Yemen Meclisi Savunma Komisyonu Başkanı Tuğgeneral Yahya Muhammed el-Mehdi, Yemen'de başarısız olan ABD'nin İran'a saldırmaya cesaret edemeyeceğini belirtti.

ABD'nin Siyonist rejimin Gazze’deki suçlarını desteklemek amacıyla Yemen'e yönelik saldırıları başarısız olduğu belirtiliyor.

Saldırılar, ABD Başkanı Donald Trump’ın talimatıyla 15 Mart’ta başlamıştı. Ancak Trump, 6 Mayıs’ta Husilerle çatışmaların sonlandırıldığını bildirmişti.

Daha sonra Umman Dışişleri Bakanı Bedir el-Busaidi, ABD ile Yemen Ensarullah Hareketi arasında Kızıldeniz ile Babu'l Mendeb Boğazı’nda saldırılara son verilmesi konusunda ateşkes sağlandığını açıkladı.

ABD, yaklaşık iki ay süren Yemen saldırıları boyunca büyük maddi kayıplar verdi. Amerikan medyası, ABD güçlerinin Yemen'e yönelik saldırılarının maliyetinin 6 ila 8 milyar dolar arasında tahmin edildiğini bildirdi.

Yemen'deki gelişmelere dair Mehr Haber Ajansı muhabiri Varde Saad, Yemen Meclisi Savunma Komisyonu Başkanı Tuğgeneral Yahya Muhammed el-Mehdi ile bir röportaj gerçekleştirdi.

Aşağıdaki yazıda röportajın tamamını okuyabilirsiniz:

Yemen'in Gazze'ye yönelik istikrarlı desteğinin dini, siyasi, askeri ve milli boyutlarını ve işaretlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle Mehr Haber Ajansı’nın çabalarından dolayı teşekkür ediyorum. Görüldüğü gibi İslam, izzet ve şeref dinidir, mazlumlara yardım dinidir; suç ve terör dini değildir.

ABD ve Siyonist rejim ise tekfircileri ve Batılı casusluk servislerinin paralı askerlerini kullanarak İslam'ın nefret dolu bir yüzü olduğunu insanlığa göstermeye çalışıyorlar.

Yemen'in tutumu, İslam'ın izzet ve şeref dini olduğunu, dünyadaki tüm Müslümanların tek bir vücut gibi olduğunu, bir uzvu acı çekerse diğer uzvu da acı çekeceğini tüm dünyaya kanıtlamıştır.

Yemen gücünü gösterdi ve bu, her Müslümanın alması gereken bir derstir; Müslümanlar Amerika'nın, Yemen halkının elinde tecelli eden Allah'ın gücü karşısında başarısız olduğunu bilmelidir. Çünkü Yemenlilerin gücü dini kökenlidir ve yeryüzündeki en büyük güçlere karşı zafer kazanacaklarına inanmaktadırlar.

Hz. Muhammed’in ümmetinin anayasası olan ve bu ümmetin ilahi yasalara dayalı siyasetini gösteren Kur’an-ı Kerim, ümmetin ilahi emirlere uymasını ve Allah’ın düşmanlarıyla savaşmasını emretmiştir.

Siyasal boyutu ise İslam ümmetinin görevleri aynı zamanda Yüce Allah’ın emirleri ile de ilgilidir. Bu, İslam ümmetinin en büyük önderi olan ve düşmanla mücadele yöntemini benimsemiş olan Hz. Muhammed'in politikasıdır. Elbette, İslam ümmetinin yükünü çekmekten daha büyük bir görev onlardan istenmemektedir; bilakis Müslümanlar Allah'a güvenip, sorumluluklarını kendi güçlerine göre yerine getirmelidirler.

Hiç şüphe yok ki, dini açıdan bu olay, Yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de bildirdiği ilahi vaatlerin bir tecellisi olacaktır; ancak İslam toplumu şu an bundan habersizdir ve bu müjdelerin ve ilahi yardımların sadece Hz. Peygamber zamanına ait olduğunu sanmaktadır.

