24 Haziran’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerine sayılı saatler kala nefes kesen seçim maratonunu ilerleten 4 önemli adayın Türkiye'deki başlıca konularla bölgesel politikalar üzerindeki görüşlerini bir kez daha gözden geçiriyoruz.
Mehr Haber Ajansı'yla fikirlerini paylaşan Muharrem İnce, Temel Karamollaoğlu, Selahattin Demirtaş ve Doğu Perinçek'in farklı konulara ilişkin söyledikleri şu şekilde:
Geleceğe yönelik planlar
Muharrem İnce: Türkiye’ye tek adam rejimi olmaktan çıkacak, bütün değerleriyle kurallarıyla parlamenter demokratik sisteme sahip olacak. Yeni bir anayasa yapacağız ve bu anayasa toplumsal uzlaşmamızın yeni sözleşmesi olacaktır.
Hukuk sistemimiz, tarafsız herkese güven veren, adalet dağıtan bir sisteme dönüşecek. Ekonomimizi içinde bulunduğu krizden çıkaracağız. Dışarıda içeride barışı korumak, güçlendirmek için çalışacağız. Eğitimde çok önemli sorunlarımız bulunuyor. Onlara kalıcı çözümler üreteceğiz. Özgürlüklerin çoğaldığı, huzurun sağlandığı bir Türkiye olacağız.
Temel Karamollaoğlu: Biz seçimlerde ilk turda başarılı olacak şekilde hazırlanıyor ve çalışıyoruz, inşallah ilk turda seçimi kazanıp milletimizin saadetini tesis edeceğiz. Farklı bir durum söz konusu olursa oda kendi şartları içerisinde o gün geldiğinde konuşulur, tartışılır. Biz en baştan beri müzakereye açık olduğumuzu herkesle konuşacağımızı söyledik. Bu tavrımızdan da vazgeçmeyeceğiz. Çünkü bu ülkenin en büyük problemi kutuplaşmadır, biz kutuplaşmaya mahal verecek hiçbir adım atmadık atmayacağız.
Selahattin Demirtaş: Kürt sorununun barışçıl yollarla ve demokrasi içerisinde çözümünü savunuyoruz. Her türlü şiddetin son bulacağı bir diyalog süreciyle birlikte Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı temel haklarının da hayata geçeceği bir çözüme inanıyoruz. Bunu da çok kısa sürede başarabiliriz, bundan kuşkum yoktur.
Doğu Perinçek: Biz Cumhurbaşkanı seçimine seçimi kazanmak için giriyoruz. Ne Recep Tayyip Erdoğan’la beraber olmamız mümkün ne de PKK ve FETÖ ile ittifak halinde olan sözünü ettiğiniz muhalif partilerle. Biz stratejik olarak bakıyoruz. Bugün FETÖ olsun PKK olsun ABD’nin bölgemizde kullandığı güçlerdir. Amerikancı güçlerdir. Yalnız Türkiye değil, İran’a Suriye’ye ve Irak’a da düşmandırlar. O bakımdan hiçkimse bizi PKK ve FETÖ ile yan yana hiçbir zaman görmeyecektir. Seçimlerin birinci turunda kazanmayı hedefliyoruz, kazanmazsak da ikinci turda mücadelemizi sürdüreceğiz.
Stratejiler ve Programlar
Muharrem İnce: Temel stratejim, uzlaşma, barışma kültürünü esas almaktır. Kimseyi ötekileştirmeden, dışarıda tutmadan herkesi anlamak ve herkes için ortak çözümler üretmek. Bu anlayışı egemen kılacak olan kurumları öne çıkarıp güçlendirmek olacaktır. Türkiye’nin kendi içinde barışık bir toplum olması ve geleceğine ilişkin Atatürk’ün koyduğu vizyonu gerçeğe dönüştürmesi benim idealimdir.
Hedefim devr-i sabık yaratmak değil, açılan yaraları iyileştirmek, hataları düzeltmek ve geleceğimize güvenle bakmaktır. Bunu ancak demokrasiyle, hukuk devletiyle, ekonomide güçlü bir Türkiye haline gelerek, eğitim sistemimizdeki sorunları çözerek başarabiliriz.
