Türkiye ve İran, yüzyıllara dayanan tarihi bağları, ortak kültürel mirası ve stratejik coğrafi konumlarıyla bölgede iş birliğinin önemli aktörleri olarak öne çıkıyor. İki ülke arasındaki ilişkiler, siyasi diyalogdan ekonomik iş birliklerine, parlamenter diplomasiden kültürel alışverişe kadar geniş bir yelpazede derinleşmeye devam ederken, Türkiye-İran Parlamentolararası Dostluk Grubu da bu sürece katkılar sunuyor. Grubun Başkanı Kayhan Türkmenoğlu ile yaptığımız bu röportajda, parlamentolar arası iş birliğinin detaylarını, iki ülkenin gerginlikleri yönetme stratejilerini, 30 milyar dolarlık ticaret hedefinin yol haritasını ve bölgesel konulara dair ortak vizyonu masaya yatırıyoruz. Türkmenoğlu'nun değerlendirmeleri, Türkiye-İran ilişkilerinin mevcut durumunu ve gelecek potansiyelini anlamak açısından önemli bir perspektif sunuyor.
İşte röportajın tam metni:
Öncelikle Türkiye-İran Parlamentolararası Dostluk Grubu’nun rolünü İranlı okurlarımıza açıklar mısınız? Bu grubun genel görevleri nelerdir? İki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için ne gibi adımlar atıldı?
Uluslararası ilişkilerde, parlamenter diplomasinin önemi giderek artmaktadır. Parlamentolar Arası Dostluk Gruplarının kuruluş amaçları arasında da çok boyutlu, sağduyulu, yapıcı, gerçekçi ve sorumlu bir dış siyaset uygulamak, Türkiye’nin hem ulusal hem uluslararası alanlardaki hedeflerine ulaşmasını ve bu doğrultudaki tezlerini dostluk çerçevesinde muhatap Parlamenter ve Parlamentolara iletmeyi amaçlamaktadır.
İran’lı parlamenter dostlarımızla, uluslararası ve bölgesel kuruluşlarda da uyumlu olarak çalışıyoruz. Parlamentolarımız arasında sadece dostluk gruplarımız değil, Parlamento Başkanlarımız ve Komisyonlarımız arasında da yakın ilişkiler var. Son olarak, 6-11 Mayıs 2024 tarihinde Türkiye-İran Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak güzel ülkenizi ziyaret etmekten büyük mutluluk duyduk.
Sayın Türkmenoğlu, İran ve Türkiye arasında uzun yıllara dayanan ilişkiler var. Ancak bazı görüş ayrılıkları nedeniyle zorluklar da yaşadılar. Ancak bu sorunların iki ülke arasındaki ilişkilere olumsuz bir etkisi olmadı. Sizce İran ve Türkiye'nin gerginliği yönetmedeki başarısının anahtarı nedir ve ilişkilerin hangi alanlarda geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Türkiye-İran ilişkileri ortak tarih, kültür ve coğrafyanın oluşturduğu güçlü temellere dayanmaktadır. İki ülke arasındaki 560 km’lik sınır 1639 yılında imzalanan Kasr-ı Şirin Anlaşması’yla çizilmiş ve bu tarihten sonra resmi değişikliğe uğramamış olup, bu yönüyle halen dünyanın en eski uluslararası sınırlarındandır. Uzun bir tarihi geçmişi bulunan iki ülke arasındaki ilişkiler de genel itibariyle istikrarlı bir seyir izlemiştir. Türkiye ve İran diplomatik ilişkilerinin tarihi 19. yüzyılın ilk yarısına uzanmakta, hâlihazırda ise Türkiye İran’da Tarhan Büyükelçiliği’nin yanı sıra Tebriz, Urumiye ve Meşhed Başkonsoloslukları ile İran ise Türkiye’de Ankara Büyükelçiliği’nin yanı sıra İstanbul, Erzurum ve Trabzon Başkonsoloslukları ile temsil edilmektedir.
Günümüzde Türkiye’nin İran’la ikili ilişkileri iyi komşuluk, karşılıklı saygı ve yarar, içişlerine karışmama ilkeleri temelinde yürütülmektedir. Son yıllarda iki ülke arasında ilişkiler çok boyutlu bir nitelik kazanmış, siyasi alanda kaydedilen ilerlemenin yanı sıra Suriye krizi gibi bölgesel konular ve ekonomik/ticari ilişkiler başta olmak üzere diğer birçok alanda işbirliği geliştirilmiştir Türkiye, bölgesel sınamalara rağmen, bu anlayış ve eğilimin devam etmesine önem vermekte, İran ile ilişkilerinin her alanda daha da ileri bir seviyeye taşınmasını arzu etmektedir.
