Azar Mahdavan, Yaser el-Mısri: Siyonist rejim, Hamas’ı yenilgiye uğratma ve Gazze Şeridi’nin tam kontrolünü ele geçirme hayalini gerçekleştiremeyerek ateşkes anlaşmasını imzalamak ve Gazze’den çekilmek zorunda kaldı.
Siyonist rejimin 15 ay süren saldırıları, Gazze Şeridi’ndeki sağlık ve tıbbi altyapıya büyük zarar verdi. İnsani yardımların başlamasına rağmen, Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı Sahra Hastaneleri Müdürü'ne göre, bu görüşmenin yapıldığı ana kadar yalnızca 73 tıbbi yardım kamyonu Gazze’ye ulaşmıştır. Bu yardımların 62’si Gazze’nin kuzeyine, 11’i ise güneyine gönderilmiştir. Ancak bu miktar, ihtiyaçları karşılamaya kesinlikle yetmemektedir.
Mehr Haber Ajansı, Gazze’deki sağlık sistemi ve devlet hastaneleri ile sahra hastanelerinin durumu hakkında Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı Sahra Hastaneleri Müdürü Dr. Mervan el-Hıms ile bir röportaj gerçekleştirdi. Röportajın tam metni aşağıda sunulmaktadır:
Hastanelerin durumu nasıl? Kaç sahra hastanesi var ve kaç hasta bu hastanelerde tedavi ediliyor?
Gazze Şeridi'nde savaş öncesinde 32 devlet, özel ve hayır hastanesi bulunuyordu. Ancak savaşın başlamasıyla birlikte yalnızca 7 hastane faaliyette kaldı ki bu sayı, mevcut ihtiyaçları karşılamaktan oldukça uzaktır. Siyonist rejim, Gazze’deki sağlık altyapısının yaklaşık %75’ini, hastaneler ve sağlık merkezleri de dahil olmak üzere hedef alarak yok etti. Ayrıca, savaş öncesinde 92 birinci basamak sağlık merkezi vardı ve bunların çoğu en ileri seviyede tıbbi hizmetler sunuyordu. Ancak savaşın yol açtığı yıkımın ardından yalnızca 25 merkez ayakta kaldı.
Bu kadar çok hastanenin ve sağlık merkezinin yok edilmesinin ardından sahra hastaneleri kuruldu. Bu hastanelerin bir kısmı uluslararası destekle, bir kısmı ise yerel çabalarla kuruldu. Şu anda Gazze’de toplam 10 sahra hastanesi bulunuyor. Bunlardan ikisi Arap ülkelerine ait olup, biri Birleşik Arap Emirlikleri’ne, diğeri ise Ürdün’e aittir. Ayrıca, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Sınır Tanımayan Doktorlar ve diğer uluslararası sağlık kuruluşları tarafından desteklenen sahra hastaneleri de bulunmaktadır.
Ancak, tüm bu çabalara rağmen sahra hastanelerinin toplam kapasitesi, büyük bir devlet hastanesinin kapasitesinden fazla değildir. Yerinden edilmiş insanların sayısının hızla artması, bu hastanelere büyük bir yük getirmiş ve hastaların ihtiyaçlarını karşılamayı imkânsız hale getirmiştir.
Savaş öncesinde, en az hasta kabul eden hastaneler bile günlük 300 ila 500 hastaya hizmet veriyordu. Büyük hastaneler ise günlük 3.000 ila 4.000 hasta ve ziyaretçiye hizmet sağlıyordu.
Tahrip edilen hastaneler arasında en büyük kaybımız, Gazze’nin en büyük hastanesi olan "El-Şifa Hastanesi"dir. Bu hastane, organ nakli ve açık kalp ameliyatları dahil olmak üzere ileri düzey cerrahi operasyonları gerçekleştiren tam teşekküllü bir sağlık merkeziydi. Küresel düzeyde karmaşık tıbbi operasyonlar gerçekleştiriyordu. Ancak Siyonist rejim, bu hastanenin tüm binalarını tamamen yok etti ve geriye hiçbir şey bırakmadı. Şu anda, Gazze’de yaralı ve hastaları kabul etmek için geçici bir acil servis bölümü kurduk, ancak bu bölüm temel tıbbi ihtiyaçları bile karşılayacak kapasitede değil.
Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki hastaneler de yoğun bombardımandan kurtulamadı. Kamal Edvan Hastanesi, Endonezya Hastanesi ve Avde Hastanesi ağır saldırılara maruz kaldı. Siyonist rejim, Kamal Edvan Hastanesi’ni kasıtlı olarak ateşe vererek tamamen yok etti. Endonezya Hastanesi özellikle üst katları olmak üzere ağır hasar gördü. Avde Hastanesi de saldırılarda bombalandı ve ciddi şekilde tahrip oldu. Ateşkesin başlamasının ardından bazı hastanelerin onarım sürecine başladık, ancak mevcut imkânlarla ihtiyacı karşılamak mümkün değil.
Refah kentindeki durum ise çok daha kritik. Buradaki altyapı ve sağlık sistemi neredeyse tamamen yok edilmiş durumda. Siyonist rejim, Refah’taki üç ana hastaneyi hedef aldı ve bunlardan ikisini tamamen yıktı. Üçüncü hastaneden ise sadece küçük bir bölüm ayakta kaldı. Ayrıca, Refah’ın doğusunda ve güneyinde bulunan tüm sağlık merkezleri tahrip edildi ve sadece iki sağlık merkezi faaliyet göstermeye devam edebiliyor. Bu durum, tıbbi hizmetlerin ciddi şekilde azalmasına ve Refah ile Gazze’nin kuzeyinde salgın hastalıkların yayılma riskinin artmasına neden olmaktadır.
Ateşkesin başlamasının ardından yeniden inşa çalışmaları başladı mı?
Tüm gücümüzle, hasar gören hastaneleri yeniden inşa etmeye çalışıyoruz; ancak hâlâ savaş ve sürekli çatışma koşulları içinde bulunuyoruz. Bombardımanlar ve yıkım sırasında, Han Yunus’taki Nasser Hastanesi’ni onarmayı, Şüheda el-Aksa Hastanesi’ni genişletmeyi ve Avrupa Hastanesi’ni yeniden inşa etmeyi başardık. Tüm bu çalışmalar, savaşın ortasında, zor şartlar ve sınırlı imkânlarla gerçekleştirildi.
Ancak ateşkesin başlamasıyla birlikte durum daha da karmaşık bir hâl aldı ve yeniden inşa sürecinde büyük engellerle karşı karşıyayız. Hastane enkazlarını kaldırmak, yıkılmış binaları tamamen ortadan kaldırmak ve hastanelerin içindeki yıkıntıları temizlemek için ağır makinelere ihtiyacımız var. Buldozerler, kamyonlar, ekskavatörler ve büyük iş makineleri olmadan bu süreci ilerletmek mümkün değil. Bazı binalar tamamen çökmek üzere ve yıkılmadan yeniden inşa edilmeleri imkânsız. Ancak Siyonist rejim, bu ekipmanların Gazze Şeridi’ne girişini engelliyor, bu da yeniden inşa çabalarımızı ciddi şekilde aksatıyor.
Tüm bu engellere rağmen, hastanelerimizi ve sağlık merkezlerimizi yeniden inşa etmek için desteğe ihtiyaç duymaya devam ediyoruz, çünkü Gazze’deki sağlık durumu son derece kritik ve hiçbir gecikmeyi kaldıracak durumda değil.
Sağlık sektörüne yardım gönderme süreci başladı mı? Hastanelerdeki en önemli eksiklikler nelerdir? Gazze'de yeterli sayıda doktor var mı?
Ateşkesin üçüncü haftasına girilmiş olmasına rağmen, Gazze’ye ulaşan yardımlar hâlâ son derece yetersiz ve asgari ihtiyaçları bile karşılamıyor. Şu ana kadar sadece 73 tıbbi yardım kamyonu Gazze’ye giriş yapabildi. Bunların 62’si Gazze’nin kuzeyine, 11’i ise güneyine gönderildi. Ancak bu miktar, gerçek ihtiyacın çok altında. Eğer bu yardımları sadece Nasser Hastanesi gibi büyük bir hastaneye bölüştürsek bile, bir günlük ihtiyacı dahi karşılamaz. Bu nedenle, Gazze’ye ulaşan bu sınırlı malzemeleri gerçek bir insani yardım olarak değerlendirmek mümkün değil. Hastaneler hâlâ ilaç, tıbbi malzeme ve hayati tıbbi ekipman sıkıntısı çekiyor.
