı karşıya kalmasına ve iki ülke arasında diplomatik ve askeri gerginliklerin artmasına neden oldu.

Son günlerde medyada tartışılan konulardan biri Trump’ın bir önceki dönemde İran’a yönelik izlediği politikaları yeni dönemde de izleyip izlemeyeceği konusu olmuştur.

Mehr Haber Ajansı, Donald Trump’ın yeni başkanlık döneminde İran- ABD ilişkileri konusunda Uluslararası İlişkiler Uzmanı Afife Abidi ile bir röportaj gerçekleştirdi.

İşte röportaj tam metni:

1. Son günlerde medya kuruluşlarına Trump'ın İran'a yönelik azami baskı politikasının olası olduğu konuşuluyor. Tahran son yıllarda Washington'un bu tür politikalarına tanık oldu. Daha önce ABD başkanının değişmesiyle birlikte Washington’un Tahran’a karşı genel politikasının değişmeyeceğini, sadece taktiklerin değişeceğini söylemiştiniz. Trump'ın İran'a karşı yeni taktiği kabinesindeki değişikliklere göre sizce nasıl olacak?

Trump'ın İran'a yönelik azami baskı politikası, ister siyasi, ister ekonomik, ister sosyal isterse hukuki açıdan olsun sürecek. Ama bana göre ABD bu dönemde birçok nedenden dolayı kısıtlamalarla karşı karşıya. İran komşularıyla ilişkilerini geliştirmiştir. Ekonomik yaptırımların kısıtlamalarına bakılmaksızın, İran ile çoğu komşular siyasi ve güvenlik konularında hemfikir. Elbette ABD-İsrail'in İran'a karşı oynadığı oyunlarda hâlâ işbirliği yapan bölgesel aktörler var. Ancak İran'ın bölgesel ve uluslararası düzeyde meşruiyetinin artması, bu aktörlerin açık düşmanlık yapma kabiliyetini ortadan kaldırıyor. Bu nedenle ABD, Batılı müttefikleri aracılığıyla İran'a daha tutarlı bir siyasi ve ekonomik baskı uygulayarak içeride hükümet-millet ilişkilerini, diğer taraftan da İran'ın komşularıyla ilişkilerini zayıflatacaktır.

"ABD muhtemelen çeşitli komplolarla İran ile komşuları arasındaki ilişkileri zayıflatmaya ve yok etmeye çalışıyor. Aslında ABD’nin Batı Asya'daki bölgesel politikasının önemli bir kısmı da İran ile bölge arasındaki ilişkilerde gerginlik yaratmak olacaktır." 

Bazıları Trump'ın ikinci yönetimine ekonomistlerin atanmasının Washington'un İran'a yaklaşımında değişikliğe yol açacağını düşünüyor ancak bu analizler bana göre yanlış. Trump ikinci yönetiminde İran'a yaptırım uygulamanın yeni yollarını bulmaya çalışacak. İran, ABD’ye siyasi ve ekonomik baskı yapması için bahane vermemeye çalışsa da onlar (ABD) bahane yaratmaya çalışacak. İran'ın iç politikası ve komşuluğu, İran'a karşı bazı güvenlik katmanlarını büyük ölçüde yok etmeyi başardı. Elbette bu nedenle İran ile İsrail arasındaki gerilimin düzeyi çatışmaya yol açmıştır. Aslında dolaylı yüzleşme modeli doğrudan çatışmaya dönüştü. Ancak ABD muhtemelen çeşitli komplolarla İran ile komşuları arasındaki ilişkileri zayıflatmaya ve yok etmeye çalışıyor. Aslında ABD’nin Batı Asya'daki bölgesel politikasının önemli bir kısmı da İran ile bölge arasındaki ilişkilerde gerginlik yaratmak olacaktır. İran'ın Lübnan ve Suriye ile ilişkilerini bozmaya yönelik girişim, direnişi zayıflatmaya çalışmanın yanı sıra İran'ın diğer bölgesel ilişkilerini de etkileyecektir.

İran'ın Rusya ve Çin ile ilişkilerini bozmaya çalışmak da ABD’nin stratejisinin bir parçası olacaktır. Tüm bu yöntemler son kırk yılda uygulanmıştır ve uygulanacaktır. Öte yandan da Trump'a yakın kaynaklar ikinci yönetiminin İran'ı müzakere masasına getirmek ve İran'ın atom bombasına sahip olmamasını sağlamak için maksimum baskı uygulamaya devam edeceğini iddia ediyor.

2. Trump birinci dönemde İran'la imzalanan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmişti. Sizce Trump'ın ikinci başkanlığı döneminde nükleer anlaşmada nasıl bir gelişme göreceğiz?

Şu anda tanık olduğumuz süreç, ABD ve İsrail'in savaş tehdidiyle İran'ın caydırıcılık düzeyini değiştirmeye çalışmasıdır. İran, konvansiyonel askeri gücün yanı sıra, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı aracılığıyla kurumsal güven inşa etme yolunu kullanmaktan yana olduğunu göstermiştir ve uluslararası düzenlemelerin ve uluslararası kurumların caydırıcılık gücünü normatif davranışlarla artırmaya çalışıyor ama mesele şu ki ABD, uluslararası düzenlemelere ve uluslararası kurumlara pratik bir bağlılığının olmadığını Gazze savaşında her zamankinden daha fazla göstermiştir. Elbette Trump'ın ikinci yönetimi de ilk yönetimi gibi uluslararası düzenlemeleri ihlal edecek ve bu endişe verici.

"Bu hibrit savaş karşısında İran’ın da mutlaka direnişi ve hibrit savaşı olmalı; diplomasi ve müzakere de bunun bir parçasıdır. İran direniş eksenini güçlendirerek alanını güçlendirmeye devam ediyor".

HattaTrump yönetiminin İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı dahil uluslararası kurumlarla işbirliğini bozması öngörülüyor. İran'ı maksimum baskı yoluyla müzakere masasına getirmek istediklerini iddia ediyorlar; Bu arada eğer müzakere masası 5+1 müzakereleri anlamına geliyorsa İran hiçbir zaman müzakere masasından ayrılmamıştır. Ancak görünen şu ki Trump yönetimi doğrudan ve ikili müzakereleri kastediyor.

3. İranlı yetkililer genellikle ABD ile müzakerelerin İran’ın çıkarları doğrultusunda yürütülebileceği kanaatinde. Siz İran’ın bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu hibrit savaş karşısında İran’ın da mutlaka direnişi ve hibrit savaşı olmalı; diplomasi ve müzakere de bunun bir parçasıdır. İran direniş eksenini güçlendirerek alanını güçlendirmeye devam ediyor. İkili ve çok taraflı ilişkiler ile uluslararası kurum ve kuruluşlar aracılığıyla farklı siyasi ve hukuki yöntemlerin kullanılması da bu alanın tamamlayıcı bir parçası kanımca. İran Dışişleri Bakanı bu diplomasiye ‘gerginlik yönetimi’ adını veriyor. Aslında İran, ABD ile kendi yöntemiyle başa çıkma gerektiğini kabul etmiştir.