Her iki ülke yıllardır ticari ilişkilerini 30 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Bu hedefe ulaşmanın mümkün olduğunu düşünüyor musunuz?
İkili ticaret hacmimiz 2022 yılında 6,42 milyar Dolar (ihracat: 3,07 milyar Dolar ithalat: 3,35 milyar Dolar) ve 2023 yılında 5,49 milyar Dolar (ihracat: 3,31 milyar Dolar ithalat: 2,18 milyar Dolar) olarak gerçekleşmiştir. Yaptırımlardan ve salgından olumsuz etkilenen ikili ticaretimizin salgın öncesi seviyelere geri dönmesinden memnuniyet duyuyoruz.
-YDİK (Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi) 8. Toplantısında ikili ticaret hacminin yıllık 30 milyar ABD Doları düzeyine çıkarılması hedefi en üst düzeyde bir kez daha teyid edilmiştir.
-Halklarımızın refahını ve bölgesel ekonomik iş birliğini baltalayan tek taraflı yaptırımlara karşı çıkıyoruz. Bunun yerine angajmanı ve diplomasiyi destekliyoruz.
-2018 yılından itibaren yeniden uygulanmaya başlayan tek taraflı ABD yaptırımlarının etkisiyle döviz girdisi sıkıntısı yaşayan İran, bazı ürünlerin ithalatını yasaklama kararı almıştır. Bilahare yapılan ilavelerle birlikte ithalatı yasaklı ürünlerin listesi yaklaşık 2.200 kalemden oluşmaktadır. Bu ürünlerden 67’si TTA kapsamında yer almakta olup, İran’a toplam ihracatımızın %4’ünü, TTA kapsamındaki ihracatımızın ise %27,6’sını oluşturmaktadır. Bu durum TTA’nın kapsamının genişletilmesinin önündeki en çetin sorunlardan birini teşkil etmektedir. Ülkemiz görüşmelerden sonuç alınabilmesi için öncelikle 67 ürüne uygulanan yasağın kaldırılmasını talep etmekteyiz.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü dün İran'ın Türkiye'ye yönelik politikası hakkında şunları söyledi: "Türkiye ile çok dostane ve iyi komşuluk ilişkilerimiz oldu ve olmaya devam ediyor. Her iki ülke de bu ilişkileri sürdürmeye kararlıdır. Bu, her iki ülke halklarının ve bölgenin iyiliği içindir." "Bölgesel konulardaki görüş ve bakış açılarındaki farklılıkları, iki ülke arasındaki ilişkilere zarar vermeden çözelim." İranlı yetkilinin bu sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Peki Türkiye’nin de benzer bir tavrı var mı?
Parlamenterlerin uluslararası işbirliği ve ilişkileri güçlendirme sorumluluğu, küresel barış, istikrar, ekonomik büyüme, çevresel sürdürülebilirlik, insan hakları ve kültürel anlayışın sağlanması için hayati öneme sahiptir. Dünya genelinde yaşanan çatışmalar, terörizm tehdidi, sınır ötesi suçlar ve silahlanma yarışı gibi sorunlar, uluslararası işbirliği ve diyalog yoluyla çözülmelidir. Bu nedenle, Parlamenterlerin diplomatik becerilerini kullanarak farklı ülkeler arasında kardeşlik, güven ve anlayışı artırmaları, krizlerin barışçıl yollarla çözülmesini sağlar.
Bu sorumlulukları yerine getirirken, Parlamenterlerin uzlaşmacı, proaktif ve adil bir yaklaşım benimsemeleri gerekmektedir. Ancak bu şekilde, uluslararası toplumun karşı karşıya olduğu karmaşık zorluklarla etkin bir şekilde başa çıkılabilir ve küresel refahın artırılmasını sağlanabilir.
Ülkeler arasında kültürel ilişkilerin kurulması eğitim, sağlık, din, sosyal faaliyetler, turizm gibi kanallar yoluyla gerçekleşmektedir. Sanat, müzik, edebiyat ve diğer kültürel unsurlar toplumlar arasında köprüler kurar, farklılıkları birleştirir. Şanlı geçmişiyle Türk dünyasının kültürel mirasına sahip çıkarak ve her platformda bu mirası tanıtmak bizlerin en büyük görevidir.