Yayınlama Tarihi: 11 Ağustos 2025 - 19:00

Hemedan’da başlayan hikaye, Kerbela’da gönüllerin birleştiği bir sofraya dönüşüyor; burada ikram, bir gelenek değil, aşkın dili...

Erbain, Hemedan’da gönüllerin yol arkadaşı olduğu bir hikaye; burada misafirlik ve ev sahipliği kavramı silinir, herkes İmam Hüseyin’in (a.s.) yolunun hizmetkârı olur.

Irak’taki binlerce çadırdan Hemedan’ın çadırları ayrı bir yere sahiptir; çünkü tamamen halkın eliyle yönetilir. Ne kurumsal bütçe ne de idari destek vardır; sermayesi, esnafın, çiftçinin, öğretmenin, işçinin, öğrencinin ve ev hanımının imanı ve gayretidir.

Köyden Kerbela’ya: Bir adak yolu

Hikayeler Hemedan’ın evlerinden başlar. Alisadr köyünden yaşlı bir kadın, kışlık pirincinden bir torba gönderir: “Oğlum, belki Kerbela’ya gelemem ama bu pirincin kokusu niyetimi ulaştırır.” Tuyserkan’da bir bahçıvan taze cevizlerini yükleyip yola çıkar. Kebuderaheng’de bir çoban kurban ettiği koyunu çadırlara yollar: “Hüseyin’im, bu da benim payım.” O et, gece Necef’teki büyük kazanlarda kaynar, binlerce ziyaretçiye ikram edilir.

Çadırların içinde akan hayat

Hemedan çadırlarında  yaşlı bir adam sade kıyafetiyle kazan başında halim karıştırır. Gençler tandırdan çıkan sıcak ekmekleri dizerek sofraları hazırlar. Öğrenci kızlar küçük masalarda Irak çayı ve kahvesi dağıtır. Burada kimse “ev sahibi” ya da “misafir” değildir; herkes birbirine hizmet eder. Yol yorgunu ziyaretçiler bile biraz dinlendikten sonra gönüllü olarak işe koyulur; kimi bulaşık yıkar, kimi sebze doğrar.

Küçük yardımlar, büyük etkiler

Bir 15 yaşındaki genç, harçlıklarıyla bir koli su alıp çadırlara getirir. Bir esnaf, satamadığı klimaları bağışlar. Kerbela’ya gelemeyen bir lokantacı her gün birkaç tencere yemek hazırlatıp sınır kapısına gönderir. Çocuklar da resim ve el boyaması bayraklarla katkı sağlar.

Altı yüz kilometrelik dayanışma

Hemedan çadırlarının bayrakları, Necef ve Kerbela’dan Mehran sınırına kadar uzanır. Yolda her yorgun ziyaretçi için bir gölgelik, soğuk bir içecek ya da sıcak bir yemek vardır. Geceleri ise çadırlar Kur’an tilaveti ve dua halkalarıyla birer maneviyat durağına dönüşür.

Uzaklardan destek

Hemedanlıların çoğu Irak’ta olmasa da yardımlar kesilmez. Her gün kamyonlar bakliyat, kuru ekmek, hurma, yöresel tatlı “Kemac” ve ilaç taşır. Mahalle dernekleri, dini heyetler ve okullar küçük bağış kutularıyla destek toplar.

Ev sahibi ve misafirden öte

Burada ev sahibi, adağını yerine getirebilmek için misafire muhtaç; misafir ise ev sahibinin kucağında güç bulur. Bu karşılıklı manevi alışveriş, Erbain yolunu canlı bir nehre dönüştürür. Bir çadırdan sorumlu kişi Necef’te şöyle der: “Erbain, iman maratonudur; kimisi yemek pişirerek, kimisi su taşıyarak, kimisi yorgun ayakları yıkayarak koşar.”

Erbain sonrası

Erbain Yürüyüşü bitse de çadırların işi bitmez. Kalan malzemeler Irak ve İran’ın yoksul köylerine gönderilir. Gönüllüler, Erbain’den sonra günlerce kalarak yolları temizler.

Yıllar geçse de, Kerbela yoluna gönlünü koyan o yaşlı kadın, o genç, o çiftçi ve o esnafın hikayesi dilden dile aktarılır. Erbain her yıl tekrarlansa da Hemedan’ın halk çadırlarında dayanışma asla eskimez; her yıl daha taze, daha güçlü ve İmam Hüseyin sevgisiyle dopdolu yaşanır.