Bunun yanı sıra, elektrik jeneratörleri ve yedek parçalarının eksikliği büyük bir tehdit oluşturuyor ve hastanelerin faaliyetlerini sürdürmesini ciddi şekilde riske atıyor. Ayrıca, Gazze’de hayati önem taşıyan bazı tıbbi teşhis cihazları tamamen bulunmuyor. Bunlar arasında:
- Bilgisayarlı tomografi (CT) cihazları,
- Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI) cihazları,
- Kalp anjiyografi (kateterizasyon) cihazları bulunmaktadır.
Bu cihazların eksikliği, kritik durumdaki hastalara tıbbi müdahale yapılmasını imkânsız hale getiriyor ve bu hastaların Gazze dışına sevk edilmesini zorunlu kılıyor. Ancak İsrail rejimi, hastaların tedavi için Gazze dışına çıkışını sistematik olarak engelliyor. Son üç gün içinde, 150 hastanın Gazze dışına çıkması gerekiyordu, ancak sadece 40 hastaya izin verildi. Bu sayı daha sonra 44’e, ardından 37’ye düşürüldü ve bu rakamlar, ihtiyaç duyulanın çok altında.
Öte yandan, Gazze sağlık sektörü büyük bir insan kaybına uğradı. 1.060’tan fazla sağlık çalışanı, doktor, hemşire ve sağlık görevlisi şehit oldu. Bu durum, büyük bir doktor ve sağlık personeli eksikliğine yol açtı. Ayrıca, 360 sağlık çalışanı İsrail güçleri tarafından gözaltına alındı. Bunun yanı sıra, bazı doktorlar sürekli tehdit altında oldukları için Gazze’den göç etmek zorunda kaldı.
Acil olarak uzman sağlık ekiplerinin Gazze’ye girişine ihtiyacımız var. Bu sayede ciddi eksikliklerin bir kısmı giderilebilir ve Gazze halkına gerekli sağlık hizmetleri sunulabilir. Çünkü Gazze halkı, en iyi ve en kaliteli sağlık hizmetlerini hak ediyor. Ancak mevcut koşullar, onları en temel tıbbi bakımdan bile mahrum bırakıyor.
Siyonist Rejim Gazze savaşının başından beri neden öncelikli olarak hastaneleri hedef aldı?
İsrail işgal güçleri, Gazze’deki sağlık sistemini yok etmek için sistematik ve hesaplanmış bir plan yürürlüğe koydu. Bu plan, "Generallerin Planı" olarak bilinen strateji doğrultusunda uygulandı. Hastaneler ve sağlık merkezleri, Filistin halkının direnişinde temel bir unsur olduğu için işgalci İsrail, bu hayati unsuru ortadan kaldırarak Filistinlilerin direniş ve hayatta kalma gücünü kırmayı amaçladı.
Bu planın ana hedefi, yaralı ve mağdurların tedavi edilmesini engelleyerek halkın direniş gücünü zayıflatmaktı. Kamal Edvan, El-Şifa, Aksa ve Nasser gibi hastaneler, Filistinlilerin topraklarını terk etmeyerek işgalcinin zorla göç ettirme planlarını bozdu. Bunun üzerine İsrail, hastanelere doğrudan saldırılar düzenleyerek bu direnci kırmaya çalıştı.
Savaşın başında, işgalci İsrail, hastanelerin direniş güçleri tarafından komuta merkezi olarak kullanıldığına ve içeride rehinelerin bulunduğuna dair asılsız iddialar ortaya attı. Ancak El-Şifa ve Nasser Hastanelerine yapılan saldırılar sonucunda İsrail, iddialarını destekleyecek hiçbir kanıt bulamadı. Bu yüzden, sebep göstermeksizin geri çekilmek zorunda kaldı. Bu süreç, uluslararası medya tarafından anbean takip edilerek İsrail'in yalanlarının açığa çıkmasını sağladı.
