Bugün, İran’da tarihi bir zafer olarak kabul edilen ve İngiltere’nin İran petrolleri üzerindeki imtiyazlarının sona erdirildiği millileştirme kararının 74. yıl dönümü anılıyor.

Bugün, İran’da tarihi bir zafer olarak kabul edilen ve İngiltere’nin İran petrolleri üzerindeki imtiyazlarının sona erdirildiği millileştirme kararının 74. yıl dönümü anılıyor.

O dönemde, İngilizlerin petrol üzerindeki ayrıcalıkları ve İran’ın elde ettiği payın son derece düşük olması, ülkenin en önemli siyasi ve ekonomik meselelerinden biriydi. Bu dengesizliğin giderilmesi amacıyla, 1948 yılından itibaren İngiltere ile müzakereler başlatıldı. Aynı süreçte, 1949 yılında İran’da genel seçimler yapıldı.

Muhammed Musaddık ve İran Petrolünün Millileştirilmesi

Parlamento seçimlerinde, liderliğini Muhammed Musaddık’ın yaptığı Milliyetçi Cephe önemli bir başarı elde etti. Ancak İngiltere ile yapılan görüşmelerde herhangi bir sonuç alınamıyordu. Bu durum üzerine İran Meclisi Petrol Komisyonu, 25 Kasım 1950’de müzakerelerden çekildi.

Komisyonun bu kararı hükümet tarafından tepkiyle karşılandı ve ülkede hükümet karşıtı protestoların başlamasına neden oldu. Yaşanan gelişmeler üzerine, Milliyetçi Cephe lideri Muhammed Musaddık, 19 Şubat 1951’de bazı milletvekilleriyle birlikte Meclis Petrol Komisyonuna, İran petrollerinin millileştirilmesine yönelik bir önerge sundu. Ülkenin önde gelen din adamları da bu girişimi destekliyordu. Sonunda, 20 Mart 1951’de (İran takvimine göre 29 İsfend 1329) mecliste kabul edilen kararla, İran petrolleri millileştirildi ve İngiltere’nin bu alandaki ayrıcalıkları sona erdirildi. Bu karar, Musaddık için büyük bir siyasi zafer anlamına geliyordu. Halkın sevgisini kazanan Musaddık, yaklaşık bir ay sonra başbakanlık görevine getirildi.

İngiltere'nin Tepkisi

Petrolün millileştirilmesi, İran ile İngiltere’yi doğrudan karşı karşıya getirdi. İran’daki petrol kaynakları, İngiltere için büyük ekonomik ve stratejik bir öneme sahipti. Kontrolü kaybetmek istemeyen İngiltere, konuyu Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na taşıdı. Aynı zamanda İran’a bir heyet göndererek, millileştirme kararını tanıyabileceklerini ancak bu sürecin Anglo-Iranian Oil Company çatısı altında ve %50-%50 ortaklıkla yürütülmesini teklif etti. Ancak Başbakan Musaddık bu teklifi reddetti.

Bu gelişme üzerine İngiltere, İran’ı ekonomik olarak zor durumda bırakmak için uluslararası bir ambargo çağrısı yaptı. Ayrıca, İngiliz donanmasına ait savaş gemileri Fars Körfezi’ne gönderildi. Tüm bu baskılara rağmen, 1952 yılında Lahey Adalet Divanı, petrol konusunda İran’a karşı açılan davada görevsizlik kararı verdi. Bu karar, İran için diplomatik bir zafer anlamına gelirken, iki ülke arasındaki ilişkilerde geri dönülemez bir kırılma yarattı.

Musaddık, bir yandan petrolü millileştirirken diğer yandan ülkedeki ekonomik sorunları çözmek için çaba harcıyordu. Ancak İngiltere’nin ekonomik baskıları ülkeyi zor bir sürece sokmuştu.

Ajax Operasyonu

İngiltere, İran petrolleri üzerindeki kaybını telafi etmek amacıyla ABD’yi de yanına çekerek Musaddık’ı devirmek için bir plan hazırladı. Mart 1953’te Ajax Operasyonu adı verilen darbe planı, CIA ve İngiliz istihbarat servisi MI6 tarafından yürürlüğe kondu. Amaç, Musaddık’ı halk ayaklanması yoluyla görevden uzaklaştırmaktı.

Amerikan ve İngiliz istihbarat birimleri, Musaddık hükümetiyle anlaşmazlık içinde olan gruplarla işbirliği yaparak geniş çaplı bir propaganda ve kışkırtma operasyonu başlattı. Bu süreçte milyonlarca dolar rüşvet dağıtıldı. Halkın hükümete karşı kışkırtılmasıyla ülkede kaos ortamı yaratıldı. Sokak gösterileri ve şiddet olayları sonucunda yüzlerce kişi hayatını kaybetti.

Muhammed Rıza Pehlevi, Musaddık’ı görevden alarak yerine General Fazlullah Zahidi’yi atamaya çalıştı. Ancak bu karara karşı Musaddık yanlıları da sokaklara dökülünce Şah, önce Irak’a, ardından Roma’ya kaçmak zorunda kaldı. Böylece darbe girişiminin ilk aşaması başarısız oldu.

Ancak birkaç gün içinde, asker ve istihbarat destekli yeni bir darbe yapıldı. Generaller, ülkedeki karışıklığa son vermek bahanesiyle yönetime el koydu. Musaddık, bakanları ve yakın çevresi tutuklandı.

Bu askeri darbe, halkın oylarıyla seçilmiş bir hükümeti devirmek için İngiltere ve ABD’nin nasıl müdahalede bulunduğunu gözler önüne serdi. Musaddık, demokrasiyi güçlendirmeye ve halkın çıkarlarını korumaya çalışırken, Batılı güçlerin ekonomik ve siyasi çıkarlarına ters düştüğü için hedef alınmıştı. Uzun yıllar boyunca ABD’nin bu darbeye doğrudan dahil olup olmadığı tartışma konusu oldu. Ancak 2000 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, Amerika’nın darbedeki rolünü resmi olarak kabul etti. 2009’da ise ABD Başkanı Barack Obama, Mısır’da yaptığı bir konuşmada, bu müdahaleyi açıkça doğruladı.