Amerikan hegemonyasının gölgesinde Arap ve İslam ülkelerinde hâkim olan bir gerçekliktir. Ancak Yemenlilerin bu tavrı şaşırtıcı bir şekilde tüm dünyayı, Siyonist rejimi, ABD'yi ve hatta bazı tavizci Arap ve Müslüman ülkeleri bile şok etti.

Yemen, Lübnan’dan Irak ve İran’a uzanan direniş eksenine eşlik ederken, Gazze’ye olan uzaklığına (2 bin kilometreden fazla) rağmen en iyi ve en güçlü pozisyonu benimsemiş ve bu duruşunu sürdürmektedir. Bu savaştaki Yemen halkı ve hükümeti arasındaki dayanışmadan Arap ülkeleri ders almalıdır.

Amerika, Batılı ülkeler ve otoriter dünyanın, Siyonist rejimle nasıl ittifak kurduğunu, bu rejimin Gazze'yi işgal edebilmesi için ona nasıl geniş kapsamlı ve stratejik askeri, siyasi, maddi ve ekonomik destek verdiklerini gördük.

ABD ve Batı ülkeleri İsrail'e olan desteğini cesurca ilan ettiler, ancak Arap ve İslam ülkelerinden hiçbiri direniş eksenine destek vermeye cesaret edemedi. Ama Yemen'in de içinde bulunduğu bu eksenin, yürütülen büyük askeri operasyonlardan ders çıkarması gerekiyor.

Filistin’i gerçek anlamda savunma konusunda Yemen’in modeli, Arap ve İslam dünyasında nasıl örnek alınabilir? Zafer her zaman mazlumlarındır. İslam ümmeti, sömürgeciliğin aralarına bıraktığı ırkçılık ve mezhepçiliği terk etmeli; ümmetin hayal kırıklığına uğramasına neden olan siyasi, coğrafi ve ideolojik hesaplardan vazgeçmelidir. İslam ümmeti 1 milyar 800 milyon kişiden oluşmaktadır. Ancak buna rağmen hiçbir şey yapmamakta ve İslam’ın düşmanı olan 5 milyon Siyonist Yahudiden barış dilenmektedir. Siyasi açıdan da şunu söylemek gerekir: Paralı asker rejimleri, Amerika’ya teslimiyet ve mutlak bağımlılık temelinde bir politika benimsemiştir. Arap rejimlerinden ekonomik ya da siyasi kuşatma veya en azından bu yönde bir tehdit bile görülmemektedir. Ümmet içinde sadece direniş ekseni bu büyük istikbar ve emperyalizme karşı durmaktadır ki bunun ön saflarında Yemen yer almaktadır. Ne yazık ki, halkların çoğu yöneticilerine boyun eğmiş ve Allah’ın kudretini ve iradesini unutmuştur.

Riyad’da toplanan Arap ve Müslüman liderler, Gazze halkı için gerçek ve adil bir karar alamadılar. 57 ülke, teslimiyet ve zillet politikasını benimseyerek, Kur’an gibi ümmetin anayasasından uzaklaşıp yalnızca kendi anayasalarına göre hareket ettikleri için, insanlık onurunu ve izzetini geri kazandıracak net bir duruş sergileyemedi.

Bu arada, Yemen de dahil olmak üzere İslam ümmetinin savaşta daha büyük rol oynayan kesimleri de var. Amerika tam da bu amaçla donanma, ekipman ve uçak gemilerini bölgeye getirmiş, savaş gemilerini de Yemen halkını korkutmak için konuşlandırmıştı. Ancak Yemen halkının Allah'ın vaadine olan inancı ve zaferin gerçekleşmesi arttı.

ABD ve Siyonist rejimin Yemen’deki sivil altyapılara yönelik sürekli saldırılarının, özellikle de San’a Havalimanı’na yapılan son saldırının tehlikeleri ve sonuçları nelerdir?

