TAHRAN,30 Mayıs 2007(MNA)--A. N. Sezer’e Açık Mektubumdur!- A. Necdet Bey; bu, direkt olarak size hitab eden ilk ve -sanıyorum- son mektubum..
7 yıl önce bugünlerde, rejimin en tepe noktasına Ecevit tarafından getirildiğinizden beri sizin hakkınızda -hem sistemin uzuuun totaliter geçmişi ve hem de sizin muktesebatınız açısından- hemen hiçbir zaman hüsn-ü zann beslememiş birisiyim.. En umulmadık niceleri bile, sizin şahsınızda artık ve ilk kez olarak, bir ‘hukukçu cumhurbaşkanı’na kavuşmuş olmanın sevincini, seçildiğiniz saatlerde, validenizin Afyon’daki evinde mevlid okutmakta olduğu gibi manevî tüllemelerle sarıp sarmalayarak yaşarken; ben sizin ‘laik/ kemalist’ rejim için, tükenen askerî yollardan sonra bir de ’hukuk adına bekçilik’ yapmak üzere -ve tıpkı, çökmekte olan Sovyet komünist sistemini kurtarmak için Mihail Gorbaçev’i başa getiren Sovyet Polit-Bürosu’nun beklentilerini hatırlatan bir hava içinde,- sistemin en tepe noktasına getirildiğinize ve onun yapmak istediklerinden daha ileri bir noktada olamıyacağınıza’ dair kanaatlerimi yazıyordum..
İlk aylarda halkın içine, onlardan birisi olan bir halk adamı gibi girmek, alışılmış devlet protokollerini kenara atmak gibi bir-iki davranışınız olduysa da, kamuoyuna şirinlik muskası gibi gözüken bu gibi davranışlarınızı kısa zamanda terk ettiniz ve sizi o makama getiren sistemin temel felsefesine uygun davranmanız konusunda, seleflerinizin pek çoğundan bile daha ceberrut davranmak gerekliliği duyduğunuzu sergilediniz..
Bu bakımdan beni yanıltmadınız..
Ama, itiraf edeyim, tahmin edemediğim derecede katı laik/ kemalist bir çizgi ve bir ‘hukuk adamı’ndan ziyade, fransız devriminin en radikal tiplerinden birisi olan ve ‘Cumhûriyetimizde iki tip insan vardır, bir cumhuriyetçiler ve bir de hainler..’ diyen Robespierre-vârî bir anlayış geliştirdiniz.. Çünkü, siz de ‘cumhûr’ derken, etrafınızdaki bir avuç ‘taife-i laicus’u kasdediyor gibi bir tablo ortaya koydunuz.. Sadece onlar vardı ve de onların hukuku.. Gerisi, bir ‘sürü’ gibi güdülmeyi hak ettiğine inandığınız ve ‘cumhûr’dan saymadığınız ve bunun için ‘cumhûriyet’in nimetlerinden faydalanamıyacak olanlar..
Onun için de, ilk iki C. Başkanı’nı ve bir de direkt askerî darbe yaparak iktidara gelen generalleri gözönüne getirdiğimde; sizi diğer selefleriniz arasındaki ‘en katı laik’ C. Başkanı konumunda görmekten başka bir çare kalmıyor..
Hani, M. Kemal’in 1930’larda, yakın arkadaşı Fethî (Okyar) Bey’e ‘Fethî, biz Abdulhamîd istibdadına karşı onca mücadele vermişken.. Bugün geride bıraktığımız manzara, bir diktatürlük manzarasıdır!’ deyişi var ya; bugün sizin durumunuz da öyledir.. Ve bereket ki, M. Kemal gibi ‘askerî zaferler kazanmışlık’ iddialarında bulunmak durumunda değilsiniz.. Bir de öyle bir durumunuz olsaydı, herhalde, ona da rahmet okuturdunuz..
Siz de, bugün ‘Stalin Sovyetleri’nde bile eşine rastlanmıyan bir laiklik anlayışını geliştirdiniz ve miladî-19. Yüzyıl pozitivizminin güçlü ismi olan August Comte’un, sonunda ‘La religion d’humanité’ (İnsanlık Dini) diye bir dinin mâbed ve tapınma merasimlerini düzenlemesinde olduğu gibi bir noktaya doğru ilerlediniz.. Çünkü, ‘laikliğin bir din ve vicdan özgürlüğü olarak algılanamıyacağını’ ve ‘gerekirse, laik toplum yapısına aykırı düşen ibadetlerin yasaklanabileceğini, inançların ferdin iç dünyasından dışarıya taşamıyacağını ve sosyal hayatı etkilemede bir rolünün olamıyacağını’ kesin olarak beyan ettiniz.. Doğrusu, M. Kemal bile bu kadarını açıkça ifade edememişti.. Siz aslî nüshayı bile geride bırakan bir kopya pozisyonuna düştünüz.. Ama, laik sisteminiz için gerekli gördüğünüzde, halkın inancını kullanmayı da ihmal etmediniz.
