İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Erakçi, 2231 sayılı Karar’ın sona ermesiyle ilgili olarak BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi Başkanına yazdığı mektupta, herhangi bir “yeniden yürürlüğe koyma” veya “geri getirme” iddiasının temelden geçersiz olup, hukuki dayanağı bulunmadığını ve bağlayıcı bir etki yaratmadığını vurguladı.
Dışişleri Bakanı Erakçi’nin gönderdiği mektubun tam metni şu şekildedir:
“En sonuncusu 27 Eylül 2025 tarihli dahil daha önceki yazışmalarımızın devamı olarak, bu yazışma aracılığıyla Genel Sekreter’e bildiriyorum ki, 2231 (2015) sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı, açık hükümlere uygun olarak 18 Ekim 2025 tarihinde kesin bir şekilde sona ermiş ve tamamlanmıştır.
Bu bağlamda, İran’ın tutumunu bir kez daha aşağıda belirtmek isterim:
10 önce, “Kapsamlı Ortak Eylem Planı” (nükleer anlaşma) 2231 (2015) sayılı Karar ile onaylanarak bağlayıcı hâle gelmiş; bu, uluslararası toplumun ortak bir inancını yansıtmaktadır: Diplomasi ve çok taraflı etkileşim, anlaşmazlıkların çözümünde en etkili yöntemlerdir.
İran İslam Cumhuriyeti, barışçıl çözüm ve anlaşmazlıkların giderilmesine olan kararlı bağlılığı çerçevesinde, nükleer anlaşmayı iyi niyetle kabul etmiş ve tüm yükümlülüklerini eksiksiz ve titizlikle yerine getirmiştir. İran’ın tam uyumuna ve doğrulanmış bağlılığına rağmen, ABD açıkça yükümlülüklerini yerine getirmeyerek önce bu yükümlülüklerden kaçınmış, ardından 8 Mayıs 2018 tarihinde tek taraflı olarak anlaşmadan çekilmiş ve yasadışı, tek taraflı ve evrensel nitelikteki yaptırımlarını yeniden uygulamaya koymuş ve hatta genişletmiştir.
Bu agresif eylemler, uluslararası hukukun ve BM Şartı’nın açık ihlali olarak kabul edilmekte ve nükleer anlaşmanın uygulanmasını ciddi şekilde engellemiştir. Nükleer anlaşmanın Avrupalı tarafları olan Fransa, Almanya ve İngiltere, anlaşmayı sürdürme ve ABD’nin çekilmesinin etkilerini telafi etme konusundaki başlangıç taahhütlerine rağmen, ne yazık ki yükümlülüklerini yerine getirmemiş; bunun ötesinde, İranlı kişi ve kurumlarına yönelik ek yasadışı yaptırımlar uygulayarak, anlaşmaya ilişkin daha fazla maddi ihlal gerçekleştirmişlerdir.
Tüm bu ciddi yükümlülük ihlalleri ve açık ihlaller, geçmiş yıllar boyunca tamamen belgelenmiş ve defalarca Genel Sekreter ve Güvenlik Konseyi üyelerine iletilmiştir.
İran İslam Cumhuriyeti, bu tekrar eden ve temel ihlaller karşısında son derece sabırlı davranmış ve anlaşmanın dengesini yeniden tesis etmek ile anlaşmayı korumak amacıyla kapsamlı diplomatik çabalar göstermiştir.
ABD’nin çekilmesine rağmen İran’ın bir yıl boyunca anlaşmaya tam uyum göstermesinin ardından, İran İslam Cumhuriyeti, nükleer anlaşmanın hükümleri çerçevesinde ve kendi meşru hakları kapsamında, 8 Mayıs 2019 tarihinden itibaren aşamalı, orantılı ve geri alınabilir telafi edici önlemleri uygulamaya koymuştur. Ardından İran, ABD’nin anlaşmaya tam dönüşünü, Avrupa Birliği ve üç Avrupalı ülkenin tüm yükümlülüklerine uyumunu ve yaptırımların tamamen kaldırılmasını güvence altına almak için yapıcı bir yaklaşım ile etkileşimde bulunmuştur. Ancak, bu çabalar maalesef ABD ve Avrupa üçlüsü (Fransa, Almanya, İngiltere) tarafından, onların maksimum taleplerde ısrarı ve tek taraflı, hukuka aykırı yaptırımları sürdürmeleri nedeniyle engellenmiş; bu durum nükleer anlaşmanın temel amacı olan İran’ın uluslararası ekonomik ilişkilerinin normalleşmesini ortadan kaldırmıştır.
İran’ın yapıcı etkileşim geçmişi, Avrupa taraflarıyla çok sayıda istişare toplantısı ve hatta ABD tarafıyla görüşmeler yapılması da dahil olmak üzere, İran’ın diplomasiyi sürekli olarak izlediğini göstermektedir. Bununla birlikte, bu iyi niyetli çabalar, İran’ın denetim altındaki barışçıl nükleer tesislerine yönelik sabotaj ve saldırgan eylemlerle karşılık bulmuştur. Son aylarda, üç Avrupa ülkesi, yükümlülüklerini yerine getirmek yerine, yeni bir siyasi manipülasyon ve hukuki çarpıtma kampanyası başlatmış ve “snapback” mekanizmasını İran’a karşı bir araç hâline getirmeye çalışmıştır.