Yıllardır Yemen’de bu deneyime tanıklık ettik ve dünya da bizimle birlikte gördü ki, San’a ve diğer şehirlerdeki elektrik üretim merkezleri ile sivil altyapılar nasıl bombalandı ve başkentte elektrik saatlerce kesildi. Ancak bu kesinti kısa sürdü ve elektrik yeniden sağlandı.

Bu durum, Allah’a olan güvenimizin bir göstergesidir. Yemen’de yaşananlar başkaları için de bir örnek olmalıdır. Bu sadece Amerika için değil, Arap ümmeti ve onların yöneticileri de Yemen halkının direnişinden ders almalı, bunu sözde ve fiilde uygulamalı ve Kur’an-ı Kerim’e göre hareket etmelidir. Aynı zamanda bu rejimler, Amerika ve Siyonist rejime körü körüne güvenmekten ve onların sözde destek vaatlerine bel bağlamaktan vazgeçmelidir. Sanıyorlar ki Amerika ve İsrail’den özellikle hava savunma sistemleri ve savaş uçakları satın alarak kendilerini koruyabilirler. Oysa görmeleri gerekir ki, bu satın almaya çalıştıkları sistemler Yemenliler karşısında zayıf ve kırılgandır; bu sistemler ne Yemen’in direnişini kırabildi ne de askeri üslerini ve donanmalarını koruyabildi.

Amerika, hatta kendi gemilerini, fırkateynlerini ve uçak gemilerini dahi korumakta başarısız kalmıştır.

Son dönemde Yemenlilerin gerçekleştirdiği askeri operasyonların, özellikle de hipersonik füzelerin kullanımıyla siyonist düşmana karşı çatışma dengesini değiştirmesi ne anlama geliyor?

Bu gelişme, küresel düzeyde büyük bir öneme sahiptir; çünkü Amerika ve İsrail’in dünyadaki çöküşünü gözler önüne sermektedir
Hipersonik füzelerimiz, işgal altındaki topraklarda bulunan tüm hava savunma katmanlarını aşmayı başarmış ve Kızıldeniz, Umman Denizi ve Akdeniz’deki tüm mevcut savunma sistemlerini delmiştir.

Ayrıca, “Aksa Tufanı” operasyonunu desteklememizin başından bu yana sürekli İsrail’i koruyan ve füzelerimize karşı duran komşu Arap ülkelerinin savunma sistemlerini de aşmıştır.

Bu hipersonik füze tüm bu savunma tabakalarını geçerek hedefini doğrudan ve isabetli bir şekilde vurmuştur.
Bu olay, Yemen halkının dehasını göstermektedir ve dünya çapındaki askeri akademilerde ders olarak okutulmalıdır. Kullandığımız hipersonik füzenin hızı Mach 16’dır. Amerikalıların ve İsraillilerin kabulüne göre, biz Mach 8-9 hızındaki füze teknolojisini çoktan aştık. Bu, saatte 20.000 kilometre hız demektir. Yani Yemen’den fırlatılan bu füze, sadece 6-7 dakika içinde işgal altındaki topraklara ulaşmaktadır.

Bu gelişme, bizim büyük bir başarıya ulaştığımızın, Yemen halkının yüksek zekâsının ve Yemen stratejisinin tüm dünyaya karşı zafer kazandığının açık bir göstergesidir.

Yemen’in Siyonist rejime ait gemilere Kızıldeniz’i kapatma ve bu rejime hava ablukası uygulama kararı, bölgedeki güç dengeleri üzerinde nasıl bir etki yaratmaktadır?

ABD'nin gerçekleştirdiği 1300 saldırıya rağmen büyük güçler bu ablukayı kıramadı. Bu abluka, Trump’ın iktidara gelmesinden önce, yaklaşık bir buçuk yıl önce başlamış ve hâlen devam etmektedir. Ve bu ülkeler Yemen'in askeri kapasitesini yok etmeyi başaramadılar.