Temel Karamollaoğlu: Bizim dış politika anlayışımız barış ve huzura yöneliktir, inşallah devlet yönetimini devraldığımızda ilk yapacağımız hamle İslam dünyasında barış ve huzuru sağlamak olacaktır. Bunun için gerekli bütün adımları atacağız. Avrupa ve ABD ile ilişkilerimize gelince ise, düşmanlığı esas almadan barışa yönelik politikalar üzerinden olacaktır. Fakat biz inancımızdan dolayı AB kapılarında bekletilmeye de razı değiliz, kendi yolumuzu çizer İslam Birliğini tesis etmek için çalışırız. Fakat bunu yaparken de Avrupa ülkeleri ile ekonomik ve kültürel ilişkileri kendi inanç ve ideallerimizden taviz vermeden devam ettiririz.
Selahattin Demirtaş: PKK, şiddet ve silah kullanan bir örgüttür, biz ise Anayasa çerçevesinde kurulmuş yasal bir partiyiz. Ne şiddeti tasvip ediyoruz, ne de destekliyoruz. PKK ile bu yönlü aramızda net bir ayrım vardır. PKK’nın siyasi partisi veya kolu da değiliz.
Bizim sloganlarımız hem hedeflerimizi hem de çözüm projelerimizi en iyi anlatabilecek şekilde planlandı. Bu konunun önemli olduğuna inanıyoruz. Her ne kadar ben cezaevinde olsam da sloganlarımız ve etkili söylemlerimiz dilden dile dolaşıyor, kitleler üzerinde etkili sonuçlar doğuruyor.
Doğu Perinçek: Artık iki tane Batı var. Biri Amerika diğer de Almanya merkezli Asya ve Batı Asya’nın dostu olan Batı. O bakımdan “Batı” diye tek bir blok artık gözükmüyor. Amerika ile Almanya arasında yolların ayrıldığını, İran’a karşı ABD’nin yönelttiği tehditler kapsamında da görüyoruz. Almanya, Amerika’nın Batı Asya’ya yönelik tehditleriyle aynı safta yer almıyor. Ekonomik cephede de Almanya’nın Amerika’dan koptuğunu ve Çin, Hindistan ve İran gibi Asya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirdiğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı olarak hükümetin başına geçtiğimiz zaman bu gerçekleri kuşkusuz dikkate alacağız. Biz Avrasya stratejisi ve siyasetini dünyada ilk ortaya atan partıyız. Türkiye’nin güvenliğini ve ekonomik gelişimini Avrasya’da görüyoruz. Türkiye için ABD borç batağında olmayı ve bölünmeyi ifade ediyor. Dolayısıyla artık Türkiye’nin ABD ile müteffik olması mümkün değil. ABD, Türkiye’nin bağımsızlığı ve bütünlüğüne saygı duyarsa o zaman ilişkilerimiz normalleşebilir. Ama bizim yerimiz her durumda Batı Asya ve Avrasya birliğindedir.
Küresel ve Bölgesel Politikalar
Muharrem İnce: Bütün komşularımızla daha güçlü ve barışçı ilişkiler kurmaktan yanayım. Özellikle de İran, Irak ve Suriye ile de ilişkilerimizi daha da güçlendireceğiz.
Biz komşularımızın iç barışını sağlamış ve güçlü ülkeler olmasının Türkiye’nin çıkarına olduğunu düşünüyoruz. O nedenle uluslararası alanda dile getirilen bu ülkelerin toprak bütünlüğünü, iç barışını bozmayı hedefleyen girişimleri doğru bulmuyoruz.
Suriye ile diplomatik ilişkileri hemen kuracağız. Türkiye’ye sığınmış 4 milyon Suriyeli’nin kendi vatanlarına, evlerine sevinçle, yeni umutlarla dönmeleri için ne gerekiyorsa onları yapacağız.
Temel Karamollaoğlu: İlk önceliğimiz bölge ülkeleri arasındaki iş birliğini arttırmak olacaktır. Bu coğrafya kendi içerisinde ciddi manada yer altı ve yer üstü kaynaklara sahiptir. Eğer bir olur bunları kullanmayı başarırsak dünyaya huzur ve barışı tesis ederiz. Bu noktada bölge ülkelerinin tamamı ile ilişkilerimizi güçlendirmek ana vazifelerimizden birisi olacaktır.