Yedi yılınız hep böyle geçti.. Uygulamalarınız hattâ, kitleleri biraz umutlandıran ve Ecevit’le aranızdaki o ‘anayasa kitabçığı’ fırlatma sahnelerini bile unutturdu.. Ecevit’in bir tv. proğramında söylediği üzere, ’Bu millete bıraktığı iki Sezer hediyesi’nden birisi oldunuz..
Ama, bütün o katılıklarınıza rağmen, yine de, bir ’hukukçu’ olduğunuzu düşünenler, sizin, C. Başkanı için getirilen ‘vatan hainliği’ dışındaki sorumsuzluğu en akıl almaz boyutlarda kullanacağınızı düşünemiyorlardı.. Ama, eskiden ’marksist / kemalist’ olan ve sonra kemalizm limanında demir atan malûm cumhûriyetçi yazarın devrimci atraksiyonlarına uygun olarak, onu da gerçekleştirdiniz ve 16 Mayıs’da 7 yıllık süreniz bittiği halde, makamınızı terk etmeyip, acaib yorumlarla hukuku guguk haline dönüştürdünüz.. Halbuki, anayasanızda, ’C. Başkanlığı’nın boşalması halinde, yerine Meclis Başkanının vekalet edeceği’ sarih olarak yazılıyordu.. O boşalmanın illâ da ölümle olması gerekmiyordu herhalde.. Ama, siz onu da kendinize göre yorumladınız ve üzerinize yeni bir sıfat daha eklediniz: ’Fiilî Saltanatçı!’ Ve şimdi bir ‘Çankaya Sultanlığı’ yontuyorsunuz..
Sizi seçen Meclis ve iradesi, millet tarafından tamamiyle tasfiye edilmişken, kendinizi milletin yeni temsilcilerinin ’güvenoyu’na sunmanızın mâkûl olduğunu düşünenlerin beklentilerini boşa çıkarmaktan öteye, siz kendinizi rejimin tek koruyucusu görmeye başladınız.. Bu da, anlayışınızın iflas ettiğinin bir belgesidir.. Etrafınızdaki ’kapıkulu’ mizaçlı -sözde- aydın ve yeniçeri zihniyetli güçlerin pohpohlamasından öteye, geniş halk kitleleri ile aranıza bir aşınmaz duvar çektiğinizi olsun, anlamalısınız.. Ama, siz hattâ, ilerde halkın veya Meclis’in seçeceği yeni bir C. Başkanı’nı da ‘sözde değil, özde c. başkanı olarak görmediğinizi’ belirterek, makamınızı o zaman da terk etmezseniz, şaşırmıyacağım..
Ne de olsa, ‘vatan hainliği’ ile suçlanmanız hukuken çok zor, ve onun dışında ’sorumsuz bir kişi’siniz.. Evet, siz kelimenin tam ânasıyla millet karşısında sorumsuz bir kişi olduğunuzu ortaya bütün çıplaklığıyla koydunuz.. Bu kadarına yine de ihtimal verilmiyordu.. Ve herhalde, yandaşlarınız, tıpkı bir Fransız devrimcisinin son demlerinde söylediği gibi, ‘Cumhûriyetin diktatörlük günleri ne güzeldi..’ diye anacaktır, ‘devr-i saltanat’ınızı..
Bu halinizle bir ‘hodperest’/ (kendisine tapınan) veya ele geçirdiği makamlara sımsıkı sarılan bir ’gücetapar’ profili çizdiğinizin farkında mısınız? Geride, Cumhûriyet adına, bir ‘Çankaya Sultanı’, bir ‘Riyaset-i cumhûr sultanlığı’ profili bırakmaktan mutlu musunuz?
Şunu bilesiniz ki, sizin laisizm inancınızı kendi inancına bir saldırı olarak gören büyük kitleler sizi asla ’hayır’la anmıyacaklardır..
Size, beden sağlığından da öteye, akıl ve ruh sağlığı ve ’hayır’lar diliyorum..
(Salahaddin E.Çakırgil)
News ID 494707
yorumunuz