Bu kararın, Siyonist düşman ve Amerika için şok edici sonuçları olduğu kesindir. İlk olarak, Siyonist rejimin hesaplamaları Yemen’in bu savaşa destek verecek şekilde dahil olacağını ve bu kararında ısrarcı olacağını öngörmemişti. Amerikalılar ve İsrailliler, Yemen’in bu hamlesini sadece siyasi ve propaganda amaçlı bir gösteri olarak görmüşlerdi. Yemen’in İsrail gemilerine yönelik ambargoyu uygulayamayacağını düşünmüşlerdi. Ancak Yemen bu adımı attı ve bunu kararlılıkla gerçekleştirdiğinde, ABD doğrudan müdahil oldu ve kendi deniz kuvvetlerini kullanarak bir koalisyon kurdu.
Amerikan Donanması, Eisenhower uçak gemisinin Kızıldeniz’deki görevleri için 1 milyar 160 milyon dolardan fazla harcama yapıldığını açıkladı. Amerikan Donanması’nın sözcüsü olan bir internet sitesi, geçtiğimiz ağustos ayında yaptığı açıklamada, ABD’nin onlarca milyar doları Kızıldeniz’de hiçbir hedefi gerçekleştirmeden kaybettiğini duyurdu.

Buna ek olarak, Eilat limanının kapatılması nedeniyle Siyonist rejim sadece siyasi ve askeri değil, aynı zamanda ekonomik çöküşle de karşı karşıya kaldı. İsrailliler, bu limanın ablukasını kaldırmak için hesap etmedikleri bir Arap ülkesinden yardım beklediler, ancak başarısız oldular. Bu ülke zengin olmasına rağmen, servetini petrol veya sanayiyle kazanmamış ve savaş gemilerine sahip değil. Yemen, topraklarının stratejik bölgeleri ABD ve İsrail destekçilerinin elinde olmasına rağmen, Ensarullah liderliğinde deniz ablukasında büyük bir başarıya imza attı. 

Bu aşamadan sonra, İsrail rejimine yönelik hava ablukası dönemi başladı. Dünya bu tür bir adımı da beklemiyordu. Ancak Yemen yine başardı ve Amerika tüm gücüne rağmen bu ablukayı durduramadı.

Nihayetinde, ABD Başkanı Donald Trump, Yemen'e yönelik operasyonların durdurulması ve karşılığında Yemen’in Amerikan gemilerine yönelik saldırılarını sonlandırması emrini verdi. Bu, ABD ve İsrail için büyük bir yenilgiydi. ABD, Tel Aviv’in çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde tutamayacağını gösterdi.

ABD, İsrail’in ablukasını kaldırmak için tüm donanım ve silahlarını seferber etti; ama en sonunda, tüm dünyanın gözü önünde geri adım attı. Yemen’den mağlup oldu ve hiçbir hedefini gerçekleştiremedi. Artık Kızıldeniz’de Yemen halkı tarafından yok edilen itibarını yeniden kazanmaya çalışmak zorunda.

Ensarullah ile ABD arasında Yemen'e yönelik saldırıların durdurulması konusunda varılan anlaşmanın nasıl bir sonucu olacak ve Yemen halkının kararlılığı ve Siyonist rejime karşı kararlı duruşunun Amerika'nın geri çekilmesinde nasıl bir etkisi oldu?

Bana göre bu konu, ABD’nin dolaylı olarak Ensarullah’ın meşruiyetini kabul ettiğini gösteriyor. Oysa daha önce Ensarullah’ı tamamen yok edeceğini iddia ediyordu. Trump, Ensarullah’ı güçlü olarak tanımladı; çünkü kendi füzelerini üretebiliyorlar. Ve onların kararına saygı duyduğunu söyledi. Oysa Trump, dünya liderlerini, hatta müttefiklerini küçümseyen, Avrupa’yı hor gören, komşularına tepeden bakan ve Kanada’yı ABD’ye katmaya çalışan bir kişidir.