Ancak İsrail, bu yenilgisine rağmen hastaneleri yok etme hedefinden vazgeçmedi. Bunun yerine, doğrudan doktorları ve sağlık çalışanlarını hedef almaya başladı. Doktorlar öldürüldü, hastane yöneticileri gözaltına alındı, yüzlerce sağlık çalışanı tutuklandı ve hapishanelerde aşağılanarak baskıya maruz bırakıldı. İsrail, bu insanlık dışı yöntemlerle Gazze’deki sağlık sistemini tamamen çökertmeyi hedefledi.
Tüm bu baskılara rağmen irademiz kırılmadı. Biz direnmeye ve görevimizi sürdürmeye devam ettik. Hastaneler yıkılmış olsa da, yaralıların ve hastaların yanında durarak en zorlu koşullarda bile hayat kurtardık. İsrail’in sağlık sistemine yönelik saldırıları yalnızca hastanelere karşı değil, insanlığa ve Filistin halkının direniş iradesine karşı açılmış bir savaştı. Ancak biz, tüm gücümüzle halkımızı desteklemeye devam edeceğimizi kanıtladık ve asla yenilmeyeceğiz.
Uluslararası toplumdan sağlık ve tıbbi yardım konusunda hangi tür destekleri talep ediyorsunuz?
Gazze’deki sağlık sisteminin ayakta kalabilmesi için acil enerji kaynaklarına ihtiyaç duyulmaktadır. Elektrik jeneratörleri ve enerji üretim motorlarının ithal edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, güneş enerjisi gibi alternatif enerji kaynakları sağlanmalıdır ki hastaneler kesintisiz hizmet verebilsin. Sürekli yakıt temini ve jeneratörler için yedek parça sağlanması da hayati önem taşımaktadır. Bu kapsamda, hastaneler için stratejik yakıt stokları oluşturulmalı, böylece sağlık hizmetlerinde kesinti yaşanmasının önüne geçilmelidir.
Gazze’de tıbbi cihaz eksikliği büyük bir kriz haline gelmiştir. Hem teşhis hem de tedavi amaçlı cihazlar yetersizdir ve bu durum, hastalara doğru ve zamanında müdahale edilmesini zorlaştırmaktadır. Aynı zamanda, ilaç ve tıbbi malzeme eksikliği, yaralı ve hastaların tedavisini imkânsız hale getirmektedir. Şu an Gazze’de 35.000’den fazla hasta ve yaralı tedavi edilmek için Gazze dışına çıkmak zorundadır, ancak işgalci İsrail rejimi, onların çıkışına sistematik olarak engel olmaktadır. Bu durum, binlerce insanın hayatını doğrudan tehlikeye atmaktadır.
Bölgedeki sağlık hizmetlerinin sürdürülebilmesi için acil olarak en az 10 sahra hastanesi kurulması gerekmektedir. Refah, Gazze’nin kuzeyi ve Gazze şehir merkezinde kurulacak sahra hastaneleri, temel sağlık hizmetlerinin sunulmasını sağlayacaktır. Aynı zamanda, uzman doktor eksikliği kritik bir seviyeye ulaşmıştır. İsrail, Gazze’deki birçok uzman doktoru doğrudan hedef almış ve büyük bir tıbbi personel açığı oluşmasına sebep olmuştur. Özellikle damar cerrahisi, plastik cerrahi, ortopedik cerrahi, beyin ve sinir cerrahisi, omurga cerrahisi, anestezi ve yoğun bakım gibi alanlarda uzman doktorlara acil ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu, dünyadaki tüm vicdan sahibi insanlara, Arap ve İslam ülkelerine ve Gazze’ye yardım edebilecek herkese yönelik acil bir çağrıdır. Gazze’deki sağlık sisteminin desteklenmesi, binlerce insanın hayatını kurtarmak için en temel ama en önemli adımdır.
Allah sizi korusun ve Gazze halkının direnişine selam olsun.