Böyle bir ortamda, 28 Ağustos 2025 tarihinde, nükleer anlaşma üyesi üç Avrupa ülkesi, herhangi bir meşru, hukuki, usul veya siyasi dayanağa sahip olmaksızın, tek taraflı ve keyfi bir şekilde, anlaşmada öngörülen ihtilaf çözüm sürecini göz ardı ederek doğrudan Güvenlik Konseyi’ne başvurmuş ve “snapback” mekanizmasını işletmeye çalışmıştır.
İran, Çin ve Rusya dışişleri bakanlarının 28 Ağustos 2025 tarihli ortak mektubunda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, Avrupa taraflarının “snapback mekanizmasını başlatma bildirimi” olarak adlandırdıkları girişim, şeklen kusurlu ve esasen geçersizdir. 2231 sayılı Karar’ın ihlaliyle yapılan hiçbir eylem, üye devletler için hukuki bir yükümlülük oluşturamaz. Güvenlik Konseyi’nin oylama geçmişi ve açık üyelerin tutumları, söz konusu bildirimin hukuki geçerliliğinin bulunmadığını teyit etmektedir.
Bu nedenle, herhangi bir “yeniden yürürlüğe koyma” veya “geri getirme” iddiası temelden geçersiz olup, hukuki dayanağı yoktur ve bağlayıcı bir etki yaratamaz.
Yukarıda belirtilen hususlar ışığında, İran, üç Avrupa ülkesinin izlediği yolun açıkça hukuki sürecin kötüye kullanımı olduğunu ve 2231 (2015) sayılı Karar ve nükleer anlaşmanın metni ile ruhuna aykırı olduğunu vurgular. Bu çerçevede, 2231 sayılı Karar, İran’ın barışçıl nükleer programına ilişkin önceki tüm kararların sona ermesi için açık ve sınırlı bir çerçeve öngörmüştür.
2231 sayılı Karar’ın 8. uygulama maddesi uyarınca, kararın kendisi ve “içerdiği hükümler” ile daha önce sona ermiş yaptırım kararları, Konsey tarafından belirlenen takvime uygun olarak otomatik şekilde sona ermelidir. Güvenlik Konseyi tarafından hiçbir karar, bu takvimi uzatmamış, askıya almamış veya başka bir şekilde değiştirmemiştir. Eylül 2025’te yapılan Güvenlik Konseyi görüşmeleri ve oylamaları, karar hükümlerinin değiştirilmesi veya yeniden yorumlanması konusunda herhangi bir uzlaşının olmadığını açıkça göstermiştir.
Bu doğrultuda, 15-16 Ekim 2025 tarihlerinde Uganda’nın başkenti Kampala’da gerçekleştirilen 19. Bağlantısızlar Hareketi üyesi ülkelerin dışişleri bakanları toplantısında, hareketin 121 üyesi nihai belgede 2231 sayılı Karar’ın zamanında sona ermesine vurgu yapmış ve şu ifadeyi kullanmıştır: “2231 (2015) sayılı Güvenlik Konseyi Kararı’nın kabulüne yol açan işbirliği ve çok taraflılık ruhunun sürekli önemini yeniden teyit eder ve kararın hükümlerinin ve takvimlerinin tamamen saygı gösterilmesi gerektiğini belirtir. Bağlantısızlar Hareketi ayrıca, kararın tüm hükümlerinin 2231 sayılı Karar’ın 8. maddesine uygun olarak sona erdirilmesi gerektiğini vurgular.”
19 ve 26 Eylül 2025 tarihlerinde yapılan Güvenlik Konseyi oylamaları, “snapback” mekanizmasını başlatma bildiriminin geçerliliği konusunda Konsey üyeleri arasında bir uzlaşının bulunmadığını açıkça göstermiştir. 2020 yılında da Güvenlik Konseyi’nin teyit ettiği gibi, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından bu mekanizmayı kullanma yetkisi bulunmamaktadır. Avrupa tarafından yapılan söz konusu bildirim de herhangi bir hukuki dayanak veya etkiye sahip değildir ve 2231 sayılı Karar veya daha önce sona ermiş yaptırım kararlarıyla ilgili herhangi bir eylem veya karar için dayanak oluşturamaz.”
Buna göre, 2231 (2015) sayılı Karar 18 Ekim 2025 tarihine kadar geçerli olmuş ve bu tarihten itibaren 8. uygulama maddesine uygun olarak, kararın tüm hükümleri ile daha önce sona ermiş yaptırım kararlarının hükümleri sona ermiş ve sürekli herhangi bir hukuki etkiye sahip olmamıştır.
Bu tarihten sonra, daha önce sona ermiş tedbirlerden hiçbiri yeniden yürürlüğe konamaz veya uygulanamaz; bu yöndeki her türlü girişim hukuka aykırı olup, temelden geçersiz ve etkisiz sayılacaktır.”