Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul milletvekili Doğan Bekin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İran’a yönelik acil yaptırım kararını değerlendirdi.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı İstanbul milletvekili Doğan Bekin, ''Sayın Erdoğan’ın İran’a Yönelik Acil Yaptırım Kararı ve Halkbank İtirazının ABD Yüksek Mahkemesi Tarafından Reddi’’ başlıklı yazı kaleme aldı.

Doğan Bekin’e göre, BM Güvenlik Konseyi'nde, Rusya Federasyonu ve Çin’in  2015 nükleer anlaşması kapsamında İran'a yönelik yaptırımların hafifletilmesinin devamına ilişkin teklifin, eylül ayın sonunda  yapılan oylamasında İran’ın nükleer taahhütlerini önemli ölçüde ve sürekli olarak yerine getirmemesi yönünde  ABD, Fransa ve Birleşik Krallık tarafından  öne sürülen gerekçe ile reddedilmesi sonucu 2231 sayılı Karar'da belirtilen süreç uyarınca İran'a yönelik 2015 öncesi BM yaptırımlarının 27 Eylül itibariyle yeniden uygulanması sağlanmış oldu.

Özellikle ABD’nin İran’a yönelik nükleer silahsızlanma ve füze ve konvansiyonel silah programları ile ilgili tehdidi öne sürerek BM yaptırımlarının yeniden uygulamaya konulması konusunda kararlı bir tutum ortaya koyarken İsrail’in nükleer tehdidi karşısında ise hiçbir adım atmaması tam bir paradoks ortaya koymaktadır.,

Ortadoğu’da en büyük nükleer tehdit unsuru olarak ortada duran Siyonist İsrail’e karşı hiçbir engelleyici tutum ortaya koyamayan ABD ve müttefiklerinin iki yüzlü politikaları BMGK’nin son kararında açıkça ortaya çıkmıştır.

Bu arada Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BMGK kararının mürekkebi kurumadan ve tam da Halk Bankasının İran’ın Amerikan yaptırımlarını delmesine yardımcı olmakla suçlandığı  iddialarla ilgili Türkiye  itirazının karara bağlanacağı bir süreçte ABD Başkanı Trump’ a adeta İran’ın nükleer programına karşı ABD’nin tüm politikalarını destekler  niteliğinde bir adımla  İran’ın uranyum zenginleştirme ve nükleer faaliyetleriyle bağlantılı bir çok kurum, kuruluş ve şahısların mal varlıklarını dondurmaya yönelik BMGK’nin ilgili kararını imzalaması ve Resmi Gazete ’de yayınlatması son derece  düşündürücüdür.

Sayın Erdoğan’ın tüm bu çabalarına rağmen, üyelerin büyük çoğunluğu Cumhuriyetçiler tarafından atanmış olan ABD Yüksek Mahkemesi, Halkbank’ın İran’a yönelik yaptırımları delmekle suçlandığı davada, bankanın dokunulmazlık talebini ikinci kez reddetmesi ve Halkbank’a yönelik dolandırıcılık, kara para aklama ve komplo suçlamalarıyla ilgili dava süreci devam ettirecek olması

 ABD Adalet Bakanlığı tarafından önceden sunulan görüşe göre “ortak hukuk ilkelerinin, yabancı devlet bankalarını cezai kovuşturmadan korumadığı” yönündeki açıklamanın Yüksek Mahkeme tarafından aynen benimsenmesi üzerine Halkbank davası, New York’taki federal mahkemede yeniden görülecek.

ABD’de görülmekte olan Halk Bankası ile ilgili hukuki süreç beklentilerin aksine aynen devam ederken, ister istemez Brunson davası ile ilgili süreçte yaşanan gelişmelerden alınacak dersleri de hukukun üstünlüğü bağlamında iyi okumamız gerektiğini belirtmek gerekir kanaatindeyiz.

Gazze Soykırımında İki Yıl Geride Kaldı

Gazze’de devam eden soykırıma da değinen Bekin’in kaleme aldığı yazıda, şu ifadelere yer verildi:

Bilindiği üzere geçmişte Likud içerisinde İsrail’in Gazze’den Çekilme Planı’na en çok karşı çıkan parti içi muhaliflerin başını çeken ve planın uygulama sürecinde az bir süre kala Gazze Şeridi’nden çekilmeye tepki olarak ekonomi bakanlığından ve Likud’tan istifa ederek tepkisini ortaya koymuştu.

Siyasi yaşamı boyunca ‘’Toprak Karşılığı Barış” ve Bağımsız ve Egemen Filistin Devleti’ne karşı duruş ortaya koyan Netanyahu, iki yıldan beri sürmekte olan Gazze soykırımında yaklaşık iki buçuk milyon sivile yönelik sistematik soykırım ve etnik temizlik konusundaki tutumu nedeniyle acilen yargılanması gerekir.

Şu anda ABD Başkanı Trump ile birlikte Gazze’ye yönelik tek taraflı barış dayatması yapmaya çalışması sadece aldatmacadan ibaret olup, geçmişte Gazze konusundaki sinsi planından hiçbir şekilde geri adım atmasının söz konusu olmadığını özellikle vurgulamak isteriz.

Soykırım ve etnik temizlik konusunda sicili oldukça kabarık olan ve kitlesel kıyımlara neden olan Siyonist Netanyahu ve kabine üyeleri eninde sonunda uluslararası adaletin karşısında hesap vereceklerdir. Tüm dünyada Gazzeli mazlumlar için ayağa kalkan farklı din, dil ve etnisiteye mensup sağduyu sahibi insan hakları savunucuları ve Sumud Filosu ile ambargoyu delmeye çalışan aktivistleri tarih elbette ki altın harflerle anacaktır.

Sonuç olarak, ABD Başkanı Donald Trump ve Siyonist Netanyahu’nun Gazze’de, Western dizilerini çağrıştıran şiddet mitosu politikalarla ve zurbaz metotlarla tek taraflı  olarak oluşturmaya çalıştıkları Sevr’i çağrıştıran politikaları eninde sonunda akamete uğrayacaktır.