Biz Suriye meselesi ile alakalı görüşümüzü olayların vuku bulduğu ilk günden beri dile getiriyoruz. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, İslam aleminin kendi içerisinde oturup konuşarak çözemeyeceği hiçbir sıkıntı yok, fakat emperyalizm ve bölge üzerinde emelleri olan Siyonizm bugün Müslümanları birbirine kırdırarak kaostan besleniyor. İşte İslam dünyasının hali ortada, her yer kan gölüne döndü, İslam ülkeleri parçalanıyor. Bunca kargaşanın arasında güvenlik problemi yaşamayan ise İsrail oluyor. Bu bize gösteriyor ki, bu bölgede yaşanan olayların arkasında İsrail’in bizatihi parmağı ve etkisi var. Çünkü Siyonistler Büyük İsrail Devleti’nin kurulmasına inanmışlar ve bunun için mücadele ediyorlar. Bizim burada üstümüze düşen kendi iç meselelerimize ABD’yi, Rusya’yı veya bir başka emperyalist gücü karıştırmadan Bağdat, Şam, Tahran ve Ankara’nın bir araya gelerek çözmesidir. Tekrar ediyorum bizim oturup konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir meselemiz yok.
Selahattin Demirtaş: Ortadoğu ve komşu ülkelerle son derece yapıcı bir diyalog içerisinde olacağız. İran, Irak ve Suriye’ye yönelik emperyal müdahaleleri kesinlikle onaylamayacağız. Her ülkenin kendi sorunlarını, kendi halklarıyla bir arada ve demokrasi içerisinde çözebilmesi için teşvik edici olacağız. Bu ülkenin hükümetleriyle olduğu kadar, orada yaşayan halklar ile de dostane ilişkilere önem vereceğiz. Özellikle güçlü ekonomik işbirlikleri, kültürel etkileşim ve spor-sosyal yaşam gibi konularda çok ileri adımlar atacağız. Türkiye yüzünü Avrupa Birliği’nden çevirmeden, komşu ülkeler ile çok daha verimli ilişkiler geliştirebilir. Bu konularda daha cesur ve samimi bir politika izleyeceğiz.
Doğu Perinçek: Türkiye-İran ilişkileri doruğa çıkacak. Türkiye ile İran arasında her konuda tam bir gelecek birliği, ortak çıkarlar ve kültürel beraberlikler var. Biz kan kardeşiyiz, can kardeşiyiz İran’la. Divanü Lugati't-Türk’te Kaşgarlı Mahmut’un çok güzel bir sözü var. Diyor ki “Baş börksüz, Fars Türksüz olmaz”. Yani Fars ve Türk tarih boyunca binlerce yıldır beraberler. Kültürleri, Devlet gelenekleri, devlet birikimleri ve ordu gelenekleri ortak. Kavim olarak da birbirlerine karışmışlardır. Dil olarak Farsça ve Türkçe birbirlerine çok sayıda sözlük vermiştir. Buğüne geldiğimizde de ABD’nin her iki ülkeye yönelttiği tehditler karşısında İran-Türkiye beraberliği önümüzdeki dönemin dünya barışını koruyacak en önemli ittifakıdır. Ekonomilerimizin de bir gelecek birliği var. Amerika’nın İran’a yönelik yaptırımlarını kabul etmiyoruz. Trump’ın nükleer anlaşmadan çekildiğini açıkladığı günün akşamı belki de dünyada ilk tepkiyi Vatan Partisi gösterdi. İran’dan yana olduğumuzu ve dayanışmadan kesinlikle vazgeçmeyeceğimizi açıkladık. Vatan Partisi’nin hükümet olduğu Türkiye hiçbir şekilde Amerika’nın yaptırımlarına katılmayacak. İran’la olan her türlü ilişkimizi kuvvetlendirerek devam ettireceğiz. ABD, İran’a yaptırım uygulanmasına da katılmayan ülkelere yaptırım uygulayacakmış. Biz Türkiye olarak aynı zamanda Amerika’nın yaptırım tehditleri altındayız. Görüldüğü gibi bu süreç ABD’nin kendisine ambargo koymasına doğru gidiyor. Yani İran’dan Venezuela ve Rusya ve Türkiye’ye kadar dünya ülkelerine ambargo koyan Amerika, aslında kendisine ambargo koyumuş oluyor. O bakımdan geleceğe Türkiye-İran ilişkileri açısından çok büyük bir güvenle kararlılıkla bakıyoruz. Türkiye sert bir ekonomik krizin içine girmiştir. Bu krizden çıkarken İran dostuna özellikle enerji güvenliğimiz açısından büyük bir ihtiyacımız var. Biz, Türkiye’de köylümüze çiftçimize Traktorunuza İran’dan aldığımız ucuz mazotu dolduracağız diye vaatlerde bulunuyoruz. Bu açıdan da İran’a güveniyoruz ve aynı zamanda Türkiye’nin endüstri ve tarım malları ve Türkiye’nin kaliteli iş gücü İran ekonomisi ile ile işbirliği açısından hazır bulunmaktadır.
Röportajlar: Murtaza Kerimi ve Kamran Azar