Ancak Yemen söz konusu olduğunda bu mantık değişiyor. Çünkü bu mantık sadece güçlü olanlara saygı gösteriyor. Bu nedenle Trump, İran ile asla savaşmaz; çünkü İran güçlüdür. Yemen’de başarısız olan Trump, İran’la nasıl baş edebilir? ABD, artık dünya üzerindeki hegemonya sürecinin dışına çıktığını ve II. Dünya Savaşı’ndan sonraki gibi bir küresel egemenlik kuramayacağını göstermiştir.

İsrail düşmanının sivilleri ve Uluslararası Sana Havalimanı'na yönelik saldırının anlamı nedir? Bu, Siyonistlerin büyük başarısızlığını, aptallığını ve aynı zamanda Amerikan-Siyonist planının çökertildiğini ortaya sergiliyor. Havaalanlarına ve limanlara saldırarak tüm dünyaya başarısız olduklarını ve belirli hedeflerinin olmadığını gösterdiler. Onlar, Yemen'in askeri gücünün nerede olduğunu, füze ve insansız hava araçlarının (İHA) saklandığı yerlerin nereler olduğunu bilmiyorlar. ABD ve İsrail'den korkmayan Yemenli komutanların ve önemli şahsiyetlerin bulunduğu bölgeler hakkında istihbari bilgiye sahip değiller. Dolayısıyla hiçbir şey başaramazlar. Yemen'deki Sana Havalimanı yeniden açıldı ve üç şirket, havalimanının mümkün olan en kısa sürede faaliyete geçmesi için gece gündüz çalışıyor. Bu Sana Havalimanı önümüzdeki haftalarda faaliyetlerine yeniden başlayacak ve tüm dünya şoke olacak. Yemen halkı bu tür saldırılara alışkındır ve böylesi durumlarla nasıl baş edeceğini de gayet iyi bilmektedir.

İsrail, Hudeyde ve Ras İsa limanlarına 30 uçaktan 50 füze ve bomba atarak saldırı düzenledi, ancak Yemenlilerin çabalarıyla Ras İsa limanı yeniden hizmete açıldı ve dün akaryakıt tankeri ülkenin çeşitli noktalarına ulaştı. Dolayısıyla düşmanın hedeflerinin aksine Yemen'de ekonomik bir kriz yaşanmamıştır. Yemen halkı da güçlü şekilde ayakta duruyor.

Artık tek taraflılık ile uluslararası denizler ve okyanuslarda zorbalık dönemi sona ermiştir. Yemen’in düşmana yeni denklemler dayattığına tanık olduk. Allah'ın izni ile Yemen'in icra ettiği operasyonlar amacına ulaşmış, bu ülkenin tüm dünyayı korkuttuğu Amerikan uçak gemileri etkisiz kalmıştır. Amerika artık kendi varlığını korumakta zorlanıyor.

Bir diğer konu ise şudur: Ensarullah ile ABD arasında varılan anlaşma bölgede Amerikan vekili olarak bilinen hainlerin yalnızlaşmasına yol açacaktır. Bu gruplar Yemen Ensarullah Hareketi’na yönelik kara saldırıya hazırlanıyorlardı. Bunlar kendi ülkelerine bile ihanet ettiler ve bunun için en kısa sürede ve adil bir şekilde yargılanmaları gerektiğine inanıyorum.

Ensarullah'ın askeri gücünü ortadan kaldırmada başarısız olan ABD askeri açıdan büyük zarara uğradı. Yemen’de çok sayıda Amerikan MQ-9 tipi insansız hava aracının (İHA) düşürülmesi ABD için büyük bir hezimettir. ABD’nin terör grubu olarak tanımladığı Ensarullah yerli füzeleriyle 25'ten fazla MQ-9 İHA’sı düşürmüştür. Bu durum, Amerika'nın karizmasını çizmiştir.